Şaşkınlık Yahut Öfke

Ülkem de şehrim de Türkiye standartlarına göre küçük olabilir. Yani, hem nüfus bakımından hem de yüzölçümü olarak Anadolu’nun bir ili veya İstanbul’un bir ilçesi kadar. Olsun. Ülkemdir. Bu ülke, bu ilke için kan dökülmüştür. Doğduğum, yaratıldığım yer benim şahsi tercihim değil. Kabul ediyorum. Sonsuz saygılarımla. Vatan sevgisinin imandan olmasından. Mademki bana saygısız sevginin mümkün olmadığını öğretmişler, vatanımı sevdiğim kadar kurumlarına da saygı gösteriyorum. İdari, sağlık, eğitim kurumlarına. Arada bir belirli yöneticilerin davranışlarını eleştirebilirim, hatta belirli kurumların yapısını veya kanunları doğru bulmadığım için beğenmeyebilirim, ancak bu eleştirme veya beğenmeme herhangi bir saygısızlığa veya kanun ihlaline neden olamaz. Yukarıda belirttiğim sebeplerden. Kendi vatanıma, kanunlarına, kurumlarına saygı duyduğum gibi diğer insanların vatanlarına, kanunlarına, kurumlarına da saygım var. Sorgusuz sualsiz. Ülkem birinin ilçesi kadar küçük olabilir ama kimsenin ülkemi herhangi bir şekilde küçüksemesine müsaade etmem. Biline.

Herhangi bir insanın gönlünü kırmak istemediğim gibi, özellikle ülkelerinin değerlerine, bir toplumun gururuna, hakkına dokunmamaya gayret ediyorum. İrtibatta olduğum bireylerin mensup oldukları topluluklara, toplumlara, ülkelere, örf adetlerine saygılı olmaya çalışıyorum. Şahsi tavrımı bir tarafa bırakıyorum, saygılı olmak benim için son derece önemli. Çıkar artık bu leblebiyi dilinin altından dersiniz. Neden bize bunları yazıyorsun, ne alaka; oyalama, söyle söyleyeceklerini de git dersiniz. Madem dolanmaya başladım, demek ki hassas bir konuya değinmeye karar verdim.

Evet, tanımadığım veya tanıdığım insanların ismini referans göstermesiyle dolaylı olarak tanıdığım insanların benden talepleri beni şaşırtıyor. Daha önce de büyük ihtimalle bu konuya değinmiştim: Görücülük teklifleri. Hiç tanımadığım biri sosyal medya üzerinden bana bir mesaj gönderiyor, Bosna’dan evlenmek istediğini, onun için birkaç kız bakmamı istiyor. Bu örf adetlerimize, kültürümüze çok aykırı bir şey. Ahmet Cevdet Paşa’nın kayıtlarına bakılırsa, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında bile Bosna’daki gençlerin bugünkü deyişiyle flört ettiklerini anlattığını, kızların da erkeklerin de ahlaklı olduğunu fark ediyoruz. Yani, herkes kendisine eş olacak birini bulur, vesselam. Benim mizacıma gelince, etrafımdakilere o kadar saygım var ki 26 yıl evli olduğum eşime gömlek seçmekten kaçınıyorum. Kendim de kimseye karpuz kavun seçtirmem. Harbiden Türkiye’den biri çıkıp benden evlenecek kız istiyor. Talep ettiğinin özelliklerini de belirterek. Birkaç tanesiyle tanıştırsam, kendisi karar verecekmiş. Bana güveniyormuş. Buna iltifat olarak bakmam gerekiyor. Muş. Muşmuş.

Ya bu iş mi? İşte yardımseversem, Türkiye’yi anlattığım gibi seviyorsam, bunu yapmam lazım, bir de çok normalmiş. Mışmışmış. Vay canıma neye benziyorum? Katalog mu var sosyal medya profilimde? Toplumlarımızın, kültürlerimizin, insanlarımızın kaynaşması görevlerimizden biri, doğru. Fakat orada bir yanlış anlaşılma var, bu kaynaşma kültürel düzeyde, eğitim düzeyinde olmalı. Edebiyat falan. Anlaşıldı mı?

Eskiden buna benzer sorular geldiğinde, ağzım açık günlerce kendimi sorguluyordum, şaşkınlıktan uyku bile gözüme girmez oluyordu. Tabi talep edeni incitmemeyi göze alarak bir şekilde durumu, kültürümüzü falan açıklamaya çalışıyordum. Mademki Türkiye ile Bosna arasındaki “ikili ilişkilerde” görücü görevini bana uygun olmadığını anlamışlar. Abla diye hitapla başlayan mesajlar azaldı. Tam kurtulduğumu düşündüğümde “hocahanım” hitabıyla başlayan mesajlar ortaya çıktı. Hadi, belirli bir konuda kaynakçalar, alanıma giren veya girmeyen, internet üzerinden edinebilecek bilgiler istenmeye başladı. Olsun. Genç biri uğraşacağına tecrübeli olan benim gibi birinin bulması daha kolay olur. Anabilim dalı ne olursa olsun. Bir nevi tarayıcı. Olsun gitsin. Bundan mı öfkelenmişsin? Hayır, bu sadece giriş. Ülkeme, vatanıma, eğitime olan saygısızlığa öfkeliyim.

Son zamanlarda Bosna’da, çalıştığım üniversitede okumak isteyenler filizlendi. Bosnacanız ne seviyede (madem burada eğitim dili Bosnaca, ülkemizde Anayasa’da resmi dil Bosnaca, Sırpça, Hırvatça olarak adlandırılmış) diye sorduğumda, tabi ki olumsuz cevap alıyorum. Yani, az da olsa adayın üniversite eğitimini takip edebilecek kadar akademik seviyede olmadığını anlıyorum. Ama hocam ben istiyorum diyor ısrarlı ve meraklı üniversite adayı. İngilizce eğitim veren özel üniversiteler var, oradaki şartları bilmem, araştırın, kayıt şartlarını da ücretlerini de. Her üniversitenin web sitesi var, işiniz kolay diyorum. Hani Bosnaca kursları var mı? Ne kadar? İnanın ki bilmiyorum. Bunu kayıt yapmak istediğiniz fakültede araştırırsınız diyorum. Biri de çıkmış, eğitim istemiyor, mümkünse “dışardan okuyarak” diploma sahibi olmak istiyor. Eğitime değil diplomaya ihtiyacı var, mesleğini zaten çok iyi biliyormuş. Bosnacası yok, yeter ki üniversite olsun, bir şekilde halleder. Bu sefer gerçekten ağzım açık kaldı. Hayatta kutsal gördüğüm şeyler arasında eğitim diye bir şey var. Çünkü ilk emir “sadaka ver” veya “namaz kıl” veya “Hacca git” değil, “OKU” idi. Burada satılık diplomalar mı var diye kendimi de çalıştığım üniversiteyi de ülkemi de kanunlarını da sorgulamaya başladım. Varsa, olursa bile can pahasına bunu desteklemek, buna karışmak istemiyorum. Hatta elimde olsa, bunu kökten yok etmeye mücadeleye ömrümü vermeye razıyım. Bilimde ve eğitimdeki ahlaksızlık şahsi görüşüme göre ahlaksızlıkların en kötüsü. Bedensel ahlaksızlık için cezalar öngörülmüş. Fakat din büyüklerimiz bu zihinsel, bilimsel ahlaksızlığı bir türlü yazıp konuşmuyor. Bu ahlaksızlık ise hayatımın her türlü prensibine aykırı. Bir de benden bu konuda yardım isteniyor. Kendimi sorguluyorum: Tavrımla mı yazılarımla mı benzer taleplere yeşil ışık verdim? Bu kadar mı ülkeme, çalıştığım üniversiteye, eğitim sistemine saygısızlık gösteriyorum? Bilmiyorum.

Kültürümüzde birine eğitim olmadan birine diploma sahibi olmaya yardımcı olmak yardım değil, ahlaksızlık ve suç ortaklığı deniyor.

Kültürümüzde ahlak sadece cinsellikle alakalı değil.

Tam dinimizde olduğu gibi.

Üniversite kayıtları, şartları, masrafları hakkında bilgi verecek daireler var, onu biliyorum. Her ne kadar kendimi Bosna ile Türkiye arasında bir köprü olarak görüyor olsam da yaşadığım ülkede ve kültürde insanlar kendi alanlarına göre iş yapıyorlar. Birinin alanı veya etkileri dışında ondan bir şey talep etmek de bir nevi hakaret sayılır. Kutsal bildiklerime hakaret.

Read Previous

TİKA’nın Gönüllü Elçileri MATÜSİTEB ve Köprü Derneği’ni ziyaret etti

Read Next

Doğu Makedonya Mı Yoksa Makedonya’nın Doğusu Mu?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *