Sancak Neyimiz Olur?

Bosna Hersek ile Arnavut ve Türk Müslümanlar arasında bir köprü olduğu açıkça görülen Sancak bölge insanı, içeriden ve çevreden dar milliyetçi ve seküler söylemlerin kıskacı altında kalmış görünüyor.

Dr. Mehmet Ali Debre

Sancak bölgesi Sırbistan, Kosova, Arnavutluk, Karadağ ve Bosna Hersek’i birbirine bağlayan noktada yer alır. Güneyde Arnavutluk, Karadağ ve Kosova ile sınırı bulunur. Kuzeyde Bosna Hersek’e komşudur. Sırbistan ile Karadağ devletleri arasında bölünmüş durumdadır. Toplam nüfusu 500.000’e yakındır ancak bu sayıdan çok daha fazla Sancaklı Türkiye dâhil dünyanın çeşitli ülkelerine göç etmiştir. Çoğunluk Müslümanlardan oluşur, Sırp ve Karadağlı bir nüfusu da içerir.

Sancak’ın önemli şehirlerinin Yeni Pazar, Rozaje, Prijepolije, Pribor, Pljevlja, Bijelo Polje, Sijenica ve Tutin olduğu söylenebilir. Bu şehirlerin bir kısmı Karadağ bir kısmı da Sırbistan sınırları içinde kalır. Yani durum oldukça karmaşıktır. Sancak’ın ismi Osmanlı zamanından kalmadır, ancak bugünkü Sancak bölgesi ancak 1876’da imzalanan Berlin anlaşmasından sonra şekillenir. Bu bölgeye bağlı topraklar zaman içinde Kosova ve Bosna vilayetine bağlı farklı sancakların parçası olurlar. 1876’da Bosna Hersek fiilen Avusturya yönetimine bırakılır, günümüzdeki Sancak bölgesi Osmanlı idaresinde kalır.

Bölgenin en önemli şeri şüphesiz Yeni Pazardır. 1460’larda Gazi İsa Bey İshakoviç tarafından alınmıştır. Burada Gazi İsa Bey hakkında bir paragraf açmak gerekir. Babası Üsküp fatihi İshak Bey rivayetlere göre aslen bir Bosnalı Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’a gönderilir. İsa Bey babasının vefatından kısa bir süre sonra, 1440’lı yıllarda Rumeli fütuhatında görevlendirilir ve Üsküp’e yerleşir. 20 sene boyunca Kosova, Hersek ve Bosna’daki birçok vilayeti Osmanlı topraklarına katar. Macarlar, Venedikliler ve Sırplarla mücadele eder. Fatih Sultan Mehmet İsa Bey’e çok güvenir. Hatta Belgrad kuşatması esnasında Fatih’i koruduğu rivayet edilir.

Üsküp, Yeni Pazar ve Saraybosna’da birçok camii, han ve vakıf yaptırmıştır. Özellikle Yeni Pazar ve Saraybosna’yı adeta yeniden imar eder. Bugün halen ayakta kalan eski Osmanlı eserlerinin birçoğu İsa Bey zamanında inşa edilir. Saraybosna’da meşhur Hünkâr Camii ve çarşıdaki Sebil’in banisi İsa Bey’dir. Kurduğu vakıf sistemi ile buraların düzenli geliri olmasına vesile olur. Yani sadece toprakları fetheden bir kumandan değil düzen kuran bir siyasetçidir. Bu büyük Osmanlı devlet adamının nereye defnedildiği tam olarak bilinmemektedir.

Yeni Pazar şehri yavaş yavaş imar olunur. Şehrin içinde Sırplar ile Müslümanların bir arada yaşarlar. 15.Yüzyılın sonlarına doğru Yâkub Paşa şehre büyük vakfiyeler bırakır. 17.Yüzyılda yazan Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesine göre geniş ve açık bir alana kurulmuş bu şehirde çok sayıda camii, mescit ve mektep bulunur. Evliya Çelebi Yeni Pazar şehrinin vilayetlerin kesişme noktasında yer aldığını kaydeder. Yani o zaman da bugünkü gibi bir bağlantı noktasıdır. Yeni Pazar şehrinin içinde yer alan Gaziler Mezarlığı 1683–1699 arası yaşanan Osmanlı-Avusturya savaşlarında şehid düşenler için askerler için yapılmıştır. Yeni Pazar 400 seneye yakın bir süre bu konumunu muhafaza eder. Ne var ki Osmanlı’nın zayıflaması ile Sırp ve Avusturya kuvvetlerinin baskısı altında kalmaya başlar. Aslında bu bölgenin diğer şehirlerinde de çok kıymetli Osmanlı eserleri imar edilmiştir ve her bir şehrin kendine ait farklı hikâyesi vardır.

Sancak’dan doğuya doğru göçler 1876’da başlar ama asıl göç hadisesi Balkan Savaşları neticesinde olur. Bu bölge 1912—1914 yılları arasında kaybedilir. Sırplar ve Karadağlılar tarafından işgal edilen topraklarda Müslümanlar katledilmeye ve zorla göç ettirilmeye başlanır. Peşi sıra başlayan I. Dünya Savaşı neticesinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılınca bölge tamamen Sırpların kontrolü altına girer. Aslında 1917 senesinde Sancaklı Müslümanlar Sjenica’da bağımsızlık bildirgesi yayınlarlar. Ancak bunu fiiliyata dökecek güçleri yoktur. Hırvat-Sırp yönetimi Sancaklı Müslümanlar üzerinde baskı uygularken II. Dünya Savaşı başlar. II. Dünya Savaşı esnasında Sırp milliyetçiler Sancak’ta katliamlara girişirler. Bu dönemde Draza Mihajloviç’in önderliğinde Sırplar Sancak’ tamamen Müslümanlardan arındırmayı isterler. Müslüman önderlerin birçoğu idam edilir.

 

 

Bu zülüm ve baskı ortamı Tito yönetimi ile biraz azalır. Ancak Tito döneminde Sancak bölgesi bir başka sorunla karşılaşır. 1953 yılında imzalanan serbest göç antlaşması ile bu sefer Sancak’taki Müslümanlar göçe teşvik edilerek yerlerinden edilmek istenirler. Neticesinde binlerce Sancaklı Müslüman Boşnak Türkiye’ye göç eder. Bugün itibariyle İstanbul’un belirli ilçelerinde yoğunluklu olarak Sancak göçmenleri ikamet eder. Ancak Sancaklılar yaşadıkları sürgün ve işkencenin sebebini unutmuş gözükmektedir. Geçmişlerini ve kültürlerini sadece börek ve halk oyunları ile anmayı tercih ederler.

Sancak’daki güncel gelişmeler özellikle Türkiye’deki Sancak göçmenleri tarafından yakından takip edilir. Bunun dışında ise Sancak’ın coğrafi durumu, sosyal ve siyasi statüsü hakkında bilgi sahibi kimseler çok azdır. Ancak maalesef Sancak bölgesiyle ilgili çevreler arasında gruplaşmalar vardır. Göçmenlerin neredeyse hepsi büyük şehirlerdedir ve batılı yaşam tarzı yaygındır. Çoğunluğu için Sancak kültürel bir meseledir. Daha dindar tercihleri olan Sancak göçmenleri arasında ise bölgedeki müftülük tartışmaları neticesinde ayrı bir anlaşmazlık oluşmuştur.

Bütün bunlara karşı, Sancak’ın coğrafi konumuna bakıldığında Bosna Hersek ile Arnavut ve Türk Müslümanlar arasında bir köprü olduğu açıkça görülür. Gelecekte Bosna Hersek’in olası parçalanması durumunda Sancak’ın da durumu çok daha önemli olacaktır. Bosna’nın Sancakla olan sınır bölgesi ve Sancak’ın da Bosna ile olan sınır bölgesinde Müslümanlar yok edilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak bugün buralarda çok az sayıda Müslüman yaşamaktadır. Fiiliyattaki durum Sırpların neredeyse 100 yıldır uyguladığı sistemli siyasetin neticesidir. Gelecekte bölgedeki Sırplar ile işbirliğinin gelişmesi tek yol olarak gözükse de nasıl yapılabileceği soru işaretidir. Yıllardır devam eden soykırımlar ve işkenceler Bosnalıların zihninde derin yaralar açmıştır. Hali hazırda Sancak’taki müftülük tartışmaları neticesinde bütünlük kaybolmuştur. Siyasette de bölünmüşlük vardır. Aslında buradaki gruplar beklentilerin uzağındadır. Meseleye Sırbistan ve Almanya da dâhil olunca tam bir keşmekeşin ortaya çıktığını söylenebilir.

Karadağ’daki durum biraz daha ilgi çekicidir. 600.000 kişilik bir nüfusun içinde 3’te 1’e yakını Müslüman ve bunlarında önemli bir bölümü Boşnak olsa da Arnavut da vardır. Bunların hepsi Sancak bölgesinde yer almaz. Ancak Balkanlar da Boşnaklar ve Arnavutların bir arada yaşayıp beraber iş yaptıkları başka bir yer yoktur. Mesela Karadağ’da Boşnakça ve Arnavutça eğitim veren bir medrese bulunmaktadır. Bu açıdan Karadağ’daki sosyal ve siyasi durum daha sağlıklıdır. Karadağlılar Sırplara karşı kendi güvenlikleri için Müslümanlara ihtiyaç duymaktadır. Ne yazık ki ulusal kimlikleri ağır basan Kosovalı Arnavutlar Sancak’taki Müslümanların durumuna çok ilgi göstermez. Tersi bir durumda Karadağ Sancak’ında çok daha iyi bir gelişme sağlanabilir.

Tarih boyunca çok kıymetli ilim ve devlet adamları çıkaran Sancak bölgesinde halen aynı potansiyel bulunmaktadır. Ancak bölge insanının içeriden ve çevreden dar milliyetçi ve seküler söylemlerin kıskacı altında kaldığı söylenebilir. Bunun aşılması için herhalde uzun vadeli çalışmalar gerekmektedir.

Read Previous

Hayatın yükünü yarım asırdır beraber omuzluyorlar

Read Next

Bitcoin savaşı kızışıyor, hükümetler düzenleme istiyor

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *