Üsküp’ten yol arkadaşlarım Ahmet Kıran, Naci Butel, Yalçın Çalışkan ve Mert Karataş ile birlikte Üsküplü taksici dostum Rıdvan İmeri’nin taksisi ile bizleri çıktığımız Kosova yolculuğuna, yaklaşık bir saat sonra Kosova -Makedonya hudut kapısına getirdi. Küçük bir gümrük kapısı, çimento fabrikasının yanıbaşında. Hudut kapısından kardeş ülke Kosova’ya girdiğimizde “Kaçanik” kasabası ve Ferizay ( Ferizaj ) şehrini görebilirsiniz. Ferizay ilginç bir kent görünümünde, küçük ve şirin bir kent. Ferizay Tren Garı ecdat yadigarı. Ferizay içinde gördüklerime inanamadım. Dünyada başka bir kentte olmayan bir görüntü …
Aynı toprak parçasının üzerinde Cami ile Kilise, Müftülük ile Rahiplik aynı bahçede… Engin bir hoşgörü örneği. İnanınız, büyük bir hayret ve ilgiyle fotoğraflarını çektim. Ferizay’dan ayrılarak Şardağın eteklerinde yer alan, ecdat yadigarı, Anadolu kokulu Prizren şehrine ulaştık.
“PRİZREN”
Ecdat yadigarı , Anadolu motifli kent Prizren. Prizren’de beni kendisi Türkiye’den bu güzel kente gelin gelen ve Prizren’in saygın bireylerinden olan Şarık Cibo’nun eşi,değerli dostum, kardeşim Vildan Gündoğdu. Cibo hanımefendi karşıladı ve bana bu güzel kenti gezdirdi. Vildan hanıma kitabımı imzaladım. Kendisine konukseverliğinden dolayı kalbi şükranlarımı sunuyorum. 200.000 kişilik nüfusuyla Kosova’nın başkenti Priştine’den sonra en önemli şehirlerinden biridir. Eski ve yeni kültürlerin kaynaşması ve çok sayıda tarihi ve kültürel mirasa sahip olan kent Prizren…
Prizren’e girince çok sayıda cami ve minareleri, iki katlı selamlıklı ve bahçeli evleri, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, eski dükkanları, hamamları, çeşmeleri, taş köprüleri ve tarihi kalesi göze çarpar. Bu tarihi özellikleriyle Prizren, daha ziyade bir Anadolu kasabasını andırıyor.
Prizren, Balkanların ünlü dervişi olarak rivayet edilen ve Şardağı’nın eteğinde, Balkanların Müslümanlaşmasında büyük katkısı olan Gazi Dervişlerin ulusu kabul edilen “Sarı Saltuk”un mezarılarından birinin yer aldığı bu coğrafyayı o kadar çok etkilemiş ki, bu kadar büyük bir bilgenin mezarı da olsa olsa Şardağı’nda olurdu. Hem Arnavutluk’a, hem de Makedonya’ya sınır komşusu olan bu güzel şehir aynı zamanda bir çok dini inancı ve etnik topluluklarıda bünyesinde barındırıyor.
Nüfusunun büyük çoğunluğu, Arnavut olmak üzere, Türk, Boşnak, Makedon, Sırp ve Romanlar’dan oluşuyor. Ancak savaştan sonra Sırpların ve Hırvatların çoğu Prizren’i terk etmişler. Prizren’in en kalabalık azınlıklarından olan Türkler aynı zamanda Arnavutların da en iyi anlaştıkları topluluktur. Prizren’de ikinci resmi dil Türkçe’dir. Prizren’de en ünlü Osmanlı eseri “Sinan Paşa Camii’dir. Osmanlılardan kalma çok sayıda eserler gördüm. Şehir merkezinde 32 Cami, 3 Ortodoks Kilisesi ve 1 Katolik Kilisesi var. Ak Nehir olarak bilinen “Bistrica Nehri” şehrin ortasından geçmektedir. Nehrin üzerindeki Taş Köprü görülmeye değer. Köprünün az ilerisinde yer alan Balkanların en uzun minareli Osmanlı eseri Sinan Paşa Camii, Sufi Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami etrafında ki merkez meydanının ismi Şadırvan meydanıdır. Bu meydan Prizren’in kalbi konumundadır. Turistik tüm dükkanlar, kafe ve restoranlar bu meydanda bulunuyorlar. Meydanın ortasında bir de Dört Musluklu Çeşme bulunuyor. İnanışa göre bu çeşmenin suyundan içenler, Prizren’i bir daha görmeden ölmezlermiş. 1979 yılında meydana gelen sel felaketinde tamamen yıkılan tarihi Taş Köprü, Prizren halkının gayretleriyle eski mimarisine sadık kalınarak tekrar inşa edilir ve 1982 yılında hizmete açılır. T.C Prizren Başkonsolosluğu Taş Köprünün tam karşısında bulunuyor. Prizren’in tarihi bölgesi olarak bilinen eski Saraçhane mahallesinde ki Halveti Tekkesi Osmanlı eseri olup 17. yy. da inşa edilmiştir.
Faih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında Osmanlı topraklarına katılan Prizren’de fetihten sonra Fatih’in askerleri ile birlikte cuma namazını kıldığı ve yıllarca depo olarak kullanılan namazgahın bölgede görevli Türk askerleri sayesinde yeniden restore edilerek bölge turizmine kazandırılır.
Kosova Türk Tabur Komutanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilen restorasyonda açık alanda ki minber ve mihrabıyla farklı bir sanat eseri özelliği taşıyan namazgahın çevresi ise halkın dilenebileceği park haline getirilmiş. Prizren o kadar çok Anadolu ki, bu kadar kısa bir köşe yazısı ile anlatmam mümkün değil. Prizren’i gelip görmek ve ecdat yadigarı Anadolu kokan havasını teneffüs etmeniz ve Şardağı’nın o buz gibi suyundan içmeniz, Prizren’e ait o enfes kebaplarından yemeniz gerekmektedir.
Bu anlattıklarım Göç ve Yol Hikayelerini anlattığım “YOL VE SILA” isimli kitabımın 184-185-186 ve 187. sayfalarından alıntı olup, izinsiz başka bir amaçla kullanılamaz..