Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yapan Üsküplü Abdülvehap Eyupi’nin, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 1. yıldönümünde Türk milletinin darbenin önüne nasıl geçiltiğini, Arnavutların darbe girişimine bakışını ve Arnavutlar ile Erdoğan ilişkisini kaleme aldığı yazısını siz değerli okuyucularımızın beğenisine sunuyoruz.
Abdülvehap Eyupi
Geçen sene 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan Cumartesi gecesinin erken saatlerinde kahraman Türk milletinin özgürlük ve demokrasi sevdası birçok zorluklar ve büyük güçlükler arasında Türkiye modern tarihinin övgüye değer bir anı olarak uzun süre hafızalardan silinmeyecek. Ordudaki parlel devlet yapılanması ve terör örgütü FETÖ’ye mensup bir kısım generallerin hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek üzere bir darbe girişimi olduğu haberi yıldırım hızıyla tüm dünyaya yayıldı. Neyse ki bu rezil eylem Türk milleti tarafından hiçbir yerde görülmeyecek kahramanlıkla alt edildi.
Olayların akışı, baş sorumlular, iç ve dış mihraklar, darbenin başarısız kılınmasıyla ilgili nedenler anlatılmaya ve değerlendirilmeye devam edecek. Hiç şüphesiz tüm bu karmaşık olaylar girdabında tek bir gerçek var ki, Türk milletinin İstanbul, Ankara, İzmir, Konya ve diğer şehirlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece 12 saniyelik bir görüntüsüyle evlerini terkedip vatanını korumak için sokağa çıkmaları. Türk milleti sokaklara çıkarak, meydanları doldurarak, tankları, savaş uçaklarını ve zırhlı araçları güçlerini birleştirerek cesaret ve kahramanlıkla alt etti. Böylece darbeyi püskürterek demokrasilerinin ve kahramanlıklarının birer meşalesi oldular.
Jeopolitik Arka Plan ve Batı’nın İkiyüzlülüğü
Geçen sene Türkiye’de başarısızılıkla sonuçlanan darbe girişimi, esasen Ortadoğu’yu, NATO’yu ve küresel iktidarı değiştirme potansiyeli olması hasebiyle politik ve jeopolitik bir depremdir. Baltık’tan Balkanlara, Karadeniz’den Ege’ye ve Ortadoğu’ya kadar çok kutuplu uluslararası sistemdeki soğuk savaş belirsizliği açık bir şekilde ortaya çıkmakta. Tüm bu olaylar örgüsünde Türkiye merkez pozisyonda olduğunu söylemek mümkün. Burada Türkiye’nin alacağı konum, gücünü artıracak ve hegemonyasını daha ağır şekilde hissettirecektir. Geçen seneki darbe girişimi başarılı olmuş olsaydı tüm uluslararası anlaşmaları ciddi şekilde değiştirecekti. Arap ülkelerinde Türkiye’nin olumlu imaj etkisiyle ortaya çıkan Arap baharı, İslam ve demokrasi arasındaki tamamlayıcılık paradigmasının yanı sıra şu anda geçirdiği başarısız süreç, Türkiye’deki darbenin gerçekleşmesi halinde ruhunu da tamamen kaybedecek ve bununla ızdırap ile insani, politik ve ekonomik trajediler yaşayan Ortadoğu demokratik değişimler için umidini de yitirecekti.
Arnavutlar ve Türkiye
Hain darbe girişiminin alt edilmesinin 1. yıldönümünde de geçen seneye benzer darbenin başarısız olmasından dolay yas tutanlardan, Arnavutların neden bu kadar ilgi ve acıyla Türkiye’deki gelişmeleri takip ettiğini “şaşanlara” kadar açık görüşlü ve liberal takılmak için Türk ve İslam düşmanı izlenimi yaratacak türlü yorumlar yapıldığına şahit oluyoruz. Onlar, Arnavutların Tükiye’ye ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan saygılarının Arnavutlar için zararlı olduğunu söylemekten yorulmuyorlar. Bu durumu göz önünde bulundurarak, Arnavutlar, darbe girişimi ve Erdoğan ile alakalı kısa bir analiz yapacağım.
Darbe ve Erdoğan
11 Eylül saldırılarından sonra herkes – Erdoğan düşmanları dahil – ABD’nin Afganistan’a saldırısını haklı buluyorduk. Hatta daha sonra Saddam Hüseyn diktatörlüğünün şiddet yoluyla kaldırılmasını da doğru bulduk. Bunların hepsini de ABD’nin tehlike altında olduğu ve kendini koruması gerektiği gerekçesiyle savunduk. Ebu Garib ya da Guantanamo hapishanelerini bu ruhla gerekçelendirdik. Kişisel olarak, bunu güvenlik özgürlüğün üzerindedir ilkesine dayanarak savuduğumuza eminim. Fakat bunlara benzer bir saldırı Türkiye’nin başına geldiğinde, askerleri devlet kurumlarına karşı silahlarını çevirdiklerinde, vatandaşlar göğüsleriyle kendi milli iradelerini, özgürlüklerini savunduklarında aynı köşe yazarları çıkıp birçok general, birçok hakim tutuklandı suçlamasında bulunuyor.
Bunun adı ikiyüzlülük değilse en azından çifte standarttır. Ayrıca bu ruh içinde tüm batılı “demokratlar” ve Arnavut “demokrasi savaşçıları” bir günde binlerce masum insanı katleden ve Batı’nın doğrudan desteğiyle iktidarı ele alan Mısır’ın cuntacı Cumhurbaşkanı Sisi’ye gözlerini kapatıyor. Bugün darbeci Sisi, Batılı diplomatik salonlarında öldürdüklerinin, suçlarının, binlerce kişiyi sebepsiz yere tutuklamasının, halkının yoksulluğunun hesabını vermeden aynı sıcaklık, zerafet ve gülümsemeyle karşılanıyor.Yazık!
Erdoğan ve Arnavutlar
Son olarak, Arnavutların Erdoğan hayranlığının zararı nedir? Biz (Arnavutlar) millet olarak ne kaybediyoruz? Kosova’yı tanıması ve tanınması hususundan, Arnavutluk ve Başbakan Edi Rama ile yakın ilişklere aynı zamanda Makedonya’daki Arnavutların yerel iktidardaki kazanımları konusunda her alanda Arnavutları destekleyen bir lider otokrasi, İslamcı gibi suçlamaları hak etmiyor. Balkanlardaki başka hangi lider Arnavutlarla bu kadar yakındı ve Arnavutların bundan kaybı neydi? Eğer Erdoğan o amaçla ödenen bazı basın kuruluşlarının yaptığı propagandadaki gibi olsa bile biz Arnavutlar suçlamaktan utanmalıyız. Kısacası, Arnavutlar Ali Ahmeti ve Musa Caferi tarafından temsil edildiği sürece, onların tartışmasız lideri Erdoğan olacaktır. Tiran’dan bir hocaefendi gelip Üsküp’te rağbet gördüğü sürece, buradaki Müslümanları temsil edecek olan siyasetçilerin Blerim Beçeti ve Artan Grubi değil Erdoğan olması gayet doğaldır. Georg Bush’un taliban ve saddam saldırılarını savunma diye gerekçelendirdiğimiz sürece, onun FETÖ terör örgütünün saldırısını da gerekçelendirmek zorundayız. Son olarak, son 15 yılda sadece Erdoğan’ın dostluk eylemlerini kaydettiğimize göre Erdoğan düşmanlığı çağrıları mantıksızdır.