“Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesinin önünde hiçbir engel yok”

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şimşirgil, Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesinin önünde siyasi, hukuki ve idari açıdan hiçbir engel bulunmadığını söyledi.

Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesinin önünde siyasi, hukuki ve idari açıdan hiçbir engel bulunmadığını belirtti.

İstanbul’un fethinin ardından, yeni başkentteki ilk cuma namazını Ayasofya’da kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’nın cami olarak hizmet vereceğini duyurdu.

Fethin sembolü olarak camiye çevrilen Ayasofya, 481 yıl sonra 24 Kasım 1934’te Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürüldü. Müzeye dönüşünden tam 86 yıl sonra, yani İstanbul’un Fethinin 567. yıl dönümü olan 29 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla Ayasofya’da Fetih Suresi okundu.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın Ayasofya’da Kur’an okunmasına tepkisine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’yi siz mi idare ediyorsunuz? Bunun kararını verecekler var. Karar çıkar ona göre işlem yapılır. Sizden izin almayız. hukuk devleti olarak Danıştay’ın kararını bekliyoruz. Karardan sonra atılması gereken adım neyse onu yaparız.” karşılığını vermişti.

Konuyla ilgili AA muhabirine açıklama yapan Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Fatih’in İstanbul’u fethetmesinden sonra İslam hukukuna dayanarak Ayasofya’yı camiye dönüştürdüğünü anlattı.

Şimşirgil, “Bizans devletine son verme bir anlaşma ile olmadı. Fatih Sultan Mehmet kendilerine defalarca anlaşma teklif etmesine rağmen Bizans anlaşmayı reddetti. Neticede Fatih, İstanbul’u aldı. Bu durumda İslamiyet’ten de gelen hukuka göre en büyük mabet, fetih hakkı olarak camiye çevrilir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kılıç hakkıyla aldı. Dolayısıyla buna ‘kılıç hakkı’ da denilir. Fatih kılıç hakkı olarak Ayasofya’yı camiye çevirdi. Sadece Ayasofya ile kalmadı, etrafında medreseler, türbelerle bir külliye haline getirdi. Ayasofya sadece bir kilisenin camiye çevrilişi değildir aynı zamanda Fatih’in vakfıdır. Dolayısıyla burası aynı zamanda vakfiye oldu ve vakfiye namesini de Fatih Sultan Mehmet Han tanzim etti.” diye konuştu.

Ayasofya’nın cami yapılmasının önünde hukuki ve idari olarak hiçbir engelin bulunmadığını kaydeden Şimşirgil, “Ayasofya hukuki olarak müze yapılmadı. Ayasofya, Bakanlar Kurulu kararıyla müze yapıldı.” dedi.

“Bu kararla müze yapılırken muhtemelen o dönemdeki bazı siyasi hadiseler, bilhassa Balkan Paktı söz konusuydu. Sanırım Ayasofya’nın müze yapılması konusunda bazı Balkan devletleri ricada bulundular.” diyen Şimşirgil, şöyle konuştu:

“1934 yılında Bakanlar Kurulu bir kararla Ayasofya camisini müzeye çevirdi. Dolayısıyla Ayasofya’nın camiye çevrilmesinin önünde hukuki bir mani de yoktur. Çünkü Ayasofya vakıf olduğu için mazbut vakıflar yani o vakfın mütevellisi kalmadıysa vakıflar kuruluna devredilir. Bugün vakıflar kurulunda Ayasofya, cami olarak geçmektedir. Zaten bir yer vakıf olduktan sonra asla vakıftan çıkarılamaz. Oranın vakıftan çıkarılması için hukuki büyük düzenlemelerin olması lazım. Böyle bir durum da söz konusu değildir. Dolayısıyla tarihi bakımdan, hukuki bakımdan ve idari bakımdan, siyasi bakımdan şu anda cami olarak kullanılmasında bir mani yoktur. Hatta cami olarak kullanılmaması aslında bir anlamda yanlıştır.”

“Yunanlıların İstanbul ve Ayasofya ile hiçbir bağı yoktur”

Ayasofya’da Fetih Suresi’nin okutulmasına Yunanistan’ın tepkisinin yersiz olduğunu vurgulayan Şimşirgil, “Yunanlıların İstanbul ve Ayasofya ile hiçbir bağı yoktur. Çünkü Bizans Rum’dur ve biz İstanbul’u Rumlardan aldık. Fatih Sultan Mehmet aynı zamanda kendisini Doğu Roma’nın da İmparatoru olarak ilan etti. Dolayısıyla yeryüzünde bu konuda hak iddia edecek bir Rum devleti yok.” diye konuştu.

Şimşirgil, “Yunanistan tamamen Hristiyanlık psikolojisi ile hareket ederek tepki gösterdi ki Yunanistan’ın söz söyleme hakkı yok. Çünkü Yunan Helen ırkıdır. Bu nedenle Ayasofya üzerinde kuru bir siyasi malzeme yaparlar ancak bunun da hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmaz. Tıpkı Ermeni meselesi gibi siyasi malzeme yapılarak bir tepki doğar mı? Doğabilir. Ama bunun devletlerarası hukuki zemine oturtulacak hiçbir hukuki noktası olamaz. Sadece Yunanistan ve bir kısım devletlerin ‘Yapmayın’ demesinin ötesinde bir bağlayıcılığı yoktur.” değerlendirmesini yaptı.

“O gün Bizans’ta bir tek din alimi itirazda bulunmadı”

Fatih’in Ayasofya’yı camiye çevirdiği zaman dünyadan hiçbir itiraz gelmediğini söyleyen Şimşirgil, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bakın o gün Bizans’ta bir tek din alimi itirazda bulunmadı. Hristiyan alimler ‘Biz İstanbul’da Katolik şapkası görmektense Türk sarığını tercih ederiz.’ dediler. Bunlar hukuku biliyorlardı. Fatih’e, ‘Ayasofya’yı neden cami yaptın?’ diye sormadılar. Fatih onlarca, yüzlerce kiliseye dokunmadı. Hala kilise vakfı korunuyor. Mesela 1999 yılında Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan, Fatih Sultan Mehmet’e şükranlarını sundu. 500 yıl boyunca ‘Neden camiye çevrildi?’ diyen bir alim çıkmadı. Çünkü bunun hukuki noktasını biliyorlardı. Bu nedenle ‘İstanbul, 567 yıldır bizim’ diyorsak bunun tescili Ayasofya’nın cami olmasıdır. İstanbul elimizden mi çıktı? Biz İstanbul’u mu kurtaramadık? Dolayısıyla bu Türk milletinin ‘İstanbul bizimdir’ diyebileceği bir hareket olacaktır. Yoksa bizim üzerimizde ‘Batılı bir baskı mı var?’, ‘Birisi bize dikte mi ediyor?’, ‘İstanbul bizim değil mi?’ sorularını gündeme taşıyacaktır. Ayasofya’nın çevrilmesi tüm Türk dünyasının, İslam dünyasının yüreğini ferahlatacak ve ‘İstanbul bizimdir’ dedirtecek bir olaydır ve buna hiçbir mani yoktur.”

Ayasofya’nın artık müze olmaktan çıkarılıp aslı hüviyetine döndürülmesi gerektiğini belirten Şimşirgil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya konusundaki duruşunu ve sözlerini çok önemli ve yerinde bulduğunu, Ayasofya’nın camiye çevrildiği günü Türk milletinin ve İslam aleminin bayram yapacağı bir gün olarak gördüğünü ifade etti.

Ahmet Şimşirgil, sözlerini şöyle tamamladı:

“Ayasofya’da Cumhurbaşkanının Fetih Süresini okutması ve Ayasofya’nın cami yapılması hususundaki açıklamalarını son derece önemli buluyorum. Ayasofya bir kasım ayında müze olmuştu zannedersem, bu kasım ayında veya daha evvelinde Ayasofya’nın cami olacağı inancındayım. Burada bir mani de görmüyorum. Vakıf sözleşmelerinin sonunda bu vakfı bozanlar için ‘kıyamete kadar insanların, meleklerin laneti üzerine olsun’ der. Şayet Ayasofya cami olarak ibadete açılırsa, onu müzeye çevirenler vakfiyede yer alan bedduadan da kurtulmuş olacaklar.”

 

 

AA

 

Read Previous

Kosovalıların yarısından fazlası Arnavutluk ile birleşmeyi istemiyor

Read Next

Yunanistan’da vaka sayısı 3.058’e yükseldi

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *