“K. Makedonya Anayasası yeniden Avrupa standartları doğrultusunda değiştirilmeli”

Kuzey Makedonya’nın ilk Türk Anayasa Mahkemesi Başkanı Salih Murat ile Anayasa Mahkemesi başkanlığına seçilme sürecini, Türkiye – Kuzey Makedonya ilişkilerini, ülkedeki hukuksal reformları, başta Türkler olmak üzere sayısı az olan etnik toplulukların anayasal hakları gibi birçok önemli konuyu konuştuk. Kuzey Makedonya Anayasası’nın realiteden uzak, kurmaca, çok sayıda boşluğu olan ve sorunlara cevap vermeyen bir konumda olduğunu belirten Murat, “Bence K. Makedonya Anayasası yeniden Avrupa standartları doğrultusunda değiştirilmeli.” dedi.

Seyyid EMİN / TİMEBALKAN ÖZEL

1. 30 Ekim 2019 tarihinde uzun yıllar üye olarak hizmet ettiğiniz Kuzey Makedonya Anayasa Mahkemesi’ne Başkan olarak seçildiniz. Ülke tarihinde bir Türk olarak en üst düzey görevi üstleniyorsunuz. Üyeliğinizden başkanlığa giden süreci nasıl anlatırsınız?

Hayatım boyunca hep hukuka, hakka, hak ve batıl mücadelesinde her zaman hakkı üstün tutarak hukukun üstünlüğüne adamış bir hukukçu olarak yaşamaya çalıştım. Hatırlanacağı üzere 01.06.2012 tarihinde K. Makedonya Cumhuriyeti’nde görev yapan, hem tüm vekillerin hem çoğunlukta olmayan vekillerin oy çoğunluğunu alarak, ilk defa bir soydaş olarak Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildim. Anayasa Mahkemesi’ne giden yolda, uzun yıllar hukuk alanında değişik alanlarda mücadelem ve çalışmalarım oldu. Konjonktür olarak К. Makedonya içinde ve dışında yıllarca vuku bulan gelişmelerde üyeliğim çok zor, çetin, dinamik süreçler, siyasi istikrasızlık, parlamenter krizler, uluslararası arenada lehimize ve aleyhimize vuku olan gelişmelerin her biri Anayasa Mahkemesi’ni ister istemez direk ya da dolaylı olarak içine sokmuştur.

Aday olduğumda birkaç ilkem vardı. Her zaman bu ilkeler doğrultusuna hareket ettim. Birinci ilkem, çok kaliteli ve saygılı bir üye olmaktı. İkincisi, K.Makedonya ile Türkiye Arasında yüksek yargı ve hukuk alanında mükemmel ilişkiler geliştirmek. Son olarak K.Makedonya Cumhuriyetinde hukukçulara her türlü desteği sunmak ve bilhassa Türklerin yargıda daha çok yer almaları için çalışmalarda bulunmak.

Birinci hedefimi zannedersem ki yerine getirdim. Yedi yıl çetin üyelik sürecimde 2.400 dosya, binlerce sayfa ek malzeme, 300’e yakın divan toplantısı, 100’e yakın üyeler arası çalışma toplantısı, 5 yıl redaksiyon komisyon üyesi ve son yıllarda başkanlığı, bir dönem basın komisyon üyesi son olarak halen kadro komisyon başkanlığı, Onlarca ulusal seminer, konferans ve diğer çalışma toplantılarında en ön saflarda yer aldım. Başta Strazburg olmak üzere, 20’ye yakın devlete K. Makedonya Anayasa Mahkemesi’ni temsil ederek, tebliğlerimle katkılarımı sundum. Bu arada ister ulusal basında, ister uluslararası basında ve hukuk dergilerinde onlarca makalem yayınlanmış bulunmaktadır. En sonunda bu zamana kadar ister üye ister başkan olarak, değişik dava dosyalarında karşı görüşümü yayınladığım 40’ın üzerinde muhalif şerh kararlarımla K. Makedonya hukuk camiasına farklı bir bakış, büyük bir zenginlik ve miras olarak bırakmış bulunmaktayım. Sanırım şu ana kadara K. Makedonya Anayasa Mahkemesi’nin tarihinde en fazla muhalif şerh kararı yazan üye olarak bu unvanı taşımaktayım. Bu çalışmalar, çok kapsamlı, analitik ve araştırma yapılarak yazılmaktadır. Hepsi Makedonya resmi gazetesinde ve değişik hukuk dergilerinde ve portolarında yayınlanmıştır. Makedonya hukuk camiasında takdirle okunan ve kaynak olarak gösterilen çok sayıda muhalif şerh kararlarımın çoğu, zaman içerisinde haklı görüş belli ettiğim için kanun değişiklerine gidilmiştir.

İkinci hedefim K. Makedonya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti başta Anayasa Mahkemeleri olmak üzere, tüm yüksek yargı ve hukuk kurumları arasında ilişkileri çok ileri bir seviyeye taşımak olmuştur. Bu süre zarfı içinde, Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere Türkiye’de yüksek yargının tertiplediği önemli uluslararası toplantılara, konferanslara ve sempozyumlara katılma fırsatım oldu. Bu toplantıların çoğunda değişik tebliğler sundum. Türkiye’de bulunduğum süre zarfında ilişkileri geliştirecek çok kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdim. Ana devlette hem üye hem başkan sıfatıyla çok ilgi gördüm. İtibarıma itibar kattılar. K. Makedonya yüksek yargısının ve daha geniş Balkan coğrafyasının Türkiye’yle ilişkilerinde öncü olmaya gayret ettim. Gelinen noktadan çok çok memnun olduğumu söylemek isterim. Bunun neticesinde, mesafeler daha yakın oldu, tecrübeler aktarıldı, dostluklar artırıldı ve ilişkiler çok ileri seviyeye taşındı.

Son olarak K. Makedonya’da Türk hukukçularla yakın ilişkiler kurup yargıda daha çok temsil sağlamak hedeflerim arasında olmuştur. Sanırım tüm hukukçularla iyi bir diyalog kurabildim. Bugün K. Makedonya yargısında ve savcılıklarında Türklerin oranı çok düşüktür. Sanırım 8 kişiden oluşmaktadır. Maalesef çok acıdır ki benim seçimimden sonra, ne yüksek yargıya, diğer yargı kurumlarında, nede savcılıklara hiç bir Türk seçilmemişti. Onlarca Türk aday olmasına rağmen hiçbirisinin seçilmemesi K. Makedonya hukuk sisteminin bir ayıbıdır. Bu konuda maalesef beni aşan sebeplerden dolayı bu hedefimi yerine getiremediğimden dolayı büyük bir üzüntü, vicdan azabı ve sorumluluk taşımaktayım.

Bir de Mahkemeye üye olduktan sonra, kaliteli bir üye, herkese saygılı, onurlu bir soydaş, mensubu olduğum medeniyetin milli bir duruş ve görüş sergileyerek, ister tüm üyeler ile ister tüm başkanlarla ve tüm Mahkemede ki çalışanlarla iyi bir mesleki, insanı diyalog ve ilişkiler kurmaya gayret ettim.

Bütün yukarıda zikrettiğim çalışmalar neticesinde geçen yıl Mahkemenin başkanlığına aday oldum. Üstün bir çoğunlukla birinci turda yedi yıl üye olarak görev yaptığım Mahkemenin, Allah’a hamdolsun Başkanı olarak seçildim. Mevla’ma ne kadar şükretsem azdır.

2. Anayasa Mahkemesi’ne başkan seçildiğinizde “Bunu Kuzey Makedonya-Türkiye ilişkilerine armağan etmek isterim” şeklinde bir açıklamanız olmuştu. Geçtiğimiz günlerde de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gibi üst düzey yetkililerle görüşmeler yaptınız. Hem hukuki boyutta hem de genel olarak Kuzey Makedonya-Türkiye ilişkilerini nasıl yorumlarsınız?

Yukarıda zikrettiğim ikinci hedefim doğrultusunda her zaman bir K. Makedonya vatanperveri olarak, devletimi en iyi bir şekilde temsil etmeye gayret ettim ve bunu kendime bir ilke olarak edindim. Bu doğrultuda bir soydaş olarak her zaman, her platformda, her ilişkide Türkiye devletinin yanında oldum. Üyeliğim boyunca K. Makedonya Türklerinin ve buralarda faaliyet gösteren Türk kurumlarının tertipledikleri değişik çalışmalarda ve programlara hemen hemen her birine katılarak desteğimi ve katkımı sunmaya gayret ettim ve hala Başkan sıfatımla da bunu gerçekleştirmekteyim.

Bilindiği gibi K. Makedonya ile Türkiye devleti ve halkları dostane ve kardeşlik ilişkilere sergilemekteler. Bu ilişkilerin baş mimarı kadim dostum Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kendileri ile bizim 30 yıllık dostluğumuz var. Birbirimizi çok sık zamanlarda arayıp hal hatır sorarız. Kendileri çok iyi bir insan, mükemmel bir dost ve Makedonya sevdalısıdır. Mevlamın her zaman yüreğine ferahlık vermesi diye dua ediyorum. Buradan kendilerine K. Makedonya’ya ve soydaşlara yakın çeyrek asırdır verdikleri destekten dolayı teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Üyeliğim dönemimde kendileri ile çok sayıda görüme gerçekleştirdim. Bizleri Hiçbir zaman kırmadı. Çok ilgi ve alaka gördüm. Bu zor süreçte, bazen K. Makedonya dengeleri, soydaşların tutumu kendilerine büyük yük olmasına rağmen hiçbir zaman moralini bozmayarak en zor günlerde Makedonya’ya ve soydaşlara tam destek vermiştirler. K. Makedonya’ya ve soydaşlarımıza daha çok yakınlık gösterdiler. Her türlü dostluğu çok yüksek seviyelere taşıdılar.

Diğer yandan en zor dönemlerde soydaşlarımıza ayrı bir ilgi ve sevgilerinden dolayı, zatıâlime ve aileme göstermiş olduğu dostane kardeş ilişkilerden dolayı ben de bu yarışımı, başkanlığımı bu dostluğu zirveye taşıyan kadim dostum Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sembolik olarak hediye ettim.

Diğer yandan ben üyeliğimden hariç bir soydaşım, toplumda ki gelişmeler yakinen takip etmekteyim, bilhassa Makedonya’da soydaşların durumuyla her zaman yakından ilgilendim ve ilgilenmeye devam edeceğim. Bir üye bir ilim adamı olarak hayatımı bu davaya adadım, Her zaman Türkiye’nin resmi temsilcileriyle ister Üsküp’te ister Türkiye’de samimi, dostane ilişkiler ve görüşmeler gerçekleştirdim. İnşallah tarih buna şahitlik edecektir. Ben bir soydaş olarak her zaman Türkiye’nin derdini azaltmaya hazırım. Hiçbir zaman dert, yük olmak istememişim. Türkiye yöneticileri başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop, Dışişleri Bakanı Sayın Mevut Çavuşoğlu, Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül, çok sayıda üst düzey bürokrat, tüm yüksek yargı başkanları ve çok sayıda üyelerle mesleki ve dostane ilişkiler kurmuş bulunmaktayım. Çok sayıda İlim adamı, hukuk hocalarıyla istişarelerde bulunmaktayım. Mükemmel ilişkiler ve dostluklar kurdum. Makedonya ve Türkiye arasında her zaman dostane köprülerin kurulmasına vesile oldum. Bundan dolayı büyük bahtiyarlık hissetmekteyim. Diğer yandan TBMM Başkanı kadim dostum, Rumeli Türk evladı Prof. Dr Mustafa Şentop hocaya K. Makedonya-Türkiye ilişkilerinin üst düzeye taşınmasında ve soydaşlara verdiği önemden dolayı şükranlarımı sunmaya bir borç bilirim.

3. Geçtiğimiz dönemde NATO’ya üye olan Kuzey Makedonya kurulan yeni hükümet ile AB üyeliği müzakere sürecine güçlü bir şekilde devam edecek. Bu süreçte gerçek bir hukuk devleti olmak için hukuk alanında atılması gereken adımlar nelerdir?

Bilindiği gibi K. Makedonya devleti bağımsızlığını kazandıktan sonra ister iç siyasette ve hukukta, ister uluslararası arenada değişik sıkıntılar, süreçler, gelişmeler ardı ardında yaşadı. Sanırım uzun yıllar hukuk alanında kanunlarımızın ve yasalarımızın Avrupa standartları doğrultusunda olmaları için büyük mücadele ve emek verilmekte. Değişik objektif ve sübjektif sebeplerden dolayı yargı reformları beklenilen sonuçlar vermemiştir. Ne yazık ki Uluslararası bağımsız gözlemcilerin, Venedik Komisyonu’nun ve Avrupa Birliği konseyinin değişik raporlarında ve çalışmalarında bu olumsuzluklar açık bir şekilde dile getirilmektedir. Sanırım hem NATO süreci hem AB süreci yargı reformlarını hızlatacak. Bazı süreçlerde Makedonya’nın da çekingenliğini haklı bulmaktayım. Yasaların ve getirilen hükümlerim çok objektif, toplumun realitesini ve isteklerini kapsayıcı bir doğrultuda olması gerekmektedir. Yasaların ve reformların getirilme sebepleri eğer toplumun istekleri ve realiteden uzak olur ise, süreç boyunca ve uygulamada sıkıntılardan kaçınılmaz olacak. Başta Anayasa olmak üzere, çok sayıda kanununun ve yargı reformunun Avrupa standartları, icatları ve hukuk düşüncesi doğrultusunda olması gerekmektedir. Ana eksende kanunlar gerçekçi, realiteyi yansıtmalı, hukukun üstünlüğünü sağlamalı, pratikte uygulanabilirliği ilkesi olmalı, tutarlı, demokratik, plüralist ve çoğulculuk prensiplerini içeren normlar olmalı, insan hak ve hürriyetlerin gelişmesi ve korunma doğrultusunda olması gerekmektedir.

Bu bağlamda Mahkeme olarak da bu süreçte ciddi bir rol üstlenmiş bulunmaktayız.  Devletimizin Avrupa standartlarına kanun ve hükümlere sahip olması için devletin bütün kurumları olarak tek vücut halinde hareket etmeliyiz.

4. Yeni Adalet Bakanı Boyan Mariçiç tarafından dile getirilen “yargının temizlenmesi” açıklamalarını nasıl değerlendirirsiniz?

Yargının temizlenmesi konusu bir kaç yıldır K. Makedonya kamuoyunu yormaktadır. Önceki Adalet Bakanı da bu konuyu dile getirmiştir. Gerçekleştiremediler. Bu konuyu ben siyasilerden farklı yorumlamaktayım. Hatırlanacağı üzere bendeniz Başkan olarak salgından önce Avrupa Birliği Büyükelçisi Sayın Zbogar ile Mahkemede bir görüşme gerçekleştirdim. Görüşmede ‘’Yargıda temizlik ‘’ konusu dile getirildi. Kendilerine de argümanlarla neden bu girişime karşı olduğumu söyledim. Bu görüşmeden sonra kendileri Mahkeme çıkışında gazetecilere, sizin sorduğunuz soruya cevaben “Avrupa Birliği’nin en son destek vereceği konu ’’yargıda temizlik konusu olacaktır” diye ifade ettiler. Bu demeçten sonra süreç durakladı ve askıya alındı. Bilindiği gibi Arnavutluk böyle bir süreç uyguladı. Maalesef tecrübeler hiç olumlu değil. Üç yıla yakın Anayasa Mahkemesi Başkansız ve üyesiz kaldı. Arnavutluk devletini Yargıtay’ın hemen hemen tüm üyelerinin görevleri sonlandırıldı. Yüzlerce hâkim ve savcı görevlerinden men edildiler. Sanırım bu girişim hukuki değil, siyası bir girişimdir. Popülist bir yaklaşım, Makedonya yargısına fayda getirmeyecek. Siyasi hesaplaşmaya bürünecek. Bugün K. Makedonya yargısında ve savcılıklarında yüzlerce üye boşluğu var. Adalet Akademisi eğitim verdiği adaylarla bu boşluğu zor doldurabilir. Bu boşlukları doldurmak için bugünlerde Akademide eğitim için yeni ilan açılması bekleniyor. Ek olarak ikinci bir gruba eğitim verilecek. Bu konunun içeriliğinin gerçekleşmesi için mevcut kanunlarda hiçbir engel yoktur. İster Hâkimler kurumu olsun ister Savcılar kurumu olsun değişik sebeplerden dolayı hâkim ve savcıların kanuni zeminde görevlerine son verebilirler. Suç işleyen hâkim ve savcılara karşı suç duyurusunda bulunulabilir. Bu kesim, tüm vatandaşlar gibi işledikleri suçlardan sorumludurlar. Yalnız ve yalnız mesleklerinde verdikleri kararlardan dolayı, suçlu bulunamazlar. Bu kanunla zor durumda olan Makedonya yargısı daha zor duruma ve çıkmaza girecektir. Vatandaşlar hukuku alanda, hukukun üstünlüğünde, adil yargılamada sıkıntı yaşayacaklar. K. Makedonya demokrasisi darbe alacak. Şahsen suçlu kim olursa olsun ister yargıç yâda savcı olsun suçu tespit edilince hesap vermeli, yargılanmalı ve hüküm giymeli.

5. Çoğu “demokratik” ülkede hukuksal reformların seçim vaatlerinin en başında gelmesi hukukun, bir devlet ve toplum için ne denli önemli olduğunu göstermekte. Fransız yazar Balzac, “Bugünkü kanunlar; büyük sineklerin delip geçtiği, küçüklerin de takılıp kaldığı bir örümcek ağıdır” nitelendirmesinde bulunuyor. Adalet duygusu zedelenmiş insan ve toplumlarda da bu görüş hakim. Siz bu düşünceyi nasıl yorumlarsınız ve bunun üstesinden gelmek için neler yapılmalı?

Bu soru yıllarca K. Makedonya kamuoyunu yormaktadır. Hukukun üstünlüğü ve adalet duygusu, asırlarca mücadele verilen bir süreçtir. Fransa devriminden sonra, kuvvetler ayrılığının halen ülkemizde ve dünyada istenildiği yerde olmadığını üzüntüyle söylemek isterim. K. Makedonya’nın bağımsızlığından bu yana, iyi bir hukuk üstünlüğü sağlayamadığını, başta demokratik olmayan merkezci idare, yerelde seçmenin hemen hemen hiçbir yetkisi olmayan yâda sembolik yetkileri olan, ortak mülk şirketlerinin transformasyonunda yapılan yanlışlar, Makedonya’nın bölgesel dağılımı realiteden uzak, özeleştirme sürecinde yapılan yanlışlar, eğitim politikalarında yapılan yanlışlar, hakça temsilin uygulanmaması, birkaç defa yapılan sayımların adil olmadığı ve realiteden uzak siyasi sayımlara bürünmesi, getirilen çoğu kanunların analitik çalışma yapılmadan getirilmesi, aynı kanunun birkaç yıl içinde onlarca defa değişmesi, halkımızda hukuk bilincinin düşük olması, adli yargılamaların uzun süre sürmesi ve diğer toplumsal etkenler ile yargının toplumda hak ettiği konumda olmadığını ben de düşünüyorum. Fakat bunu yalnız yargıçlara yüklemek çok yanlıştır. Bence demokraside var olan boşluklar, zayıflıklar, yıllarca işlevi olmayan Meclis, zafiyet gösteren değişik hükümetler, realiteden uzak, değişik üstünlüklerden hareket edilen ve pratikte uygulanmakta çok zor uygulanan kanunlar neticesinde bazen yargının siyasi otoriteye boyun eğmesi bir bütün olarak adalete var olan güvenin zedelenmesine sebebiyet vermektedir.

Bu ancak ve ancak kuvvetler ayrılığına riayet edildikten, objektif ve realite doğrultusunda her türlü etkenlerden arındırılmış bir şekilde getirilen kanunlar, mukayese gelişmeleri takip edilerek, yargıçların mesleki eğitimler ve hukuki şuurun artmasıyla, tutarlı, objektif ve adil kararlar ile alınabilir. Bundan hareketle, adalet kavramının bir toplumsal vaka olarak ele alınarak ancak ve ancak yargıya ve adalete güven artabilir.

6. Kuzey Makedonya iki milletli bir devlet (dil yasası, hakça temsil, yeni hükümette Türk Bakan olmaması, kamu kurumlarında istihdam) olmaya doğru hızla ilerliyor.  Adalet, eğitim, ekonomi, insan hakları, basın ve ifade özgürlüğü, başta Türkler olmak üzere diğer sayısı az olan etnik toplulukların hakları gibi konulara baktığımızda ülkenin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var mı ve bu yeni anayasanın mihenk taşları ne olmalı?

Yıllara dayalı hukuk alanında ki gelişmeleri maalesef çok üzücü ve hukukun üstünlüğünden uzaklaşmasına sebebiyet veren bir durum olarak yorumlamaktayım. Bence K. Makedonya Anayasası yeniden Avrupa standartları doğrultusunda değiştirilmeli. Anayasamız realiteden uzak, kurmaca, çok sayıda boşluğu olan ve sorunlara cevap veremeyen bir konumdadır. Bazı milletlere, unsurlara ve oluşumlara öncülük tanıması kendi içinde çelişkiler barındırmaktadır. Bazı hukuki ayrımcılıklara mevcut anayasa ve ondan sonra getirilen kanunlar öncülük etmektedir.

Bundan hareketle, ister dillerin kullanımı yasasında, ister hakça temsilde, ister seçme ve seçilme yasasında (Seçim yasasında), ister bölgesel dağılım – belediye sınırlar yasasında, hem hukuk metinlerde hem pratikte çok sayıda hukuka ve uluslararası sözleşmelere zıddiyet gösteren unsurlara rastlanmaktadır.

Bence ana sorun, K. Makedonya demokrasisi ve hukukun üstünlüğünde, vatandaş kavramı yerinde milli kavramların favori edilmesi, bununla kalmayıp bazı milletlere diğerlerine kıyasen daha fazla üstünlük sağlanmasıdır.

Yeni hükümette Türk bakanın olmamasını bir soydaş ve seçmen olarak yadırgıyorum. Hükümet, K. Makedonya’nın realitesini yansıtmak zorundadır. Konuyla ilgili yapılan açıklamaları çok tahlisiz buluyorum. Bir Türkün kurulan yeni hükümette yer alması, hükümete ve çalışmalarına ivedilik katacaktı. Türk insanının beklentisi bu doğrultudaydı. Umarım en kısa zamanda bu yanlıştan geri dönüş yapılır ve ileride bir Türk’ün bakanlar kurulunda temsil etmesi ve bulunması gerektiği kanatini taşımaktayım.

Bundan hareketle K. Makedonya’da adil ve Avrupa standartları doğrultusunda sayımların yapılması kaçınılmaz ve şarttır. Şu ana kadar yapılan tüm sayımlar güven sağlamamıştır.

Adil sayımlardan sonra, K. Makedonya seçme ve seçilme hakkını ancak tek seçim birimiyle yerine getirebileceği şu ana kadar ki seçim modelinin siyasi, objektif olmayan bir model olması, maalesef demokrasi adına çoğunlukta olmayan milletlerin dezentegrasyonuna, marjinalleşmesine ve asimilasyonuna sebebiyet vermektedir. Plüralizmin ve demokrasi düşüncesinin tıkanmasına vesile olmaktadır. Hakça temsilin temel kurumu Meclis olmalı ve bu kurumda bu ilkenin en çok yansıtılması gerekir. Üçüncü millet olan Türkler maalesef yıllarca hak etmediği temsil oranıyla Meclis’te temsil edilmekte. Analizler onu gösteriyor ki tek seçim modeline geçiş olur ise, en az 5-6 Türk milletvekilin olmasına vesile olacak. Tek seçim modeline geçilir ise, kanaatimce demokrasi zenginleşecek, K. Makedonya’da hoşgörü ve her türlü ilişkiler ve diyaloglar daha farklı olacak.

Hepimizin bildiği üzere, Hakça temsil kanayan yaramız. 20 yıl boyunca Anayasal bir ilke olan Hakça temsilde soydaş olarak arpa tanesi kadar yol alamadık. Rakamsal olarak 130 bin 000 kamu çalışanının arasında ki oranda Türkler 2.000 civarındadır, sanırım %1.80 geçmiyor. Dört bine yakın açığımız var. Bu veriler Ombudsmanın (Kamu denetçisinin) yıllık raporlarında görünmekte. Bizler hakça temsili kimseden sadaka olarak istemiyoruz. Bu bizim anayasal hakkımız. Soydaşlar olarak bu ilke doğrultusunda gittiğimiz bu hız ve kanuni altyapıyla (altyapısızlıkla) üzülerek söylemek isterim ki hiçbir zaman bu oran aşılmayacak. Ciddi radikal değişime gidilmeli. Bu haklarımız Anayasa’da hem bireysel hem toplumsal haklar olarak tanınmakta. Maalesef Türk siyasi yelpazesi öncülüğünde, bağımsızlığımızdan bu yana K. Makedonya siyaseti (hükümetleri) bu sorunlara çözüm üretemedi. Bu birilerinin tekelinde olmamalı. Diğer yandan maalesef toplumumuzda kurum ve kuruluşlarımızda hak arama, hak savunma kavramları ve mücadelemiz çok düşük seviyede. Kaçımız Makedonya ayrımcılık komisyonuna, hükümete, meclise, kamu denetçisine, düz mahkemelere, Anayasa Mahkemesi’ne, diğer ulusal ve uluslararası kurumlara yazılı bir şekilde dilekçe, rapor, dava ve başka bir girişimde bulunduk. Hiç kimse kendi haklarından feragat edip, bizlere farklı bir hak vermemiş ve vermeyecek. Diğerleri yalnız ve yalnız bizim haklarımızı alıp, gasp edip kendi çıtalarını artırmaktadırlar. Bunların gayeleri, Türkleri yozlaştırmak, toplumsal sistemden dışlamak, marjinal bir toplum grubu olarak lanse etmek ve uzun vadede bakıldığında asimilasyona uğratmaktır. Bu ilkenin çeyrek asıra yakın uygulanması kanunlarımıza, Anayasamıza ve uluslararası hukuka altını çizerek karışı olduğunu söylemek isterim.

Yine yıllarca kanayan yaramız K. Makedonya’da Türkçe eğitim. Başta sınıfların açılmaması, okulların yetersizliği, kitap, araç ve gereçler, eğitimde istihdam, kitapların müfredatı ve diğer sıkıntılar gün geçtikçe Türkçe eğitimi daha zor duruma sokmaktadır. Yalnız bir örnekle soruna değinmek isterim. Oranımıza göre 15 bin 000 ilkokul ve lise düzeyinde ki Türk çocukların ancak ve ancak sadece 7-8 bini Türkçe ilkokul ve lise eğitimini anadillerinde görmekteler. Bir o kadar da başka dillerde eğitim almaktalar. Diğer yandan kamuda Türklerin toplamının 1/3 eğitimciler oluşturmaktalar (takriben 650 ya da 700 öğretmen) ana dilde eğitim hakkımız sonuna kadar elde etsek bir o kadar öğretmene ihtiyaç duyulacak. Bundandır ki bu konu, Milli bir mesele olarak ele alınmalı, masaya yatırılmalı ve uzun vadeli strateji üretilmelidir.

Bu doğrultuda Makedonya’da tüm Türk siyasi partiler, kurum ve kuruluşlar, ister sayımlar olsun, ister tek seçim birimi olsun, ister hakça temsil ilkesi olsun, ister Türkçe eğitim ve Belediyeler Sınırları olsun milli bir strateji oluşturulmalı. Bu hak birilerinin hakkı olmamalı. Çalışmalarımızı sorgulamalıyız. Şu ana kadar var olan olumsuz tablo devam eder ise, Milli kimliğimiz ve benliğimiz çok çok olumsuz sonuçlar verebilir ve bu bizlere çok pahalıya mal olabilir.

7. Son olarak TİMEBALKAN aracılığıyla takipçilerimize ne söylemek istersiniz?

Sizlerin yayınlarınızı yakinen takip etmekteyim. Vakit oldukça yazılarınızı okumaya gayret ediyorum. Çalışmalarınızdan, K. Makedonya ve Türkiye hakkında ki yapıcı ve objektif yazılarınızdan ve analizlerin dolayı sizleri canı yürekten tebrik ederim. Maalesef K. Makedonya’da Türk basını can çekişiyor. Yıllarca K. Makedonya kurumları bilinçli bir şekilde bu konu hakkında çok duyarsız kaldılar. Anayasamızda ve kanunlarımızda bu değerler korunmakta ve destek görünmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda uluslararası sözleşmeler bu konulara yer vermektedir. Pratikte maalesef bu hakların korunmasında ve avantaj duruma getirilmesinde sıkıntı olduğu görünmektedir. Daha çok kitlelere ulaşmanızı temenni ederim. Değişik analizler yapmanızı öneriyorum. Sayfanızda bu analizler ayrı bir bölümde olmalı. Yazılar Makedonya soydaşların, siyasi, hukuki, eğitim, kültür, kimlik ve benliklerini içeren analizler olmalı. Sorunlar tespit edilmeli. Türk soydaşlarımızın ve okurlarınızın daha çok şuurlanmalarına vesile olacaksınız.

Yaptığınız özveri çalışmalarınızdan dolayı sizleri tebrik ediyorum. Bu vesileyle tüm okurlarınızı canı yürekten selamlıyorum.

Read Previous

İpek Kitap Fuarı’nda Türkçe eserlere yoğun ilgi

Read Next

K. Makedonya’da tıbbi kenevir yetiştiren ilk lisanslı şirketin üretim alanı açıldı