Çiğdem Ülker’in Makedonya Anıları

Zaman… Değişen her şeyin değişmeyen tek ortağı,

Geçen zamanın ve insanın yaşadığı her şeyin ebedi tanığı kentler

Zaman geçiyor insanlar unutuyor

Ama kaleler, kubbeler, kuleler köprüler…

Kentler unutmuyor geçip giden zamanı

Sadece orada açılıyor zamanın kapıları

 

Çiğdem ÜLKER, Makedonya Kiril ve Metodiy Üniversitesi Filoloji Fakültesinin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde 1994-1998 öğretim yılında Türk Dili ve Edebiyatı Dersi verdi… Üniversiteye yeni gelmişti, Çiğdem Ülker’i tanıdığımda. Kendileriyle gazetemiz ‘BİRLİK’ için röportaj yapmaya gitmiştim. Karşımda genç ve şirin bir bayanla karşılaştığımda, insana olan sevgisini yüzünde okudum. Birdenbire kaynaştık, o günden sonra arkadaşlığımız, dostluğumuz güçlendi…

Çiğdem ÜLKER,  Ankara – Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi aynı Üniversitenin felsefe bölümünde mastır yaptı. Makedonya Kiril ve Metodiy Üniversitesi Filoloji Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde dört yıl ders verdi…

Gazetecilik çalışmalarım esnasında Üsküp’ün Kiril ve Metodiy Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğrencilere güzelim Türkçemizin inceliklerini ve değerini anlatan Türkiye Cumhuriyeti’nden gelen birçok öğretim üyesiyle söyleşi yaptım, hepsi de kendine göre değerli eğitim çalışmaları yaptılar. Ancak Çiğdem Ülker’le yaptığım röportaj esnasında aldığım keyif bir başkaydı. Güzelim Türkçe’nin kullanışı ve ayrıntılarının dersine verdiği önem ve Türkçe’nin inceliğindeki anlatım tarzı beni büyülemişti. Kibarlığı, insana yaklaşımı ise ayrı bir değer. Üniversitede bulunduğu dönemde güzelim Türkçemizi daha geniş çapa, hatta Makedonlara öğretme çabasında bulunduğunu anmadan geçemiyorum. O dönemdeki çalışmaları dâhilinde yayınladığı kitaplarıyla böylesi değerli faaliyetlerini öğrencileri dışında Makedon eğitimcilerine de aşılamayı başardı. Derken… Çiğdem Ülker’in mesleğinin aşığı olduğunu geniş çapa yaymayı başardığını vurgulamak isterim…

… Böylesi faaliyetlerden söz ederken,    – MAKEDONLAR İÇİN TÜRKÇE-,  1994 y.ve 1998 yılında –MAKEDONYA TÜRK EDEBİYATINDA KİMLİK SORUNU- kitaplarının yayınlanması da ayrı bir faaliyet… Makedonya’da basılan –BİRLİK, SESLER, ve OKO dergilerinde yazdı…

Üsküp’ten ayrıldığında, Memleketimizi, doğasını, güzellikleri anlatan  -ZAMANIN KAPILARI-  kitabını yayınladı. Sözünü ettiğim kitabın  MACEDONİA MON AMUR  (SEVDAM MAKEDONYA- ) bölümünde  Memleketim hakkında  duygusal, sevgi dolu  bazı  alıntıları almayı uygun buldum..

…’- Osogovo’nun sarı yeşil dağlarını aşıp küçük eğri dereciği geçiyoruz. Vardar Ovasının her adımda renk değiştiren pitoresk görüntüleri beni Üsküp’e getiriyor. Yapayalnızım bu şehirde, ülkemden, şehrimden, evimden uzaktayım. Kiril alfabesi ile yazılmış sokak levhalarını okuyamıyorum, şehre dokunamıyorum, dili anlamıyorum, ama müzik içimi kıpır kıpır kılıyor. Eski çarşının küçük dükkânlarında,  bu müzik bana eşlik ediyor. Üsküp köftesi istiyorum, Şarska Pleskavitzayı keşfediyorum… Üsküp’ün tarihi eski çarşısında, meydandaki havuzun fıskiyesinin sesine Türkçe, Makedonca ve Arnavutça karışacak.. Eski Türk Çarşısında, Türk çayı içeceğiz. Karpoş’un modern kafeteryalarında -Palaçinka- yiyeceğiz…

…Radika nehri usul usul, yavaş yavaş kaya dağları oya oya, Batı Makedonya’ya götürecek beni. Bir cami minaresinin gölgesine sığınmış Müslüman köylerinin ezanı ve dağların zirvesine ya da orman içlerine saklanmış kiliselerin çanları aynı anda yankılanacak kulaklarımda. Bu sese sevdiğim bir Rumeli türküsü de katılacak.

‘Mezar taşlarını Debreli Hasan

Koyun mu sandın?

At martini Debreli Hasan

Dağlar inlesin.’ Ve bu ezgi Debre şehriyle özdeşleşecek anılarımda. ..

..Sonra Ohri, Avrupa’nın en eski ve en derin gölü Ohri. Taş sokakları, kervansarayları, sevimli evleri, her adımda karşıma çıkan tarihi eserleriyle UNESCO şehri Ohri. Küçük, eski Anadolu şehirlerini, Amasya’yı, Safranbolu’yu hatırlatan bir mimari, kardeş şehirler, kardeş insanlar…’

Memleketimin güzelliklerini duygularla anlatan Çiğdem Ülker’in yolculuğu Kalkandelen’in Harabati Baba Tekkesi’nde bir öğleden sonra bulunduğunda yine harika edebiyat tarzı ile anlatıyor…

…Islak, uzun bir nisan yağmuru eski mezarları sulayacak –ve serin serviler altındaki-sakin bahçede ağır ağır yürüyeceğim. Çok eski, sisli, buğulu ama altın çerçeveli bir aynada kendi yüzüme bakar gibi, tekke duvarlarındaki Osmanlıca kitabeleri okumaya çalışacağım. Kendi yüzümü göreceğim o eski yazılarda, Nene Hatun’un yüzünü, eski bir Boşnak şiirindeki Hasan Ağa’nın karısının yüzünü, Çalıkuşu Feride’nin yüzünü, Turhan Sultan’ın yüzünü ve Saadet’in, Drita’nın, Gülce’nin, Ayşe Hanımın ve diğerlerinin yüzlerini göreceğim. Bazen bir dostun ölümüne ağlayan bazen bir gelini kutlayan gözlerimize bakacağız… Beş yüz bin nüfuslu Üsküp’ün Türk Çarşısında her adımda bir dost yüz gülümseyecek bana. Uzattığım dinarlar –Alır mıyız senden hiç para be Çiğdem Hanım?- diye geri çevrilecek çarşıdaki Türk Tiyatrosunda. Ve belki de ,evi tiyatronun bahçesinde olduğu için, ne zaman tiyatroya gitsem, Yahya Kemal Beyatlı’nın sesini hep çok yakınımda duyacağım. -Bak-diyecek bana,-Firuze kubbelere- bak!-İsa  Beyin fetihte açılmış mezarlığına- bak!-Kalbimde bir hayali kalıp, kaybolan şehre- bak!… Makedonya’nın Türkçe gazetesi ’BİRLİK’ köşedeki büfeden el sallayarak bana: -Al beni! Oku beni! Sev beni! öyle az ki okuyanım’-. İçim sızlayarak, okşayarak, alıp çantama koyacağım ‘Birlik’i. Dört yıl boyunca, yürekleri milli sorunlarla yanan, kavrulan aydınların duyarlı yazılarını okuyacağım –BİRLİK- sütunlarında…İroni ve zeka dolu satırlarda söylenmeyenleri de anlamayı öğreneceğim ve her akşam saat beş sularında – Üsküp Televizyonunda Türkçe yayın başladı-diye düşüneceğim….

…Ve sonra… Bir gün Üsküp’ten ayrılırken, kültürleri, dilleri, dinleri, insanları birbirine bağlayan Üsküp’ün simgesi Taşköprü’de duracağım. Suyun sesini duyacağım,-yaz kış bir şeyler söyleyen suyun sesini-.Taş Köprüsünün yüzlerce yıl yaşamasını –dileyeceğim, yaralı Mostar köprüsünü anımsayarak. Dudaklarımdaki dua her iki dilde olacak:-Allah’a ısmarladık Vardar, Hoşça kal Taş Köprü,  Dogledanye Vardar, Se nayubavo Kamen Most…’

Çiğdem Ülker’in Makedonya Anılarını topladığı kitabından aldığım alıntılar az da olsa, Ülkem Makedonya’da geçirdiği dört yıllık hatıralarını bir bölümüyle Siz değerli okurlarımı da bilgilendirmek istedim. Asla kitabının tanıtımını yapmıyorum, sadece ve sadece Memleketimizde geçirmiş olduğu dört yıllık bir dönem içerisinde nasıl da güzel anlar yaşadığını ve bu yaşadıklarını çok değerli kitabında topladığını anlatmak istedim…

Üsküp Kiril ve Metodiy Üniversitesinin Türk Dili ve edebiyatı Bölümde Türkiye Cumhuriyeti’nden çok değerli Hocalar geldi, hepsini de kendilerine özgü çalışmaları oldu. Güzel işler yapmaya gayret etti tüm gelen konuk Hocalar, ancak Çiğdem Ülker’in güzelim Türkçesiyle memleketimizin doğal güzelliklerini, insanını, tarihi eserlerinin anlatımını kitabında toplaması ve kitabının da yayınlanması ayrı bir değeri ortaya atmaktadır. Çiğdem Ülker yazımın girişinde de dediğim gibi  -MAKEDONLAR İÇİN TÜRKÇE- kitabını da yayınladı. Öyle ki Türkçemizi seven Makedonlar bu kitaptan da yararlanabilirler ki,  mutlaka güzelim Türkçemizi de öğrenen olmuştur…

Tek kelimeyle Üsküp’te dört yılını geçiren Çiğdem Ülker’in anılarda kalacak değerli faaliyetlerini vurgulamak istedim. Edebiyat yaşamını, kitap çalışmalarını ülkemize taşımış asla boş durmamış, Türkçemizin değerlerini, zenginliğini de geniş çapa yaymayı başarmıştır. Faaliyetleri dışında arkadaşlıklara da önem veren Ülker, Üsküp’te dört yıllık süre içinde bizim dostluğumuz da pekişti. Üsküp’ten ayrıldığında üzülmüştüm… Yıllar sonra kaderim beni Ankara’ya getirdi. Ancak Çiğdem Ülker’le Üsküp’teki dostluğumuzu buralarda devam ettiremedik ne yazık… Anlayacağınız benim beklediğim arkadaşlığımızın sıcaklığını Ankara’da bulamadım. Arada bir görüşüyoruz, buralarda arkadaşlığımızın sürdürülemediğini ve beliren mesafe kendilerinin fazla yoğunluğundan kaynaklandığını düşünmek istiyorum… Bence dostlukları ve dostlukların verdiği güzelliklere hiçbir şey hatta yoğunluklar bile girmemeli… Dostluklar pek de gelişi güzel olmuyor, bir gün çıkarsız  dostluğu yakalarsanız , böylesi dostluğa sımsıkı sarılın…! Çünkü günümüzde yaşadıklarımız gösteriyor ki dostlukların çoğu ne yazık ki çıkar amaçlı oluyor…

Read Previous

FSK’nın Türk Malı Zırhlı Araçları

Read Next

Kotzias mart sonunda Üsküp’e gelecek

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *