Ülkelerin arasında sınırların olması, o sınırı geçmenize izin verdikleri sürece bir anlamı kalmamalı. Uzaklığa çare yok, ama o uzaklık hep vardı. Hele eskiden şartlar daha da zordu, yani ulaşım şimdi daha kolay. Üsküp, İstanbul’a Kars’tan daha yakın, arada sınır mı var? Olsun, o da nazarlık olsun, bu bizlerin buluşmasına, beraber oturup konuşmamıza, dertleşmemize, ziyaretlerimize mani olmasın. Üsküp, İskece, Burgaz, Kırcaali, Gümülcine, Gostivar, Kalkandelen, Ohri, Resne, Köprülü, Kırçova, İşkodra, Prizren, Priştine ve ismini sayamadığım daha nice yerlerde hâlâ yaşayan ve yüz yıldır elinden kalemi bırakmayan, okuyan, yazan velhasıl Türkçe konuşan, dilini ve dinini yaşatmaya çalışan insanların, özellikle gençlerin varlığı sizi şaşırtmasın. Serhat boyları hiç yalnız kalmadı ki, bir mezar taşının yanında hep bir beşik sallandı. Nasıl bir özlemdir ki bu, babadan oğula, dededen toruna bir emanet gibi devredildi. Ülkeler arasında bir faaliyet yapmak için bürokratik işlemler, izinler, imzalar vesaireler mi gerek? Ona da hiç gerek yok, çünkü biz buradayız, yaşadığımız şehrin vatandaşıyız.
Arada sırada savaşlar versek de, burada yaşayan her millet gibi bizim de haklarımız var. Yaşadıklarımız bize kalsın, önemli olan burada yetişecek gençlerimizin bilinçli olması, zordayken çıkış yolu arayacak, olmuyorsa olduracak, bir hâl çaresine bakmayı bilecek gençlere çalışma alanları yaratabilmek. Bunu da inşallah beraberce, sanki aynı ülkenin farklı şehirlerinde yaptığımız faaliyetler gibi görmemiz gerek. Bu sadece kültürel faaliyetler için geçerli değil tabii, ekonomik güçlenme için, eğitim alanında yapılacak çalışmalar için, sağlık için, hastaneler için hatta ve hatta siyaset ve akla gelebilecek her alan için geçerli. Mesela yurt dışında bir hastane açmak zor olabilir. Ama bu coğrafyada yetişen ve işini çok da iyi yapan doktorlar da var. Onlar da Türk, onlar da Türkiye sevdalısı ve yaşadığı ülkenin vatandaşı. Hem istihdam sağlayacak hem de bu ülkenin yararını düşünecek hem de bu bölgede doktor olmak için yıllarca eğitim gören gençler için bir motivasyon olacak.
Dedim ya ortak hareket edince birçok sorun baştan halledilir. Geçen hafta Dünya İslam Sağlık Birliği (WIHU) hem Türkiye’den hem de farklı ülkelerden temsilcileri ile bir konferans için Üsküp’teydi. Üsküplü doktor arkadaşlarımız hemen salon ayarladı, hazırlıklara başladı. Salon dolacak mı diye merak ederken, iki yüz kişilik salon hınca hınç doldu. Salondakilerin yarısından fazlası Makedonya’da Tıp fakültelerinde okuyan öğrencilerden ibaretti. Bu gençlerin anne babaları geçmişte milliyetinden ya da dininden sebep hastane köşelerinde saatlerce bekletilmiş, hipokrat yemininin işlemediği şehirlerde hayat mücadelesi vermiş insanlardı. Şimdi o öğrencilerin motivasyonlarına ve mesleklerine nasıl sarıldıklarını görmesek, işte o zaman gerçekten aramızda çok kalın çizilmiş sınırların olduğuna inanırız.
Hastane sadece bir örnek, akademisyenlerden üniversitelere, turizmcilerden hotellere, eğitimcilerden okullara, çiftçilerden fabrikalara, ticaret ile uğraşanlardan tekstil sektörüne ve daha nicelerine sanki aynı ülkenin farklı bir şehrine yatırım yapar gibi o şehrin yerlisi ile beraber çalışmak çok zor olmamalı. Bundan ne gibi sonuçlar çıkacak, mesela Türk kurumlarının omuzlarındaki yük kalkacak, Rumeli bölgesinde yaşayan Türk nüfusun da devamlı ana vatana yük olma hissi ortadan kalkacak. Omuzları ve yürüyüşü değişecek, bu bölgeden sorumlu olacak vs.
İşte ziyaretler olmasa güzel fikirler de ortaya çıkmaz tabi. Arada bir oturup konuşmak insana ufuk açıyor. Özellikle de derdi memleket olanlarla, ruhunda akıncılar dört nala koşanlarla.
Aynı hafta içerisinde biz yine Türkiyemiz’den, Türk Dünyasından ve Balkanlardan gelen şair-yazar kardeşlerimizi Yahya Kemal Beyatlı’nın 60. ölüm yıldönümü dolayısıyla Üsküp’te ağırladık. Dedim ya yaşadığımız ülkenin vatandaşıyız, hakkımızı her zaman aradık, oldu veya olmadı o başka, ama bu yıl gerçek anlamda yaşadığımız ülkenin vatandaşı olduğumuzu hissetik. Himayesinde Makedonya’nın dört tarafından 55 Türk Derneği olan Makedonya Türk sivil Toplum Teşkilatları Birliği (MATÜSİTEB) ile Makedonya Kültür Bakanlığının desteklediği bir şiir gecesi tertipledik. Makedonya hükümetine birkaç ay önce atanan Kültür Bakanı Sayın Asaf Ademi Arnavut olmasına rağmen çok güzel Türkçe konuşuyor.Türklerle aynı ortamda büyüyen biri, bunu sözde değil gerçek anlamda da ispat etti bu faaliyet ile. Tüm katılımcılar adına kendilerine teşekkür ediyorum. Ortak yaşam alanlarında herkes işini düzgün yaptığı sürece etrafını da etkiliyor, yeri geliyor Bakan olunabiliyor. Sonra yine sınırlar anlamını kaybediyor işte.
Yahya Kemal Beyatlı anısına düzenlediğimiz şiir programı için gelen misafir şairlerin konaklayacakları yeri özellikle Türk Çarşısı içinde seçtik. Pencereden gerçek Üsküp’ü görebilsinler, bu şehir onlara ilham olsun diye yaptık bunu. Umarız ruhlarına dokunabilmiştir. Kâh Kerkük türküleri dinledik, kâh Anadolu, en son İstanbul’u görmüş gözler Üsküp’ü selamladı, yolu Selanik’ten geçenler tozunu sürükledi, Kırcaali ve Burgaz’dan Karadeniz sularından serinlik geldi. Şar Dağlarının arka tarafı Prizren’den nefeslendik. Gagavuz’lar ile kardeşliğimizi tazeledik, Hazar’dan Azerbeycan’dan yüreğimiz dağlandı. Ankara ile güvenimiz tazelendi. İsa Bey camisi avlusunda mezarı olan merhum Nakiye Hanıma dualar ettik. Üsküp’ün mahallelerinden geçtik, hüznümüz vardı elbette, ama umudumuz da vardı. Bu böyle tek yazıda yazılmaz zaten, o duyguların etkisi daha uzun bir süre üzerimde olacak. Buradan D.Mehmet Doğan Hocamıza, Dergâh’ı Yahya Kemal’in Üskübüne getiren Ali Ayçil’e, Mahmut Bıyıklı’ya, Kerkük’ten Şemsettin Küzeci’ye, Bakü’den Ekber Qoşalı’ya, Gagavuzya’dan Viktor Kopuşçu’ya, Burgaz’dan ve Kırcaali’den gelen Resmiye Mümin, Selahettin Muharrem’e, Batı Trakya’dan Ramadan Hacıahmet ve Edanur İnce kardeşlerimize, Kosovamızdan Zeynel Beksaç, İskender Muzbeg, Taner Güçlütürk, Yunus Şimşek, Aziz Serbest’e, Resne’den Emel Hamza Şerif’e, Gostivar’dan İlker Yusuf’a, Üsküp’ten çınarımız İlhami Emin’e, Rıfat Emin’e, Mehmet Arif, Seyhan Yakup’a, başkanımız Hüsrev Emin’e, müzik dinletisi için Cengiz İbrahim’e sunucumuz Kazım Zeynullah’a ve tüm misafirlerimize, bu faaliyet için koşturan onlarca gencimize, çilemizi çeken derneğimizin genç kızlarına, delikanlılarına (onlar kendilerini biliyor) Üsküp’ün İshakiye mahallesinden her taşından ve toprağından en kalbi duygularım ile teşekkür ediyorum. Hep var olun…