Bosna Hersek’te yayınlanan Başka Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Balkan Araştırmacısı Enes Güler’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sırbistan ziyaretini ele aldığı analizini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
10 Ekim’de gerçekleşen Türkiye’nin Sırbistan’ı ziyareti iki ülkenin basınında oldukça geniş yer buldu. Sadece basında değil iki ülkenin vatandaşları tarafından da ilgiyle takip edildi. Özellikle, Belgrad’ta gerçekleşen görüşmeler çerçevesinde yapılan Kalemegdan gezisinde Belgrad halkının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilgisi büyüktü. Belgrad’ta çok sık rastlamadığımız türden bir kalabalık merakla bu geziyi takip etmiş; ertesi gün gittiği Novipazar’da ise neredeyse miting yapacak seviyede bir kalabalık Erdoğan’ı karşılamıştı. Şüphesiz Erdoğan figürü Balkanlarda güçlü bir imajı temsil ediyor. Türkiye’nin dış politikası her ne kadar tartışmalara sebep verse de, Balkanlarda izlediği yol uzun süredir belirli bir istikrara sahip. Yatırımlar devam ediyor ve yeni projelere ev sahipliği yapma potansiyelini koruyor.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’ten ülkesine davet alan Erdoğan bu teklifi kabul ederek büyük bir heyet ve iş adamlarıyla birlikte Sırbistan’ı ziyaret etti. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında bulunan isimlerdi. Böylesine büyük bir heyeti ağırlamak için Sırbistan’ın devlet erkanı oldukça görkemli bir karşılama töreni hazırladı ve iki taraf da birbirine oldukça sıcak mesajlar verdi. Gün içerisinde yapılan görüşmelerde 12 yeni yatırım anlaşması yapıldığı açıklandı. Ertesi gün yapılan Novipazar ziyaretinde ise 4 yeni anlaşma daha imzalanarak toplamda 16 yeni antlaşma imzalanmış oldu. Basınımıza yansıyan en ilgi çekici olanı ise 50 bin tonluk et ithalatı anlaşması oldu.
ALEKSANDAR VUCİC – PRAGMATİK BİR LİDER
Avrupa’daki siyasi akımların milliyetçi, muhafazakar ve sağ merkezli yönelimde olduğu bir ortamda Sırbistan’ın Aleksandar Vucic önderliğindeki siyaseti oldukça enteresan bir biçimde yol alıyor. Milliyetçi Sırp Radikal Partisi (Srpska Radikalna Stranka)’nden ayrılarak, Sırp siyasetinde yeni bir hareket olan Sırp İlerleme Partisi (Srpska Napredna Stranka)’ne katılan Aleksandar Vucic, bir yandan eski milliyetçi tarafını muhafaza ederek milliyetçilerden, öteki yandan Avrupa Birliği yanlısı politikaları yüzünden de liberal diye nitelendirebileceğimiz kitleden oyları alıyor. Bir yandan Nato’ya göz kırparken öbür yandan tarihsel bağlarının olduğu “ağabey” Rusya ile ilişkilerini sağlam bir şekilde yürütüyor. Belgrad şehrine yapılan Arap kaynaklı yatırımlar da onun desteği ile onun partisi tarafından yapılmıştı. Öyle ki bu yatırımlar Belgrad şehrinin silüetini bozduğu iddia edilerek protestolara sebebiyet vermiş; Vucic ve partisi geri adım atmayarak bu yatırımları destekleyeceklerini söylemişlerdi. Başbakanlığından sonra Cumhurbaşkanlığına aday olan Aleksandar Vucic, seçim kampanyası döneminde tek başlı bir yönetimin olması adına; Başkanlık sisteminin Sırbistan için en iyi yönetim şekli olduğuna yönelik bir reklam kampanyası hazırlamıştı. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ise, bağımsız bir bakan olan genç Ana Brnabic’i Başbakan olarak atadı. Bu atama; kendisinin altında kolayca yönetebileceği birini seçtiği yorumlarını beraberinde getirdi. Aradan geçen üç buçuk aylık süre boyunca bu yorumlar haklı çıkmışa benziyor.
Vucic önderliğinde Sırbistan’ın Türkiye ile olan ilişkileri, partisinin ve kendisinin siyasi tavrına paralel biçimde uyum sağlayarak ilerliyor. Aleksandar Vuciç, mesele Sırbistanın menfaati ise herkesle masaya oturmaya hazır olduğunu söylüyor. Bu bağlamda Erdoğan ve heyetine gösterilen abartılı iltifat şaşkınlıkla karşılanmamalı. Belgrad’ta gerçekleşen verimli görüşmelerin ardından akşam verilen yemekte, Dışişleri Bakanı Ivıca Dacic’in Türkçe söylediği “Osman Aga” şarkısı iki ülke basını tarafından da gündem konusu haline geldi. Muhalefet partisi Sırbistan Demokrat Partisi başkanı Milos Jovanovic bu davranışı Sırbistan için değersiz ve aşağılayıcı olarak değerlendirse de Aleksandar Vucic’in gün içinde Kosova Muharebesine vurgu yaparak; “Artık 1389’da değiliz.” söylemi muhalefetin eleştirilerinin umurunda olmadığını ve ülkesi adına faydalı olan ne ise onun yapılacağının sinyallerini veriyordu. Sırbistan’ın Türkiye ile yakınlaşmasının Vucic ve partisine verdiği hasar ise çok küçük bir seviyede. Erdoğan’ı sevmeyen aşırı milliyetçi Sırplar bile son dönemdeki AB ve Amerika karşıtı tutumu sebebiyle Erdoğan’a sempati ile bakıyorlar. Dolayısıyla Sırplar için Türklerle yakınlaşmak için en uygun an şu an.
Erdoğan’ın Novipazar’a gelişi ise Sırbistan-Türkiye ilişkileri açısından önemli bir mihenk taşı olarak addedilebilir. Sancak bölgesinin en büyük kenti olan Novipazar’da Müslüman ağırlıklı nüfus yaşıyor. Bu nüfus gerek akraba bağlarından gerekse tarihsel birliktelikten ötürü Türkiye’yi seviyor. Özellikle Türkiye’nin geçmiş yıllara nazaran yükselen Balkanlar ilgisi nisbeten bu bölgeye yarıyor. Novipazarlılar; “Tito bile buraya bir kere geldi, bu Erdoğan’ın ikinci gelişi.” diyerek, ziyaretten duydukları memnuniyeti dile getiriyorlar. Erdoğan, Sırbistan’daki işsizlik oranının Sancak bölgesinde daha fazla olduğuna dikkat çekerek, bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Aleksandar Vucic ise “Biliyorum beni Erdoğan kadar sevmiyorsunuz ama ben de sizin için hizmet ediyorum.” diyerek Novipazar’lıları sevindirecek türden açıklamalar yaptı. Günümüz siyasetinde yapılan işlerden ziyade söylemlerin insanlar üzerinde çok daha etkili olduğunu göz önüne alırsak; Erdoğan’ın bu ziyaretinin, ilerleyen günlerde Vucic yönetiminin olası sözlerini tutmaması halinde Novipazar’lıları söz hakkına kavuşturduğu söylenilebilir.
BOSNA HERSEK’TE DURUMLAR
Bosna Hersek, iki gün boyunca süren hareketli gündemi hem imrenerek hem de kızgınlıkla takip etti diyebiliriz. Medya ve toplum, Türkiye’nin Sırbistan’a olan bu denli ilgisini farklı açılardan değerlendirdi. Birinci bakış açısı; neden kendilerinin Türkiye’ye karşı Sırbistan kadar misafirperver olmadığı yönündeydi. Bir yoruma göre[1], ne zaman Erdoğan veya Türkiye yetkilileri Bosna’ya gelse adeta bıçak çeker gibi davranıyorlardı. Bosna Hersek’te bulunan üç başlı sistem sebebiyle Sırbistan kadar rahat olamayacakları aşikardı. Fakat, gerek medya gerek toplum olarak Türkiye’ye karşı her daim bir ön yargı olduğu ve bunun kırılması gerektiği yönünde paylaşımlar gördük. İkincisi ise; Türkiye’nin Sırbistan’ı, Bosna Hersek’ten daha fazla önemsediği ve elindeki yatırım kozlarını Sırbistan lehine kullandığını belirten cinstendi. Başka bakış açıları da vardı elbet. Mesela, Türkiye’nin Sırbistan’ı kendisine muhtaç bıraktığı ve bu yüzden Sırpların Türkleri memnun etmek için ellerinden geleni yaptığı gibi. Sonuç olarak; Bosna Hersek’in bu ziyaretten çıkarması gereken bir çok dersin olduğu aşikar. Tabii ki bu durum, Türkiye’nin Bosna Hersek’i es geçtiğini akıllara getirmemeli, Zira Türkiye bu ülkede bir çok kuruluşu ile hizmet veriyor. Bu kurumların hizmet kaliteleri tartışılabilir. Fakat Bosna-Hersek Türkiye için, çıkar ilişkisi göz edilmeden hareket edilen ülkelerden birisi.
TÜRKİYE: DIŞ İLİŞKİLERDE TAZE BİR NEFES
Türkiye’nin daha çok Suriye özelinde Ortadoğu’daki sorunlarla uğraştığı bir dönemde şüphesiz Balkanların geri planda kaldığı söylenebilir. Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı dönemindeki politikasının Balkanlarda hala devam ettiğini söylemek yanlış olmaz. Erdoğan ve arkadaşları da bu politikayı devam ettirme gayretindeler. Komşularla sıfır sorun politikası sekteye uğramış olsa da Balkan ülkeleri ile olan ilişkilerde; özellikle Sırbistan ve Bosna Hersek özelinde; Saraybosna-Belgrad-Türkiye üçlü girişiminin devam ettiğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin Sırbistan’a yapmış olduğu bu ziyarette, bu alt yapının etkilerini gördüğümüzü söylemek yanlış olmaz. Yatırımların yanı sıra; Türkiye için iyi geçinebildiği bir partnerinin olması az da olsa nefes almasını sağlıyor. Sırbistan’a yapılan bu ziyaretler, iç ve dış medyada şüphesiz olumlu yorumlanacaktır. Komşularıyla olan problemler, Amerika’nın ani çıkışı, Rusya ile olan istikrarsız ilişkiler, en azından Türkiye’nin Sırbistan’la olan güzel münasebetini daha da anlamlı kılacaktır.
Sırbistan tarafından Türkiye uzun süredir bir partner olarak görülüyor. Bir dönem çok fazla dillendirilen Neo-Osmanlıcılık Sırpları korkutmuyor. Zira Sırbistan da Türkiye’nin bu ideallerden vazgeçtiğinin çokça farkında. Türkiye’deki medya açısından da artık Türkiye’nin Sırbistan ziyaretleri eski günlerdeki gibi büyük ideallere yorulmuyor. Şüphesiz Türkiye aynı Sırbistan gibi bu görüşmeleri kendi lehine çıkar sağlamak adına yapıyor.
Erdoğan’ın Sancak ziyareti ise hem bu bölgenin kendisine olan yoğun ilgisinden ve talebinden, hem de Fethullah Gülen’e göz dağı vermek adına büyük bir fırsatı değerlendirmesinin bir sonucu olarak görülebilir. FETÖ’nün Balkanlardaki yapılanma sahalarından biri de şüphesiz Novipazar özelinde Sancak bölgesi. Erdoğan burada adeta gövde gösterisi yaparak, burası benim saham sana burada yer yok mesajı verdi.
Sonuç olarak; günümüz siyasetinde uzun zamandır görmekte olduğumuz hamaset ve gerçeküstücülük, her ne kadar Sırbistan ve Türkiye yönetimlerinin gerek iç gerekse dış politikalarında çokça başvurduğu yöntemler olsa da, bu görüşmelerde iki tarafın da karşılıklı çıkara dayalı anlaşmalar sağladığı görülmektedir. Sırbistan açısından; Türkiye gibi büyük bir ülkenin kendi ülkelerine yatırım yapıyor olması avantajı değerlendirilirken, Türkiye tarafından ise Dışişlerindeki dar boğaz ve komşularıyla olan sıkıntılar sebebiyle Sırbistan’la olan güzel ilişkiler ve partner olma konusunda yıllardan beri gelen istikrarın tazelenmiş olması; sorunlu Dış İlişkiler’de az da olsa nefes aldığı yönünde yorumlanabilir.
[1] Filip Mursel Begovic, “NORMALNO I NENORMALNO: ŠTA BI BILO DA SU BOŠNJACI PJEVALI TURCIMA POPUT SRBA” (11.10.2017), http://stav.ba/normalno-i-nenormalno-sta-bi-bilo-da-su-bosnjaci-pjevali-turcima-poput-srba/, (12.10.2017)