Babam Şerafettin Nebi’nin Anısına

Şubat ayı bana nedense Üsküp Türk Tiyatrosunu hatırlatır. Evet 1950 yılının Şubat ayında Üsküp Halklar Tiyatrosu (Türk ve Arnavut Dramları) başta rahmetli Abdüş Hüseyin ve arkadaşları ki aralarında Babam – Şerafettin  Nebi,  birlikte  Üsküp’e , aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti dışında Balkanlarda  yeni bir Türk sahnesinin ışığını etrafa yaymayı uygun bulmuşlardır. Derken gerçekten de Üsküp Halklar Tiyatrosu – Türk Dramı   Türkiye Cumhuriyeti dışında tek  Türk Tiyatro Sahnesi olması gururuyla faaliyete başladı… Üsküp Türk Tiyatrosu hakkında şimdiye kadar çok sayıda yazılar yazılmasına rağmen sahne çalışmalarında Babam Şerafettin Nebi’nin değerli faaliyetlerinden ne kadar  söz edilmiş olsa da, böyle bir kurumda geçen bir ömürlük sahne yaşamı için yeterli değildir. Bu şahsi düşüncemin olduğunu okurlarıma bildirmek borcumdur …

… Üsküp Halklar Tiyatrosu – Türk Dramı günümüzde kuruluşunun 70. Yıldönümünü kutlarken tabi ki, gençler, özellikle sözünü ettiğim kurumunun genç sanatçıları Tiyatronun gün ışığına çıkmasında kurucularının emeğini unutmamalı ve de her defasında dile getirmelidirler bence. 70 Yıllık çalışma dönemindeki başarılar üstüne de değinmişliğim oldu. Her zaman Türk sahnesinde değerli oyunların hazırlanmasında hazır bulunan başta oyuncuların ve teknik ekibinin payı büyüktür. Günümüzde Üsküp Türk Tiyatrosu dahilinde bulunan genç sanatçılar, teknik ekibinin de her gün yeni yeni sahne başarılarına imza attıklarını da anmadan yapamıyorum. Ben uzun bir zamandır Türk Tiyatrosu’nun faaliyetlerini yakından izleyemiyorum o demek değil ki, sahnedeki başarılarını takip etmiyorum. Mümkün olduğu kadar sahne faaliyetlerini takip ettiğim Türk Tiyatrosu’nun oyuncu ve sahne ekibinin başarılarını yürekten kutlarım.  70 yılının varlığını kutlayan Üsküp Türk Tiyatrosu’nun günümüzde kendi sahnesinin olmayışı tiyatro sevdalıları üzüyor olsa da  sanat başarıları  gelecekte yeni bir tiyatro binasının inşaat edilecek olacağı  umut vericidir…

…  Üsküp Türk Tiyatrosu derken bugünkü yazımda Babam Şerafettin Nebi’nin sahne yönündeki çalışmaları ve de özel hayatında tiyatronun kendisine etki ettiğinden söz etmeyi uygun buldum…

Şerafettin Nebi Üsküp’ün bilinen ailesinin küçük oğlu 1920 yılında dünyaya geliyor. 1927-30 yılları arasında Üsküp’ün – “Vardar Şeyh Sübyan Mektebinde” okudu. 1935 yılında orta okulunu bitirdikten sonra Üsküp Medresesinde öğrenimine devam ediyor…

… Eğitimini aldıktan sonra Üsküp’ten Kosova’nın Prizren kentine (Makedonya o dönemde Bulgar işgali altında ve de Müslüman erkekleri Bulgaristan’a gönderildiğinden dolayı) yerleşiyor. Burada da sanatla uğraşıyor. Sanat derken resim çiziminde değerli çalışmaları olmuştur. Sulu boya çizimleriyle Prizren’in birçok mahallesi, camisi ve doğa manzaralı Bistrica nehrinin çizimlerini yapıyor… Prizren’de geçirdiği birkaç yılında  unutulmaz arkadaşlıklar kuruyor. O dönemde kurmuş olduğu arkadaşlıklarını yaşamı boyunca sürdürmeyi başarıyor…

… 1945 yılının ikinci yarımında Üsküp’e dönüyor ve öğretmen kurslarına devam ediyor. Kursları bütünledikten sonra Makedonya’nın ilk Türkçe eğitim veren öğretmenleri arasında yer almayı başarıyor, böylece Ustrumca yakınlarındaki Çepelli köyünde öğretmenliğe başlıyor. Askeri görevinden dolayı öğretmen çalışmalarını bırakmak zorunda kalan Şerafettin Nebi Bosna’nın küçük bir yöresinde askerlik görevini yapıyor…

… Askerlik görevini tamamladıktan sonra Üsküp’te kurulan “YENİ YOL KÜLTÜR GÜZEL SANATLAR” derneğinin Dram bölümünde faaliyete başlıyor. Böylece tiyatro- sahne çalışmalarına ilk adımlarını atan Şerafettin Nebi, tüm yaşamı tiyatro sahnesinde oyunculuk, yönetmenlik, dekor çizimi ve edebiyat tutkunluğu   alanında oyunlar yazarak   tek sözle sahnenin her yönünde etkin olmayı başarıyor …

…  Şerafettin NEBİ  1950 yılında kurulan Türk Tiyatrosu’nun değerli oyuncu sıfatına yaptığı sahne çalışmalarıyla sahip oluyor… Sahne çalışmaları dışında Şerafettin Nebi evinde ailesine de sahne tutkunluğunu aşılamayı başarıyor. Öyle ki tiyatro faaliyetlerinde güçlük çekmemek için en büyük anlayışı eşi Todorka Hanımdan görüyor. Tiyatro faaliyetlerinde oyuncunun fedakarlığını sadece onun en yakınları bilir ve her daim yanında olduğunda oyuncunun da başarısı geride kalmaz. Böylece Şerafettin Nebi’nin bu konuda eşinden gördüğü destek tabi ki Onun sahne çalışmalarındaki başarısının payı da büyük olur…

… Şerafettin Nebi yaz aylarını Kosova’nın Prizren kentinde geçirirdi. Eşinin Prizrenli ve ailesinin de oralarda olması ayrı bir mutluluktu Nebi ailesine… Ben de Prizren’deki mutlu günlerimizi hiç unutmadım.  Prizren’in sımsıcak halkı, sabahları anneannemin bizlere getirdiği topliyaları (bir nevi simit) yoğurdu, güzelim Bistrica’nın şırıltısı, Maraş’ın buz gibi soğuk suyu hiç unutulur mu? Çocukluğumun büyük bir kısmını Prizren’de anneannemin güzel bahçeli evindeki potok’un (küçücük dere, ki her evin avlusundan geçerdi) tertemiz suyunda karpuzlarımızı soğutarak geçiriyorduk. Bir de şunu söylemeden yapamayacağım, Prizren’de bizim çocukluğumuz döneminde hep Türkçe konuşulurdu. Benim teyzelerim (Sırp olmalarına rağmen) Türkçe konuşurlardı.   Mahallelerin çoğunda   Türkçe hakimdi. Şimdi oralarda bu durumun nasıl olduğunu bilemem, çünkü uzun yıllar Prizren’e gidemedim…

Prizren’de “DOĞRU YOL KÜLTÜR GÜZEL SANATLAR DERNEĞİNİN” kuruluş yıllarında babamın çok yakın arkadaşı Hüda Amca’mızın katkılarının büyük olduğunu hatırlıyorum, çünkü   babamla devamlı görüşüp faaliyetlerini anlatırdı…

….  Şerafettin NEBİ’nin Prizren’de geçen zamanda tiyatroyla ilgili   güzel bir anıyı da anlatmaya çalışacağım. Üsküp Türk Tiyatrosu “Doğru Yol Güzel Sanatlar” Derneği’nin konuğuydu anlaşılan ki Üsküp Oyuncuları Prizren’e gelmiş babam da tüm ekibi anneannemin evine davet etmişti. Renkli bir olaydı, tüm oyuncular bahçemize konuk olmuş, güzel anlar geçirmiştik. Biz çocuklar için böyle bir olayın ilginç olduğu kadar da mahalle sakinlerinin de kapımızdan oyuncuları tanımaları için çabaları, biz çocuklara unutulmaz anları yaşatmıştı. Prizren’de geçirdiğim yaz aylarından bizlere kalan çok sayıda hatıralarımız var, tabii ki hepsini yazmaya çalışırsam sayfalar gerekir. Ancak Prizren’in güzel bir piknik yeri vardı, o zamanlarda Tsentrala diye aklımda kalmıştı, oralara pikniğe gitmeyi çok severdik. Prizren’in çok sayıda aileleri piknik yapardı. Öyle ki bu piknik yerinde gördüğüm dostluklar, aileler arasındaki yakınlıkları inanın ki günümüzde   böyle aileler arasındaki arkadaşlıklar, dostluklarla karşılaşamadım… Tüm çocukluğumun güzel anıları benim de doğum yerim olduğu Prizren’de kaldı…

Üsküp Türk Tiyatro sahnesinde bir ömür geçiren Şerafettin Nebi, oyunculuğu yanı sıra sahne çizimi, yönetmenlik ve oyun yazarlığını da yaptığını anmadan geçemeyeceğim. Derken, yazımda yazdığı eserlerinin hepsi de Türk Tiyatro sahnesinde oynanmıştır.  Yazdığı eserlerden bazıları:”Ay Bulut’a giriyor”, ”Sürtük”, “Raşela”, “Yüzük”, seyirci tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştır. Bu eserleri hakkında dönemin eleştirmenlerinin olumlu düşünceleri de gazetelerde yer almıştır…Oyunların sahne tasarımından başka oyun yönetmenliğine ilk adımını 1954 ylında Türkiye Cumhuriyeti yazarı A. Remzi’nin eseri “Büyük Kalpler’le” atıyor.  NEBİ’nin “Büyük Kalpler’in” sahne yönetmenliği çalışmasından söz ederken şunu da belirteyim ki, Türkiye Cumhuriyeti Çağdaş Devlet Tiyatroları kurucusu Ertuğrul Muhsin’e yazdığı mektubunda – Üsküp’te Türk Tiyatrosu’nun varlığından da söz ediyor.  Böylece Türkiye Devlet Tiyatrolarıyla iş birliğinin ilk adımın atılmasının da mimarı olmuştur.  Babam ve Muhsin Ertuğrul arasındaki yazışmalardan sonra ilk defa Üsküp Türk Tiyatrosu’nun Türkiye Cumhuriyeti’nde de tanıtımı yapılıyor ve sonraları   Makedonya ve Türkiye Devlet Tiyatroları arasında işbirliği başlıyor ki bu faaliyet dahilinde Türkiye Devlet Tiyatroları, Makedonya ve Kosova tiyatro severlerine oyunlarını sunmuşlardır.

Şerafettin Nebi sahne çalışmaları için değerli ödüllere de sahip olduğu gibi sulu boya  resim çizimi çalışmaları üzerine de  sergiler açmayı başarmıştır…Açtığı sergilerde sahne motifleri ve  Üsküp – Prizren manzaralarından tablolar yer almıştır…

Babam Şerafettin Nebi’nin sahnede geçirdiği ömrünün büyük bir kısmı için ne kadar yazı yazsam azdır, ancak burada Üsküp Türk Tiyatrosu’nun günümüzdeki gençlerine bir önerim olacak, “genç oyuncular unutmasınlar ki bugünün Türk Tiyatrosu’nu 70 yıl önce kuranlar, onu yaşatanlar büyük sorumluluklarla karşılaşmalarına rağmen Balkanlarda tek Türk Tiyatrosu’nu ayakta tutmayı başarmışlardır. Bundan hareketle Tiyatro dahilinde bazen kurucu ve bugün hayatta olmayan oyuncular hakkında anma törenleri düzenleseler güzel bir faaliyet olurdu.” Bir gerçek var ki “Kişi geçmişini unutursa geleceğinin adımlarını da atamaz”…

 

Read Previous

 Arnavutluk’un Partizani Kadın Voleybol Takımı Türk antrenör ile anlaştı

Read Next

Sırbistan Cumhurbaşkanı: Yeni bir savaşı kaldıramayız

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *