Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden itibaren Balkanlarda başlayan toprak paylaşımları uzun süre Yugoslavya’nın dağılımına kadar süre gelmiştir. Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan gibi devletlerin arasında kalan Makedonya Cumhuriyeti 1945 sonrası kurulan Sosyalist Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti devletinin lideri Josip Broz Tito tarafından kurulmuştur. Tito döneminde Yugoslavya, Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya, Karadağ ve Makedonya olmak üzere toplam 6 devletten oluşmaktaydı. 1 Daha sonra anayasa ihlallerinden dolayı oluşan kargaşalar ve Tito’dan sonra iktidara gelen Slobodan Miloşeviç 1986, Yugoslavya genelinde Sırp Milliyetçiliğinin artmasına neden olmuştur. Sırp milliyetçiliğinin hız kazanmasından sonra başlayan gerginlikler sebebiyle Yugoslavya’nın dağılma süreci de resmen başlamış oluyordu.
Özellikle Makedonya için Büyük Sırbistan fikri bir tehdit olarak algılanmaktaydı. Çünkü 1913-1931 yılları arasında Makedonya Sırplar tarafından Güney Sırbistan olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 25 Haziran 1991’de Slovenya ve Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılması neticesinde Makedonya daha fazla Yugoslavya’da kalmanın bir anlamı olmadığını belirterek 9 Eylül 1991 tarihinde referanduma giderek bağımsızlığını ilan etmiştir. Gerçekleşen referandumda vatandaşların %90’ı bağımsızlık yönünde oy kullanarak tarihi bir karara imza atmışlardır.
Bu tarihten sonra Türkiye Makedonya’nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olmuştur. Bağımsızlık ilanından sonra Makedonya kendi iç meselelerine yönelerek daha emin adımlarla geleceğe ilerlemeyi hedef edinmiştir. Nitekim 2001 yılında Arnavutlarla çıkan anlaşmazlıklar neticesinde silahlar patlamaya başlamış ve kısa sürede BM ve AB arabuluculuğunda çözüm arayışlarına başlanmıştır. Ohri şehrinde düzenlenen toplantılara Makedonya’nın iktidar partisi ve muhalefet partileri olmak üzere Arnavut partileri de dahil olmuştur. Kısa sürede büyük ilerlemelerin kaydedildiği bu toplantıların sonucunda Ohri Çerçeve Anlaşması imzalanmıştır.
Ohri Çerçeve Anlaşmasında Arnavutlara ciddi haklar verilmiş, Arnavut belediyelerinde Arnavutça dili resmi dil olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Yine okullarda da Arnavutça eğitim hakkı verilmiştir. Bu tarihten sonra Arnavut milliyetçileri silahları bırakıp kendilerini parlamentoda temsil etmeye başlamışlardır. 2001’den itibaren gerçekleşen tüm seçimlerde Arnavut partileri hükumet ortağı olmuşlardır. Kurulan hükumetler her ne kadar uzun soluklu olmasalar da aralarında bulunan anlaşmazlıkları da demokratik ortamlarda çözmeyi başarabilmişlerdir. 2006 yılında İktidara gelen VMRO-DPMNE İç Makedon Devrimci Örgütü- Makedon Milli Birliği tarafından kurulan hükumetler milliyetçi bir çizelgede yürütülmüştür.
Arnavut partilerinin milliyetçi partiler olduklarını var sayarsak VMRO-DPMNE’nin de Makedon milliyetçisi oluşu bakımından ülke genelinde başka bir savaşın çıkmaması takdire şayandır. Dolayısıyla, her ne kadar milliyetçi bir görüşe sahip olsalar da her iki tarafın da tek hedefi Avrupa Birliği üyeliği olması sevindirici bir olaydır. 2006-2016 yılları arasında VMRO-DPMNE’nin Arnavut partileri ile gerçekleştirdiği koalisyon hükumetleri ciddi yapısal reformlar gerçekleştirerek Avrupa Birliğine uyum yasalarını çıkarma konusunda her iki taraf da yapıcı olmuşlardır. 2011 yılından itibaren VMRO-DPMNE iktidarının sergilediği daha agresif milliyetçi tavırları sebebiyle Avrupa hayalleri de bir bir suya düşmeye başlayacaktır. Bunu gören Sosyal Demokratlar Birliği SDSM Makedonya’nın çok etnikli ve çok dinli bir ülke olması bakımından bu gibi agresif milliyetçi tutumun Makedonya’ya hiçbir kazanç sağlayamayacağını dillendirmeye başlamıştır. Nitekim, Yunanistan ile gerilen siyasi ilişkilerin de Makedonya halkını pek parlak günlerin beklemediğini görmüş olmalı ki ülke genelinde protestolar sergilenmeye başlanmış, parlamentoda ise SDSM boykot kararı alarak oturumlara gitmeme kararı almıştır. Bu durum karşısında iyice ısınan Makedon siyaseti ciddi bir siyasi kriz ile karşı karşıya kalmıştır.
Siyasi belirsizlik bir yandan sürerken ekonomi de de ciddi istikrarsızlıklar belirmeye başlanmıştır. Bunu fırsat bilen dış basın ve AB ülkeleri, VMRO-DPMNE iktidarına karşı agresif bir tutum sergilemeye başlamış, bir an önce erken seçime gidilip siyasi istikrarın sağlanması konusunda adımlar atılmasını talep etmeye başlamışlardır. Bu tutum karşısında muhtemeldir ki dış ülkelerden alınan destek sayesinde ana Muhalefet partisi SDSM lideri Zoran Zaev “Bombalar” diye nitelendirdiği hükumete dair ses kayıtlarını bir bir halka dinletmeye başlamış, bu durum karşısında iyice köşeye sıkışan VMRO-DPMNE iktidarı daha fazla dayanamamış ve dönemin Başbakanı Nikola Gruevski başbakanlıktan istifa ettiğini halka açıklamıştır.
2016 yılında gerçekleşen erken parlamento seçimlerinde SDSM halkın desteğini alarak iktidara gelmenin sevincini yaşıyordu. O günden bugüne yaklaşık 2 yılı bulan iktidarlık döneminde SDSM iktidarının ana gayesi Makedonya Cumhuriyeti’ni NATO ve Avrupa Birliğine üye yapmaktır. İktidara gelmeyi fırsat bilen SDSM Yunanistan ile yeni bir sayfa açmış ve tüm sorunları ancak ve ancak kendilerinin çözebileceğini belirtmekteydi. Buna binaen 2018 Haziran ayında Prespa gölünün kenarında düzenlenen törende Yunanistan ve Makedonya Başbakanları ve dışişleri bakanlarının katılımıyla isim sorununa dair antlaşma metni imzalanmıştır. Bu tarihi güne AB ülkelerinden temsilciler ve dış basın yoğun katılım göstermiştir. Antlaşmanın içeriğine göre Makedonya Cumhuriyeti’nin yeni anayasal ismi “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” olacaktır.
Tarihi değerlere, etnik yapıya, kültüre ve inanç sistemine dokunulmayacaktır. Yunanistan ise Makedonya’ya dair uyguladığı veto kararını kaldıracaktır. Netice itibari ile, Makedonya Parlamentosunun aldığı karar üzere 30 Eylül 2018 Pazar günü Makedonya’da referandum düzenlenecek ve orda çıkacak sonuca göre Makedonya Cumhuriyeti yeni anayasal ismi olacak olan “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” adı altında transatlantik kurumlarına üye olmayı hedeflemektedir. Nitekim AB ve NATO’dan gelen söylemlere bakıldığında Makedonya’nın bu isim ile her iki kuruma da üye olabileceği belirtilmektedir.
Sonuç olarak, Makedonya Cumhuriyeti multi etnik bir yapıya sahiptir. Ülkede: Makedonlar, Arnavutlar, Türkler, Romanlar, Sırplar, Boşnaklar ve irili ufaklı diğer azınlıklar yaşamaktadır. Tarihi çekişmelerden dolayı zaman zaman gerginliklerin arttığı bölgede her an bir savaşın patlak verebileceği düşünülmektedir. Bir yandan Arnavutların Büyük Arnavutluk hayali, Bulgaristan Makedonya’yı tanıyıp Makedon toplumunu tanımaması, Sırbistan’ın büyük Sırbistan’ı kurma hayali, Yunanistan’ın ise Makedonya’yı anayasal ismi olarak tanımaması bölgede her an her şeyin olabileceğinin habercisidir. Bu yüzden Balkan coğrafyasının Avrupa üyeliğine entegrasyonu bu sıkıntıları uzun bir süre rafa kalkmasına neden olacaktır. Sınırların kalkması ile birlikte genç nüfus istediği yerde çalışabilecek, her genç istediği ülkede istediği üniversiteyi okuyabilme şansını elde edecektir. Ayrıca, etnik çatışmalara neden olacak söylemler de bu durumda ortaya çıkmayacak, hükumetler ekonomik anlamda kendilerini geliştirmeye çabalayacaklardır. Ayrıca Avrupa Birliği nezdinde temsil olunacak olan bu devletler yolsuzluğa dair teşebbüsleri halinde de denetlenerek sıkı bir kontrole tabi olunacaklardır.
Yine, altyapı ve üstyapılarını geliştirmeleri adına ciddi destekler alacakları için geleceğe daha umutla bakacaklardır. Hali hazırda üretilen malların Avrupa Birliği pazarına ulaşması çok zordur. Çiftçi üretim yapamamakta, üretilen ürünler ise satılamamaktadır. Bu da halk nezdinde krize neden olmaktadır. Makedonya ve diğer Balkan ülkelerinin AB üyeliği hem üretimin artmasına hem de daha kaliteli ve bol kazanç elde etmelerine neden olacaktır. Makedonya halkının refahı ve huzuru için ekonominin iyi olması kaçınılmazdır. Şüphesiz AB üyeliği hem dış yatırımların artmasına hem de ülke genelinde her alanda üretimin artmasına neden olacaktır. Bu durum karşısında halkın refahı artarken nüfus da aynı şekilde artacaktır. Gençler ülkelerine sıkı sıkıya sarılıp geleceğe umutla bakabileceklerdir. 2 milyon nüfuslu Makedonya Cumhuriyeti’nin ürününü Avrupa pazarına satması halkın her alanda daha refah, daha kazançlı hale getirecektir.