Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Paris başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinin sokakları karışmış durumda. Avrupa sokaklarındaki görüntüleri endişeyle takip ediyoruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Paris başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinin sokakları karışmış durumda. Avrupa sokaklarındaki görüntüleri endişeyle takip ediyoruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar’da Toplu Açılış Töreni’nde vatandaşlara hitap etti.
İlçede birçok önemli eserin yapıldığını belirten Erdoğan, Marmaray, Avrasya Tüneli, inşaatı bitmek üzere olan Çamlıca Camisi, yine tamamlanmak üzere meydan ve sahil düzenlemelerinin bunlardan sadece birkaçı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık bir yıl önce de yine bu meydanda Üsküdar-Ümraniye metro hattının açılış törenini gerçekleştirdiklerini, metronun Çekmeköy’e doğru uzandığını ve daha devamının olduğunu dile getirerek, “Çünkü bizde laf yok, bizde iş var. Hani insansız hava araçları yaptığımız gibi insansız metroyu da gerçekleştirdik. Bugün ise Üsküdar Belediyemizin çeşitli yatırımlarının toplu açılış töreni vesilesiyle bir aradayız. Çeyrek asırdan fazladır Üsküdar’da oturan bir kardeşiniz olarak bu ilçemin gönül dünyamda müstesna bir yeri olması tabidir. Şimdi sizlere hem Üsküdarlı hem İstanbullu hem de doğum yeri olması hasebiyle bir Kasımpaşalı olarak konuşuyorum. Bu sebeple Üsküdar’daki her gelişmeyi çok daha yakından takip ediyorum. Bugün toplum açılışını yapacağımız eserlerin ilçemize, şehrimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.” diye konuştu.
“Bunun adı AK Parti belediyeciliğidir”
Resmi olarak 15 milyonu aşkın, fiilen muhtemelen çok daha fazla nüfusuyla en büyük şehir olan, ülkenin diğer 80 vilayetiyle çok sıkı ilişkileri bulunan İstanbul’un, diğer tanımıyla Türkiye’nin bir özeti olduğunu aktaran Erdoğan, kentte demografik olarak Türkiye’nin her şehrinin temsilcisinin bulunabileceğini vurguladı.
Erdoğan, İstanbul’a yapılan her yatırımın aynı zamanda Türkiye’ye yapılmış olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Dolayısıyla bugün Üsküdar’da açılışını yapacağımız eserleri ülkemizin tamamına armağan ediyoruz, hayırlı olsun. Törenimizi gerçekleştirdiğimiz belediye hizmet binamız, 800 araçlık otoparkı ve pek çok özelliğiyle Üsküdar’a ve İstanbul’a yakışan bir eser oldu. O şöyle 15-20 yıl önceki Üsküdar’ı bir hatırlayın. Neydi buraların hali, biliyorsunuz değil mi? Bak şimdi nerelerden nerelere geldik. Bunun adı AK Parti belediyeciliğidir. Bu CHP belediyeciliğine benzemez, AK Parti belediyeciliği… AK Parti belediyeciliğinde hizmet var, orada temizlik var, orada mimari noktada gerçek anlamda sanat var. Temizlik dedim, işte Ümraniye. Hatırlıyorsunuz değil mi? O çöplüğün patlamasını hatırlıyorsunuz değil mi? Kim vardı o zaman oranın başında? CHP’li belediye vardı. 39 vatandaşımız orada öldü. Şimdi İstanbul, bu CHP’ye bunun hesabını bugüne kadar nasıl sorduysa 31 Mart’ta da sormayacak mı? Ben inanıyorum soracaksınız. Çünkü Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Bu CHP’nin bizim insanımıza, milletimize yaptığı zulmü babalarımızdan çok dinledik. Nüfus cüzdanlarını babalarımız bize gösterirdi. Gaz yağından tut, o zamanlar meşhur sana yağ vardı ona varıncaya kadar hepsi mühürlü. Buralardan geldik. O günleri hatırlayan buralarda şimdi analarım var. Onlar da onu söylüyor. Bakım şimdi Nevmekan Sahil Millet Kıraathanesi var. 20 bini dijital, 200 bin kitap kapasitesi, açık ve kapalı alanlarıyla gerçekten prestij bir eser.”
“Ey CHP kıraathane okuma yeridir”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bu seçimin acaba dev projeleri ne olacak?” denildiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Açıkladık, ne dedik? Millet Kıraathaneleri dedik. Ne dediler? ‘Kumarhane açacaklar’ dediler. Niye? Çünkü bunların meşrebi bu. Çünkü bunlar ne yazık ki o kumar kağıtlarıyla, o okey masalarındaki tuğlalarla yatıp kalkıyorlar. Onun için de kütüphane nedir, kıraathane nedir bunlar bunu anlamaz. Bak ey CHP, kıraathane okuma yeridir. Biz gençlerimizi o kötü alışkanlıklardan çekelim, bu millet kıraathanelerinde gelsinler, oralardaki kitaplardan alsınlar, okusunlar, derslerine orada çalışsınlar, çayını, kekini, simidini bir taraftan orada yerken, ücretsiz olarak orada da bunları yapsınlar. Şunu da söyleyeyim, ne devlet, ne belediyeler bunu bir lütuf olarak yapmıyor. Nedir bu? Bu milletin bize verdiği görev, o hizmeti yerine getiriyoruz, yaptığımız bu. Bir lütuf değil. İnşallah şu anda da Nevmekan’da Üsküdar Belediyemiz size bu hizmeti veriyor.
Daha önce de Bağlarbaşı’nda bir Nevmekan projesi hayat geçirilmişti. Nakkaştepe Millet Bahçesi, 50 bin metrekarelik alanı, içindeki hizmet birimleriyle Üsküdar’ın ve İstanbul’un nadide dinlenme mekanlarından biri olmaya aday. Anne, baba, çocuklar hep beraber o millet bahçesinden, Nakkaştepe’den nereyi seyredecekler? İstanbul’u, Boğaz’ı. Var mıydı bu imkanlar? Yok. Ama şimdi var. Hep konuşurduk, işte İngiltere’ye gidenler, gelenler, ‘İngiltere’de Central Park var’, ‘Amerika’da şu var’, tamam kardeşim, işte bizde de Nakkaştepe var. İnşallah şimdi meşhur Atatürk Havalimanı’nın olduğu yeri de ne yapıyoruz? Orayı da yine millet bahçesine çeviriyoruz. Şu andaki kapalı alanları fuar merkezi haline getiriyoruz ve yine bir pistini, uygun bir pisti de yine tekli iniş-kalkışa çeviriyoruz. Biz belediyeciliğin okulunu kurduk. Bu bizim işimiz, bizi. CHP anlamaz bu işten. Onların belediyecilik, vesaire bu tür şeyi yok. Onların olduğu yerde bakıyorsunuz kanallar, kanalizasyonlar, berbat.”
“İstanbul’un en merkezi yerlerinden biri Üsküdar”
“İstanbul’a belediye başkanı olduğum zaman İstanbul’daki otobüsleri hatırlayın, o İkarusları, bindiğimiz zaman mazot kokardı. Niye? Temizlik yok, pislik içinde. Bir taraftan bakıyorsunuz egzoz, tamamiyle oturduğunuz yerleri istila ederdi ve yağlı bezlerle silinen o koltuklar, bunlar hep pislik içinde. Biz geldik, dedik, ‘Benim insanıma bu yakışmaz.’ Ne olacak? ‘Biz İstanbul’a Mercedes otobüsler aldıracağız’ dedik. Aldık mı? Aldık. Her geçen yıl bunları daha da geliştirdik ve üstelik de duraklarımızın sayısını, adedini ciddi manada artırdık. Herhalde Mercedes de burada çok daha farklı bir kıyak İstanbul’a yapar.” diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye’nin en kapsamlı yolculuk merkezlerini İstanbul’a yaptıklarını dile getirerek, İstanbul’un en merkezi yerlerinden birinin Üsküdar olduğuna dikkati çekti.
Avrasya Tüneli’nin, Marmaray’ın Üsküdar’da olduğunu anımsatan Erdoğan, ilçenin toplama ve dağıtma merkezi haline geldiğini, Üsküdar’ı bu şekilde merkez haline getiren bir belediyecilik anlayışını getirdiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, onun için 31 Mart’ın büyük önem arz ettiğine vurgu yaparak, şöyle konuştu:
“Ve bitmedi, en önemli bilim ve Planetaryum merkezi Bilim Üsküdar, öğrencilerimiz ve gençlerimiz başta olmak üzere İstanbul halkına önemli hizmetler verecek. İşte Medeniyet Üniversitesi’nin hemen arka planında bu merkez, bilim merkezi haline geldi, Medeniyet Üniversitesi’yle. Bütün bu merkezlerle Engelsiz Yaşam Merkezi, içindeki pek çok ünite engelli vatandaşlarımızın hep kendilerini geliştirmelerine hem de hayata aktif bir şekilde katılmalarına destek olacaktır. Nikah sarayımız, farklı amaçlara yönelik salonlarla, gençlerimize evliliğe ilk adımı attıkları özel günleri için hizmet sunacaktır. Hepsinden öte Çavuşdere Spor Sarayı, havuzları, basketbol ve voleybol salonu, kapalı spor salonu ve diğer birimleriyle yine Üsküdarımıza önemli katkılar sağlayacak bir diğer eserdir.”
Her ay 30 bin kişiye rehber ve ikramlar eşliğinde hizmet veren Valide Sultan Gemisi’nin geçen yıl faaliyete geçtiğini ve bugüne kadar 400 bin kişiye hizmet verdiğini dile getiren Erdoğan, İstanbul Resimleri Müzesi’nin de ülkenin önde gelen sanatseverlerinden Mehmet Çebi’nin öncülüğünde kurulmuş butik bir müze olduğunu vurguladı.
Erdoğan, toplam yatırım bedeli 47 milyon lirayı bulan tüm bu eser ve hizmetlerde emeği geçenlere teşekkür etti.
“İstanbul aşığıyım”
Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul/Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer/Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul/Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.” dizelerini okuyan Erdoğan, “Biz de buradan diyoruz ki ömrümüz oldukça İstanbul, Üsküdar hep gönül tahtımızın baş köşesinde yer alacaktır.” dedi.
Erdoğan, İstanbullular başta olmak üzere ülkenin her yerinde milletin tercihini 31 Mart 2019 seçimlerinde bir kez daha AK Parti’nin hizmet siyasetinden yana kullanacağına inandığını söyledi.
“İstanbul aşığı” olduğunu vurgulayan Erdoğan, “İstanbul dertlisiyim. İşte belediye başkanı olduğum zaman sular akıyor muydu, çöp dağlarını görüyor muyduk? Maske dağıtıyordu gazeteler hava kirliğinden dolayı ve bizler 1 yıl, 2 yıl içerisinde bu hava kirliğini dağıttık mı, çöp dağlarını kaldırdık mı? Anadolu Yakasına Sakarya’dan, Avrupa Yakasına Istranca Dağları’ndan suyu getirdik ve İstanbul’un 40 yıllık su sorununu bitirdik. Bunu biz yaptık. Benden önce de CHP vardı burada. Bay Kemal konuşuyor, Bay Kemal bunlardan haberin var mı? Önce Bay Kemal’in Kağıthane’nin yerini öğrenmesi lazım, ne diyor ‘Kağıttepe’ diyor ama herhalde öğrenmiştir.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin milletin karşısında ilk hizmet imtihanını belediyelerde vermiş bir kadro tarafından kurulduğuna dikkati çekerek, “İstanbul Büyükşehir ve ilçeleri başta olmak üzere diyorum ki 39 ilçesinin 31 Mart’ta bu hizmetleri alamayan ilçelere de AK Parti belediyeciliğini götürelim, oraları da çözüme kavuşturalım.” dedi.
“CHP zulmünden kurtaralım her yeri”
Bu seçime İstanbul’da Cumhur İttifakı ile girdiklerini hatırlatan Erdoğan, “Cumhur ittifakı ile beraber şu İstanbulumuzda şu CHP zulmünden kurtaralım her yeri. Ülkemizin pek çok yerindeki belediyelerde yaptığımız hizmetler, milletimiz tarafından takdirle, beğeniyle karşılanmıştır. Yıllarca çöpe, çamura, hava kirliliğine düzensizliğe, kaçak yapılaşmaya ve altyapısızlığa mahkum edilen ilçelerimiz, şehirlerimiz bu kadrolar tarafından hak ettikleri hizmetlere inşallah kavuşturuldu, kavuşturuluyor.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak çıktıkları bu hizmet yolculuğunun cezaevinde, demir parmaklıklar ardında sonlandırılmak istendiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Tabi onlar bizim bizim milletimizle gönül bağımızın hapishane duvarlarıyla engellenemeyecek kadar güçlü ve hasbi olduğunu bilmiyorlardı. Onun için de AK Parti’yi kurup iktidara yürümeye başladığımızda ne yapacaklarını şaşırdılar. Milletimizin iradesi öyle güçlüydü ki tüm tuzakları, tüm örtülü, açık tehditleri, tüm engelleri aştık ve ülkemizi yönetme sorumluluğunu üstlendik. İstanbul’da başlayan siyaset yolculuğumuzu önce Başbakanlık, ardından Cumhurbaşkanlığı ile devam ettirdik ve nihayet bu günlere geldik. Sadece teslim aldığımız emanetin hakkını vermekle kalmadık, ülkemizin yönetim sistemini değiştirerek tarihimizin en büyük reformlarından birine de imza attık ama hangi göreve gelirsek gelelim milletimizin günlük hayatına dokunan asıl hizmetlerin verildiği belediyeciliği ihmal etmedik. Gerek İstanbul’da gerekse diğer 80 vilayetimizde, nereye gidersek gidelim, bir belediyeci gözüyle yapılan hizmetleri, yatırımları, çalışmaları gözden geçirdik, eksikleri tespit edip belediye başkanlarımıza veya ilgili kurumlarımızın yöneticilerine söyledik, talimatlarımızı verdik. Pek çok projeyi hangi kurum tarafından yürütülürse yürütülsün, en başından sonuna kadar bizzat takip ettik.”
“Biz milletimizle yürürüz milletimizle”
Erdoğan, Türkiye’de gelmiş geçmiş başbakanlar, cumhurbaşkanları arasında en çok proje inceleyen, en çok şantiye ziyareti yapan kişi olduğuna inandığını dile getirerek, “Ayakkabımıza, paçamıza bulaşan şantiye çamuru, bizim için kir değil, milletimize getirilen hizmetleri takibimizin bir mührüdür, bir ödülüdür. Aynı şekilde ülkemize hizmet için verdiğimiz her mücadele, çektiğimiz her sıkıntı, maruz kaldığımız her saldırı, bizim berat belgemizdir. Halka ve halka karşı imtihanı, zorluğuna bakmadan en iyi şekilde vermek için ömrümüz boyunca çalıştık, çalışıyoruz, çalışacağız. Kubbede hoş bir seda bırakabilmişsek, ne mutlu bize.” diye konuştu.
Türkiye’nin, İstanbul başta olmak üzere tüm şehirleriyle geliştikçe, büyüdükçe, güçlendikçe, yükseldikçe birilerinin rahatsız olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Dışarıdakiler kendilerine rakip istemedikleri için rahatsızlar, onları anlıyoruz. Bay Kemal, Almanya’ya gittin, yanındaki o hanım, o neyin nesiydi ya? O, YPG paçavralarıyla Alman Parlamentosu‘nda çıkıp görüntü veren kadınla senin yan yana ne işin var ya? Bunlar PKK’nın Almanya’daki uzantıları. Senin onlarla ne işin var ya? Peki onlarla ne konuştun anlat bakalım, anlat. Çıkmışlar diyorlar ki utanmadan ‘Almanya’da bunlar seçilmiş olanlar.’ E seçilebilir, Türkiye’de de seçilenler var. Bak şu anda çoğu cezaevlerinde. Niye? Çünkü onlar bizim Yasin Börülerimizi, Güneydoğu Anadolu’daki saf, temiz yavrularımızı öldürenler, ‘Dökülün sokağa’, ‘Bölücü terör örgütünün başına senin anıtını dikeceğiz.’ diyenler. Sen bunlarla beraber yol yürüyebilirsin Bay Kemal. Bizim bunlarla yürüyecek yolumuz yok, biz milletimizle yürürüz milletimizle, farkımız bu. Bay Kemal’in rahatsızlığını anladınız mı? Sıkıntı burada.”
Erdoğan, Arjantin’deki G20 Zirvesi‘nden sonra Paraguay’a, ardından Venezuela’ya gittiğine değinerek, “Sosyal demokrat bir lider var. 1 milyon 49 bin çocuğu konservatuvarlarda yetiştiriyorlar, 4 yaşından alıyorlar. Bizi, İstiklal Marşı’yla karşıladılar. Venezuala askeri, bize İstiklal Marşı’nı okudu. Orada bir yavru elindeki Türk Bayrağını düşürdü ve Sayın Maduro kalktı, Türk bayrağını yerden aldı, çocuğa verdi. Bay Kemal, aramızdaki fark bu. PKK’lılar kongrelerinde bir tane Türk bayrağı bile bugüne kadar asmadılar. Son zamanda artık baktılar altından kalkamıyorlar, zar zor bir tane bir kenara koymaya çalıştılar. Yemezler, yutmazlar. Milletim de zaten bunu yutmuyor. Bu topraklarda bu milletin değerleriyle, kutsallarıyla oynayamayacaksınız, oynatmayacağız, bayrağımızı indirtmeyeceğiz, ezanlarımızı susturtmayacağız, minarelerimizi ezansız bıraktırmayacağız.” ifadesini kullandı.
“Hanım kardeşlerimiz kendi tercihlerine göre nasıl istiyorsa öyle giyiniyor”
Türkiye’yi yıllarca gereksiz yere meşgul eden, siyasi kavgaların malzemesi haline dönüştürülmeye çalışılan başörtü meselesinde bu tür bir anlayışın izlerinin görüldüğünü belirten Erdoğan, katılımcılara şöyle seslendi:
“Türkiye’de ordumuz ve emniyetimiz dahil olmak üzere kamuda ve özel sektörde hanımefendilerin istihdamında başı açık-başı örtülü ayrımını kaldırdık. Bugün artık ülkemizde tüm kurumlarda hanım kardeşlerimiz kendi tercihlerine göre nasıl istiyorsa öyle giyiniyor. ‘Senin başın niye kapalı?’, ‘Senin başın niye açık?’ böyle bir şey sormaya kimsenin hakkı yok, böyle bir şikayet de söz konusu olamaz. Ama bir anda bir savcı çıkmış… Ya sen kimsin ya? Sen savcı olabilirsin ama her şey yasalarla bir yere oturmuşken, Anayasa’da, kanunlarda her şey bir yere oturmuşken sana ne oluyor da bunlara aykırı bir şekilde bu uygulamanın iptalini isteyebiliyorsun? Çünkü bunlar eski Türkiye’den kalma ürünler. Neyse ki Danıştay’ın ilgili dairesi bu girişimi boşa çıkardı. Bu tartışmayı yeniden açmanın kime ne faydası var?
Biz bu ülkede ordumuzda başörtülü personel var-yok meselesini mi tartışmalıyız yoksa dünyanın en iyi tankını, topunu, uçağını, gemisini, insansız hava araçlarını, silahlı insansız hava araçlarını, tüfeğini, füzesini, mühimmatını, radarını, motorunu nasıl üretebiliriz, onu mu tartışmalıyız? Biz bu ülkede hala laiklik tartışmasıyla mı vakit geçirmeliyiz yoksa çocuklarımıza daha iyi, daha müreffeh bir geleceği nasıl bırakabileceğimizi mi tartışmalıyız? Biz bu ülkede insanların dini veya etnik kökenlerini mi tartışmalıyız yoksa bölgemizi yeniden dizayn etme çabalarına karşı oyunumuzu nasıl kuracağımızı, kendi duruşumuzu nasıl göstereceğimizi mi tartışmalıyız? Biz bu ülkede yalan, iftira, çarpıtma, uydurma ürünü olan iddiaları mı tartışmalıyız yoksa şehirlerimizi nasıl daha yaşanabilir kılabileceğimizi, insanlarımızın hayat kalitesini nasıl artırabileceğimizi mi tartışmalıyız?”
Erdoğan, milleti eski Türkiye tartışmalarının içine çekmek isteyenlerin art niyetli olduğunu dile getirerek, “‘Tayyip Erdoğan tökezlesin de Türkiye isterse yere kapaklansın.’ zihniyetiyle hareket edenlerin hiçbirinin yüreğinde zerre kadar ülke ve millet sevgisi olamaz. Er meydanı olan siyasette, seçimde, sandıkta bizimle başa çıkamayanların işi ülkenin ve milletin geleceğine saldırmaya vardırması ancak ihtirasla ve kifayetsizlikle izah edilebilir. Bizimle derdi olanlara sesleniyorum: Ülkeyle ve milletle uğraşmayı bırakın. Önümüzde 31 Mart’ta seçim var. Türkiye’de demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla işliyor, çıkın meydana derdiniz neyse anlatın millete.” dedi.
“Gece vatandaş istirahate çekilmiş, otobüsler bağırıp çağırmayacak”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim kampanyasında görüntü ve gürültü kirliliğini kaldırdıklarını belirterek, “AK Parti olarak bunu uygulamayacağız. Sadece parti merkezlerimizin, seçim karargahlarının olduğu yerlerde bayraklarımız olacak ama her yerde kesinlikle olmayacak. Belli saatler dışında otobüsler sokaklarda dolaşmayacak. Öyle gece vatandaş istirahate çekilmiş, otobüsler bağırıp çağırmayacak. Bizimkileri söylüyorum tabii. Buna Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP’nin de katıldığını genel başkan yardımcılarından yaptığı açıklamayla duyduk. Artık bu işin nasıl yapılacağını herkesin görmesi, bilmesi lazım. Televizyonda çık anlat ne anlatacaksan, ne asacaksan billboarda as. Her tarafı kirletme yok. Bunu da kaldırıyoruz.” diye konuştu.
“Eksiğinizin ne olduğunu araştırın”
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek, şunları söyledi:
“Gelelim Bay Kemal’e… Eğer, millet size itibar etmezse bırakın eski Türkiye hastalıklarıyla uğraşmayı da nerede yanlış yaptığınızı, eksiğinizin ne olduğunu araştırın. Bir sonraki seçimde milletin karşısına doğru siyasetle doğru projelerle doğru söylemle çıkarsanız belki bir şeyleri değiştirebilirsiniz. Sizin yolunuz nereye çıkarsa çıksın biz, Yunus’un izinden gitmeye devam edeceğiz. Ne diyor Yunus? ‘Ben gelmedim kavga için/Benim işim sevgi için/Dostun evi gönüllerdir/Gönüller yapmaya geldim’… Biz gönüller yapmaya geldik.”
Katılımcılara, “İnşallah, 31 Mart gününe kadar gece gündüz, gönüller yapmanın peşinde olmaya var mıyız?” diye seslenen Erdoğan, “Varız” yanıtını aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eski Türkiye atıklarına ve artıklarına, Ey İstanbul, 31 Mart’ta hak ettikleri dersi bir kez daha vermeye hazır mıyız?” Üsküdar; İstanbul’un çöpten geçilmeyen, kokudan yanına varılmayan, hava kirliliğinden nefes alınmayan günlerinin müsebbiplerine hadlerini bildirmeye hazır mıyız?” diye sordu.
Vatandaşlardan “Hazırız” yanıtını alan Erdoğan, “Öyleyse bir kez daha millet, bir kez daha hizmet demek için 31 Mart’ta herkesi sandık başına bekliyoruz. Gerek İstanbul’da, gerek İstanbul dışında bütün yakınlarımıza, dostlarımıza telefonlarımızı açacak, bunları bildireceğiz.” dedi.
“Avrupa sokaklarındaki görüntüleri de endişeyle takip ediyoruz”
Türkiye’ye karşı husumet besleyen herkesin er veya geç yaptığı ihanetin bedelini ödediğini ya da ödeyeceğini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşte Avrupa’da yaşananları görüyorsunuz değil mi? 15 Temmuz’da bunlar bize yapılanlar karşısında sessiz duranlar. Ülkemizin sokaklarını ateşe ve kana boğmaya çalışanlara sessiz kalanlar, işte görüyorsunuz şimdi ne durumdalar. Paris başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinin sokakları karışmış durumda. Televizyonlar, gazeteler yanan arabaların, yağmalanan iş yerlerinin göstericilere en şiddetli şekilde müdahale eden polislerin görüntüleriyle dolu. Bizim polisimizle alay edenler, bizim polisimizin zulmettiğini söyleyenler, kendi polisleri şimdi bak neler yapıyor? Bizim polisimiz insaflı. Biz hak taleplerinin hiçbir zaman şiddet yoluyla dile getirilmesini tasvip etmedik, etmeyeceğiz. Her türlü düşünce ve talep, demokrasi içinde dile getirilebilir, mücadelesi verilebilir. Bu bakımdan Avrupa sokaklarındaki görüntüleri de endişeyle takip ediyoruz.”
Gezi Parkı eylemlerindeki bir duvar yazısını hatırlatan Erdoğan, “Umarım yakında Paris sokaklarındaki duvarlarda ‘Zulüm 1789’da başladı’ yazıları da görmeyiz. Bağdat Caddesi’nin sokaklarında ne diyorlardı? ‘Zulüm 1453’te başladı’… O vicdansızlar bunları yazdılar duvarlara. 1453’te zulüm değil, evet, 1453’te zulüm bitti ve gönüllerin fethi başladı. Bizans’ın kızları, kadınları Edirnekapı’dan Fatih girerken ne söylediler? ‘Başımızda, Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz’ dediler. Böyle bir dönemi biz yaşadık.” ifadelerini kullandı.
“Bölücü terör örgütü yandaşları, kaosun en başta gelen failleri arasında”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz, hem göstericilerin yol açtığı kaos görüntülerine hem de onlara uygulanan orantısız şiddete karşıyız. Ancak ortaya çıkan manzara göstermektedir ki Avrupa demokrasi dersinden de insan hakları dersinden de özgürlükler dersinden de sınıfta kalmıştır. Siyasi popülizm uğruna mülteci karşıtlığını ve İslam düşmanlığını tahrik edenler, kendi kazdıkları kuyuya düşmüşlerdir. Üzerine çok titredikleri güvenlik ve refah duvarları, mülteciler veya Müslümanlar tarafından değil bizzat kendi vatandaşlarınca sarsılmaya başlamıştır. Bizim yıllarca kendilerini koruyup kollamamaları için ikaz ettiğimiz bölücü terör örgütü yandaşları da şimdi bu kaosun en başta gelen failleri arasındadır. PKK’nın uzantıları orada. DHKP-C orada. Her görüştüğümüzde kendilerine ‘Terör bir yılan gibidir, eninde sonunda sizi de sokar’ demiştik. Haklı çıkmaktan mutlu değiliz ama hakikat budur.”
Batılı liderlere seslenen Erdoğan, “Sizlerden kendi vatandaşlarınıza hak ettikleri gibi demokrasinin kurallarıyla teröristlere ise yine hak ettikleri gibi hukukun yöntemleriyle muamele etmenizi bekliyoruz. ‘Nasıl olsa bunlar Türkiye’den geldi ‘demeyin. Onlara da hak ettiklerini verin. Bunu yaptığınızda Türkiye’yi daha iyi anlayacağınızdan ve sizlerle gerçekten iyi dost olacağımızdan şüpheniz olmasın.” diye konuştu.
Türkiye’nin en büyük gücünün birlik ve beraberliği olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Tüm Türkiye duysun, Avrupa duysun” diyerek, “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” ifadelerini kullandı. Erdoğan, konuşmasını, katılımcılarla “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısının sözlerini söyleyerek tamamladı.
AA