İz Bırakanlar

Bir sürü meslek grubunun var olduğu şu dünyada bazı meslekler kutsaldır. O meslekleri icra edenlerin yaptıklarına karşılık ne devletin ne de bireylerin verebileceği ve tam olarak ödeyebileceği bir bedel yoktur.  Mesela yüzlerce can kurtarmış bir doktora, karşılığında can verebilir miyiz? Binlerce adamı okutup, doğru yola ileten bir öğretmene ne versek emeğinin karşılığı çevrilmiş olur? Hiç düşünmeden vatanı için kendi canını siper etmiş askere bir karşılık düşünebildiniz mi?

Öğretmenler bu kutsal meslekler zincirinin başında gelirler şüphesiz. Birbirinden apayrı zevkleri, yetenekleri, hayalleri, hayatları, dertleri, sıkıntıları olan hiperaktifinden suskununa, çalışkanından tembeline, yaramazından uslusuna hepsini bir araya toplamaya gayret ede ede anlatır dersini. O da farkındadır bu kadar geniş bir yelpazeye aynı anda bilgi vermenin, öğrenci sayısınca not olması gerekmesine rağmen sadece 5 notla sınırlı olmanın ve her gün en az 45 dakika boyunca ilgi odağı olmaya çalışmanın zorluğunu.

Bir çocuğun hayatına anne ve babasından sonra en çok etki edebilen birileri varsa onlar da hiç şüphesiz öğretmenleridir. 6 yaşında emanet edilen o pırıl pırıl, zihinleri yıkanmamış, yontulmamış çocukları eğitir öğretmenler. Geleceğin doktoruna, mühendisine, avukatına, öğretmenine, polisine dokundurur sihirli değneğini. Her birinin kalbine bir çentik atar, hiç unutulmayacak ve silinmeyecek bir biçimde iz bırakır.  Farkında olarak veya olmayarak bir bakışıyla, sözüyle, hareketiyle, yönlendirmesiyle çok şey katabilir bir insanın hayatına.

Bir düşünürsek hepimizin hayatına veya kişiliğine az çok yön vermiş en az bir öğretmen vardır. Hayırla ve minnetle anacağımız, “İyi ki varmış” diyeceğimiz. Ben düşünürken bir kaç sima beliriyor hemen zihnimde. “Hayattaki en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır.” demiş Buket Uzuner. Ne güzel söylemiş!

Lisede  birinci sınıfa giderken çok sevdiğim bir öğretmenim bana bir nasihatte bulunmuştu, bir kıssa anlatarak. Benim canımın sıkkın olduğunu farktemiş belli ki.  Size de kısaca anlatayım. Nasrettin Hoca karısı ve eşeğiyle yolculuğa çıkarlar. Eşeğe Nasrettin Hoca  bindiğinde halk, karısı yürüyor diye onu hor görür, demediklerini bırakmazlar. Eşeğe karısı bindiğinde başka bir kesim ona kılıbık der, yine alaya alınır. Eşeğe karısıyla beraber binmeyi dener, bu seferde hayvancağıza işkence ediliyor algısı oluşur. Yollarına yürüyerek devam ettiklerinde de toplum tarafından enayi ilan edilirler. Bu kıssayı fazla söze gerek kalmadan ince bir mesaj gibi verdi öğretmenim bana ve hayatım boyunca hiç kimseye yaranmaya çalışmamam gerektiğini kazıdı beynime. Teşekkür ederim öğretmenim!

Türkiye’de “Öğretmenler Günü” Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği’ni kabul etme  tarihi 24 Kasım 1928 anısına 1981’den beri kutlanmaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde Öğretmenler Günü tarihi değişimler gösterse de pek çok ülkede 5 Ekim günü UNESCO tavsiyesiyle kutlanır ve hatta bazı yerlerde tatil ilan edilir. Öğretmenler günü demek onlara senede bir gün ne kadar kıymetli olduklarını hissetirmek demek değildir. Onların toplumda üstlendikleri bu eşsiz rolü hiç unutmamak, saygıda kusur etmemek ve geleceğin yetişkinlerini eğitirken onlara elimizden geldiğince destek olmayı yine ve yeniden hatırlamak demektir.  Tüm öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlar, ellerinden öperim.

 

Read Previous

Tefeyyüz İlkokulu’nda “24 Kasım Öğretmenler Günü” kutlandı

Read Next

AB Bakanı Çelik: AP’nin kararını yok hükmünde sayıyoruz

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *