Hapiste ve hizmette geçen ömür: Kumanovalı Cemal Efendi

Üsküp’teki Meddah Medresesi’nden mezun olan üç nesil arasında Kumanova ve Üsküp’te hizmeti geçen Kumanovalı Cemal Efendi’yi vefatının 21. Yıldönümünde rahmetle yad ediyoruz. Meddah Medresesi talebeleri asrasında en cok sıkıntıya maruz kalmış kişilerden biri olan Cemal Efendi’nin hayat hikayesini Prof. Dr. Süleyman Baki’nin Köprü Dergisi’nde “Manevi Önderlerimiz” dizisindeki yazısından yararlanarak sizlerle paylaşıyoruz.

TİMEBALKAN

Cemal Efendi, 4 Mayıs 1913 yılında Kumanova’ya bağlı Nikuştak Köyü’nde Kuks mahallesinde dünyaya gelir. Babası Emin Aga, annesi Nazife Hanim’dır. Dedesi Cemal Aga babaannesi ise Naciye Hanım’dır. Cemal Efendi, 1917 yılında doğduğu köyde dini eğitime başlar ve 1919 yılında köydeki mektepte ilk dini eğitimi alarak mezun olur. Babası Emin Aga, oğlu Cemal’i okutmak ister. Bu aşkla oğlu Cemal’i 4 yaşında iken köyün hocası Ramiz Efendiye teslim eder. Cemal Efendi 6 yaşını doldurduğunda babası Emin Aga’yı kaybeder. Artık Cemal, üvey abisi Liman’ın eline teslim edilir. Hocası Ramiz Efendi’de 2 yıl tahsilden sonra hocası kendisinin verebileceği ilmin tamamlandığını anlayarak Cemal’in başka bir hocaya gönderilmesi gerektiğini düşünür. Abisi babasının “Cemali okutunuz, tahsil görmesine yardımcı olunuz” tavsiyesini unutur. Aradan bir süre geçtikten sonra babasının bu vasiyetini hatırlar ve kardeşi Cemal’i medreseye kaydeder.

1923 yılında Kumanova’ya gelerek Kumanova Medresesi hocalarından ders almaya başlar. Özellikle medrese hocalarından müderris Nuhi Efendi’den uzun yıllar ders görmüştür. Nuhi Efendi’de 5 yıl tahsil gördükten sonra 1930 yılında Üsküp’e gelir ve Meddah Medresesi’nde Ataullah Efendi’de dini ilimleri tahsile başlar. Meddah Medresesi’nde 3. nesil talebesi olarak arkadaşları Vrapciştalı Kemal Efendi Aruçi, Hafız Prof. Dr. Bekir Sadak, Ramadan Efendi, Hafiz Sami Efendi ve Salih Efendi ile 12 yıl ilim tahsil eder.

Aslında daha erken icazet diploma merasimi yapılması gerekirken araya ikinci Dünya Savaşı’nın girmesiyle icazet merasimi savaştan sonraya kalmıştır. Meddah Medresesi’nde başta Ataullah (Ata) Hoca olmak üzere Fettah Efendi, Hafiz Saban Efendi, Selim Efendi, Mehmed Efendi gibi üst sınıf hocalardan arkadaşlarından da ders almıştır.

Dini Görevleri

Meddah Medresesi’nden mezun olduktan sonra ikinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi sebebiyle göreve başlayamaz. ilk vazifesini imam, hatip ve vaiz olarak Kumanova’ya bağlı Rahmanli Köyünde yapar. 1947 yılına kadar bu köyde görev yapar. Bu köyde birçok talebe yetiştirmiştir. Bir yıl bu köyde görev yaptıktan sonra Gruşina Köyünde imam-hatiplik görevine başlar. Göreve yeni başlamışken 1947 yılının Haziran ayında siyasi suçlu olarak hapse atılır. 6 yıl hapis yattıktan sonra köyüne döner. Hapiste olduğu sürede vatandaşlık hakları geri alındığı için hapisten çıktıktan sonra resmi görev alamaz. Bu süre zarfında köyünde gönüllü olarak görev yapar. Bir yıl aradan sonra 1954 yılının sonunda Gruşina Köyu’ne gider ye 9 yıl imam-hatip olarak görev yapar.

1963 yılında ailesiyle birlikte Kumanova’ya yerleşir. Ailesinin geçimini sağlamak için de çiftçilikle de uğraşmayı ihmal etmemiştir. Dönemin ateist rejimi, rejimle işbirliği yapması takdirde istediği şehirde kendisine müftülük vazifesi verileceğini söyleseler de asla kabul etmemiş ve bunu her defasında reddetmiştir. Buna rağmen halkı dine irşad amacıyla, vaaz ye sohbetlere devam etmiştir. 1980-1986 yılları arasında müftülük tarafından Kumanova’da tek Osmanlı camii olan Tatar Sinan Paşa Camii’nde gönüllü olarak Cuma namazında vaaz vermesine müsaade verilmiştir. Bu vazifeyi gönüllü olarak yapmıştır. Bu vaazları çok etkili olmuş ve halkın teveccühünü kazanmıştır. Ayrıca birçok sıkıntıya rağmen gizlice Kur’an-ı Kerim ve temel İslami bilgileri öğrenen 250 talebe yetiştirmiştir. Ömrünün sonuna doğru daha sakin bir hayat geçirmek amacıyla 1986 yılında Üsküp’e taşınır.

Köyde görev esnasında iken 1947 yılının başında yeni kurulan komunist-ateist Yugoslavya rejimi tarafından beş arkadaşı ile birlikte (Abdulfettah Efendi, Mehmet Efendi, Ferhat Efendi ile tüccar Riza Celaleddin ve yorgancı Memduh Kazim) devlete ve millete karşı (!) gelmekten suçlanmış, uzun bir dönem mahkeme süreci ettikten sonra 4 Haziran I947’de ağır hapis cezasına mahkum edilir. Hapishanede 6 yıl 8 gün kalan Cemal Efendi, 1953 yılının Haziran ayında serbest kalır.

İlmi ve Ahlaki kişiliği

Merhum Cemal Efendi, ilim ve irfana aşık bir hocaydı. İslami ilimlerde saygın bir kişiliğe sahipti. Özellikle Arapça ve Osmanlıcaya pek vakıftı. Genel tarih hakkında özellikle aşığı olduğu Osmanlı Tarihi hakkında çok malumata sahipti. İç ve dış dünya siyasetini takip eder, olup bitenlerden haberdardı. Tarih konusunda Makedonya’nın yanı sıra Kosova’dan da ilmi ve tarihi konularda kendisiyle istişare etmeğe gelen ilim adamlarının sayısı az değildi.

Merhum, ilmi ile amel etmeyi her zaman düstur edinmişti. Kuran ahlakini kendine şiar edinmişti. Müslümanların sevinciyle sevinir, üzülmesiyle o da müteessir olurdu. Herkese güler yüzle davranırdı, tebessüm ise onun yüzünden eksik olmazdı. Kahkaha ile hiç gülmezdi. Her sınıf insanına göre tavır alırdı. Şerefi uğruna veremeyeceği hiçbir şey yoktu. Şeref ve vakar kadar onda ayrı bir güzel durur.İlme ve İslam’a önem vermesinin bir göstergesi olarak küçük oğlu Usame hocayı, Mısır’daki Ezher Üniversitesi Usuluddin Fakültesine kaydetmiştir.

Vefatı

Her fani gibi Cemal Efendi için ömür denen hayatta miad dolmuştu ve Cenab-i Hakk’a kavuşmanın zamanı gelmişti. 1 Mart I 997’de Üsküp’te vefat etti. Cenazesi, oğlu Usame hoca tarafından kalabalık bir cemaatin iştirakiyle Mustafa Paşa Camii’nde kılınır. Namazın ardından naaşı doğum yeri olan Nikuştak Köyü’ne götürülerek orada defnedildi.

Cenazesinde kalabalık cemaatin olması nedeniyle, evinde, köyünde ye Mustafa Paşa Camii’nde üç defa cenaze namazı kılınmıştır.

Kabir taşındaki yazı, çok sevdiği ve hürmet gösterdiği Hafız İbrahim Efendi’nin oğlu Alaca Camii eski imam-hatibi merhum Hafız İdris Efendi tarafından kaleme alınmıştır.

Kabir taşındaki dizelerde şunlar yazılıdır:

Hüve’l – Baki

İlim irfan yolunda gündüz gece çırpındı

İlmiyle amil olmayı her dem gaye edindi

Milletin irşadına, iz’an ve heyecan ile koştu

Bu vecibeyi ifa yolunda nice zahmetlere katlandı

Tecelli etmişti hüsn-ü ahlak simasında onun

Kazanmişti hüsn-ü teveccühünü yar ile ağyarın

Din ve vatan uğruna yıllarca zindanlara girdi

Bu muazzez ve mübeccel da’va ile ta kabrine geldi

Ümmetin amaline baktıkça susmadı ahı

Dileriz mahşerde imdadına yetişir fazl-ı ilahi

 

 

 

 

Not: Süleyman Baki, Köprü Dergisi, sayı:15.

 

Read Previous

Çipras’tan ‘mini kabine revizyonu’

Read Next

Bulgaristan’dan Irak, Suriye, Afganistan ve Yemen’e insani yardım

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *