Kosovalı siyasilere yönelik suçlamalar bölgedeki dengeleri nasıl değiştirecek?

Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi hakkında savaş suçları işlediği iddiasıyla yargı süreci başlatılması ve Thaçi’nin Lahey’de gözaltına alınması, Balkanlar’da yeni bir döneme girildiğinin işareti olarak değerlendiriliyor.

Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi hakkında savaş suçları işlediği iddiasıyla yargı süreci başlatılması ve Thaçi’nin istifa ederek hakim karşısına çıkmak üzere gittiği Lahey‘de gözaltına alınması, Balkanlar’da yeni bir döneme girildiğinin işareti olarak değerlendiriliyor.

Sadece Thaçi’nin değil, Kosova’daki savaşta (1998-1999) Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) önemli isimleri arasında yer alan Kadri Veseli ve Yakup Krasniqi gibi günümüz siyasilerinin de benzer suçlamalarla gözaltına alınmaları, birçok insanda “Sırbistan ile ilişkilerde Kosova tarafı zayıflatılmak mı isteniyor? ya da “UÇK tarihin tozlu raflarına mı kaldırılıyor?” sorularını akla getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump‘ın, kendisinin Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesine neden olacak kadar önemli ara buluculuğunda, Kosova Başbakanı Avdullah Hoti ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic bu yaz Beyaz Saray’da bir araya gelmişti. Aslında Kosova’yı o dönem halen cumhurbaşkanı olan Thaçi’nin temsil etmesi planlanırken, Lahey’deki özel mahkeme bünyesindeki savcılık birden bire Thaçi ve diğer UÇK komutanları hakkında “insanlık suçu” ve “savaş suçu” işledikleri gerekçesiyle iddianame hazırlandığını dünya kamuoyuyla paylaştı.

Uzmanlar, mahkemenin bu hamlesini, Avrupa Birliği’nin (AB) 2011’den beri sürdürdüğü Kosova-Sırbistan diyaloğundaki ara buluculuk rolünü elinden almaya çalışan ABD’nin barışı tesis etme girişimlerine gölge düşürmek olarak yorumladı.

O dönem kararından dönmeyen Trump, Thaçi yerine Hoti’nin katılımıyla tarafları bir araya getirdi.

Beyaz Saray’daki görüşmelerin ardından dünyaya duyurulan “ekonomik normalleşme” anlaşması, aslında iki ülkenin çıkarından çok ABD’nin yeni dünya düzeni kurma çabaları kapsamındaki tezlerini duyurmasından öteye geçen bir şey değildi. Öyle ki iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin normalleştirilmesini öngörmesi gereken anlaşma, dünyada ABD ve sadece birkaç ülkenin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması gibi maddelere yer veriyordu.

Kosova’nın mecburi İsrail hamlesi

Bir ülkenin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınması için üye ülkelerin üçte ikisinin onayını almış olması, yani bağımsızlığının tanınması gerekiyor. Kosova, Sırbistan’ın yıllardır yürüttüğü karşıt propaganda nedeniyle uzun zamandır yerinde sayıyor.

Aslında İsrail ile Kosova arasında diplomatik ilişkiler kurulması ve Kosova’nın Kudüs’ü başkent olarak tanıması karşılığında, sözüm ona Kosova’nın uluslararası çapta tanınırlık kazanmasının yolu açılacaktı. Ancak Kosova’yı bekleyen bir başka tehlike, başta Arap ülkeleri olmak üzere İslam ülkelerinin tepkisini almaktı. Bu noktada, Kosova’nın Trump ve İsrailli yetkililer tarafından “Müslüman bir ülke” olarak nitelendirilmesi de dikkat çekiciydi.

Aslında yalnızca Kosovalıların değil, Kuzey Makedonya’daki en büyük Arnavut siyasi partisi Demokratik Bütünleşme Birliği (BDİ) Genel Başkanı ve eski Ulusal Kurtuluş Ordusu (UÇK – Kosova’daki UÇK’den bağımsız, ancak iş birliği olan) mensubu Ali Ahmeti’nin de özel savcılık tarafından tanık olarak ifadeye çağrılması, kısmen de olsa akıllardaki o soruya cevap verir nitelikteydi: “Acaba UÇK, bölgedeki siyaset sahnesinden tasfiye mi ediliyordu?”

Lahey’deki özel savcılığın suçlamaları

Thaçi’nin, ülkesinin ABD ve AB arabuluculuklarında devam eden iki ayrı diyalog sürecine rağmen istifa etmesi, dikkatleri Kosova adalet sisteminin bir parçası olan, ancak adeta “paralel bir yargı” gibi işleyen Kosova Özel Odaları ya da bilinen diğer adıyla Kosova Özel Mahkemesine döndürdü.

Mahkeme bünyesindeki özel savcılığın iddianamesine göre, Thaçi ile UÇK’dan eski silah arkadaşları Mart 1998-Eylül 1999’daki Kosova Savaşı’nda yaklaşık 100 kişinin ölümü, ayrıca sürgün ve işkence gibi savaş suçları ile suçlanıyordu.

Suçların, UÇK mensupları tarafından yüzlerce “aktif olarak savaşa katılmayan kişiler” ve sivillere karşı Kosova’nın bazı bölgeleri başta olmak üzere Arnavutluk’un kuzeyindeki Kukes ve Cahan illerinde de gerçekleştiğini öne süren savcılık, kurbanlar arasında UÇK ve daha sonra geçici Kosova hükümeti karşıtlarının, yani Sırp, Roman, Aşkali ve Katolikler, Sırplarla iş birliği yapanlar, Kosova Demokratik Birliği üye veya destekçileri ile UÇK’ya katılmayan Arnavutların da yer aldığı belirtildi.

Özel mahkeme nasıl kuruldu?

Avrupa Konseyinin 2011 yılına ait İsviçreli senatör Dick Marty imzalı raporunda, Kosova Savaşı ve sonrasında UÇK mensupları tarafından ciddi suçlar işlendiği iddia edilmişti.

Uzun tartışmalar ardından, 2015 yılında Kosova Meclisi üçte ikilik çoğunlukla Lahey’deki özel mahkemenin kurulmasını sağlayan anayasal değişiklikleri onayladı.

Uluslararası hakim ve savcılardan oluşan mahkemenin görevi, 1998-2000 yıllarında bölgede işlendiği öne sürülen savaş suçlarını araştırmak ve yargılamaktı.

Marty imzalı raporda ayrıca, UÇK üyelerinin oluşturduğu gözaltı ağlarında bazı esirlerin organlarının alındığı ve Arnavutluk dışına çıkarılarak uluslararası organ ticareti karaborsasının bir parçası olarak deniz aşırı özel kliniklere nakledildiği de öne sürüldü.

Beyaz Saray’daki görüşmelerin ardından dünyaya duyurulan “ekonomik normalleşme” anlaşması, aslında iki ülkenin çıkarından çok ABD’nin yeni dünya düzeni kurma çabaları kapsamındaki tezlerini duyurmasından öteye geçen bir şey değildi. Öyle ki iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin normalleştirilmesini öngörmesi gereken anlaşma, dünyada ABD ve sadece birkaç ülkenin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması gibi maddelere yer veriyordu.

ABD’nin Balkan politikası değişti mi?

Yakın geçmişteki gelişmeler dikkate alındığında, bazı uzmanlar ABD’nin Balkan politikasında değişikliğe gittiği değerlendirmesinde bulunuyor. Nitekim, iddianamenin aslında 26 Ekim’de kabul edildiği göz önünde bulundurulduğunda, Thaçi’nin neden ABD’deki başkanlık seçimi sonrası istifa ettiği dikkati çekiyor.

Üst düzey siyasilerce açıkça dillendirilmese de başta Kosova olmak üzere Arnavut dünyası Demokratların adayı Joe Biden’ın kazanmasını istiyordu, zira onlara göre Biden’ın kazanması Kosova’nın ve Arnavutların kazanmasıydı.

Kosova’nın eski başbakanlarından olan Kendin Karar Al Hareketi Genel Başkanı Albin Kurti, paylaştığı bir video mesajda, ABD’deki Arnavutlara seslenerek Biden’ı desteklemelerini istedi.

Biden’ın Slobodan Milosevic dönemindeki Sırp faşizmini kınadığını ve Bosna Hersek ile Kosova’ya ABD müdahalesi için çağrıda bulunduğunu söyleyen Kurti, Biden’ın Kosova’nın bağımsızlığını destekleyen ilk kişiler arasında olduğunu anımsattı.

Bölgedeki Arnavutlar tarafından sevilen ABD’li kongre üyesi Eliot Engel de özel mahkeme konusunda sessiz kalmadı. Engel, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı sıfatıyla paylaştığı açıklamada, Thaçi’nin istifa ederek hukukun üstünlüğüne olan saygısını gösterdiğini vurguladı.

Kongrenin, bu ve diğer davalarda hukukun üstünlüğünü ve sanığın haklarını korumak için mahkemenin çalışmalarını yakından izleyeceğini kaydeden Engel, mahkemenin tercihini sadece Arnavutlardan yana kullanmasını da eleştirdi.

Savaş suçu işleyen herkesin yargılanması gerektiğini kaydeden Engel, Kosova’da işlenen suçların büyük çoğunluğunun eski Sırp lider Miloseviç’in ordusu tarafından etnik temizlik kampanyası sırasında gerçekleştirildiğini ifade etti.

Lahey’deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin (ICTY) faaliyetlerini fiilen sonlandırmasına da dikkati çeken Engel, bu mahkemenin kapatılması ile Sırp faillerin artık uluslararası bir adalet mekanizmasıyla karşı karşıya olmadığının altını çizdi.

Yakın geçmişteki gelişmeler dikkate alındığında, bazı uzmanlar ABD’nin Balkan politikasında değişikliğe gittiği değerlendirmesinde bulunuyor. Nitekim, iddianamenin aslında 26 Ekim’de kabul edildiği göz önünde bulundurulduğunda, Thaçi’nin neden ABD’deki başkanlık seçimi sonrası istifa ettiği dikkati çekiyor.

Thaçi’ye Arnavut dünyasından destek mesajları

Thaçi ve arkadaşlarına Arnavut dünyasından çok sayıda destek mesajları gelirken, Arnavutluk temsilcileri ile Kuzey Makedonya’daki Arnavut siyasiler, UÇK’nın “haklı mücadelesine” övgülerde bulundu.

Aslında yalnızca Kosovalıların değil, Kuzey Makedonya’daki en büyük Arnavut siyasi partisi Demokratik Bütünleşme Birliği (BDİ) Genel Başkanı ve eski Ulusal Kurtuluş Ordusu (UÇK – Kosova’daki UÇK’den bağımsız, ancak iş birliği olan) mensubu Ali Ahmeti’nin de özel savcılık tarafından tanık olarak ifadeye çağrılması, kısmen de olsa akıllardaki o soruya cevap verir nitelikteydi: “Acaba UÇK, bölgedeki siyaset sahnesinden tasfiye mi ediliyordu?”

Tüm bu gelişmeler ışığında, Balkanlar’ın AB ile ABD arasındaki “soğuk savaşın” er meydanına dönüştüğü söylenebilir.

Ancak mevcut şartlara bakıldığında, ABD’deki son gelişmelerin de bu ülkenin Kosova ve Balkan politikasını iki farklı kutba ayırdığı görülüyor.

Seçimleri Sırbistan yanlısı Trump’ın mı, Kosova yanlısı Biden’ın mı kazanacağı, yoksa ne kadar “tarafsızlık” ilkesi ile ara buluculuk iddiasında bulunsa da Sırp savaş suçlularına “dokunmayan” AB’nin mi bölgede etkin olacağı merak konusu.

Ayrıca, başta Sırbistan olmak üzere zaman zaman Karadağ ve Bulgaristan aracılığıyla bölgede politikasını empoze etmeye çalışan Rusya, bölge ülkeleriyle tarihi ve kültürel ilişkileri olan Türkiye, sivil toplum kuruluşlarıyla faaliyetler yürüten Almanya ve Fransa, dini yatırımları ile başta Suudi Arabistan olmak üzere bazı Arap ülkelerini de Balkanlar’daki satranç masasının önemli parçaları olarak görülüyor.

Özel Mahkeme’de Thaçi ve arkadaşlarının aklanması ile Kosova’nın haklı mücadelesi de aklanacak, ancak eski UÇK komutanlarının savaş suçları işlediği kararına varılırsa hala uluslararası arenada tam olarak kabul görmeyen Kosova’nın devlet oluşumu sekteye uğrayacak ve dolayısıyla Sırbistan-Rusya ikilisi galip gelecek.

AA

Read Previous

Mostar’ın tarihi çarşısındaki dükkanlar, salgın nedeniyle kapılarına kilit vuruyor

Read Next

Son 24 saatte maske kullanmayan 436 kişiye ceza kesildi