Bilecik’in Söğüt ilçesinde yer alan Ertuğrul Gazi tarafından 13. yüzyılda yaptırılan 40 kişilik mescit, Osmanlı’nın ilk eseri olarak kabul ediliyor.
Bilecik’in Söğüt ilçesinde Ertuğrul Gazi tarafından 13. yüzyılda yaptırılan 40 kişilik mescit, Osmanlı’nın ilk eseri olarak kabul ediliyor ve turistlerden ilgi görüyor.
Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey’in babası Ertuğrul Gazi’nin ilk çadır kurduğu Söğüt’te yaptırılan mescit, içinde kuyu bulunduğundan halk arasında ”Kuyulu Mescit” diye de anılıyor.
Bazı dönemlerde restorasyon gören, Yunan işgalinde büyük tahribata uğrayan mescitteki kuyu, 2011’de Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğünce yapılan restorasyon çalışmaları sırasında tesadüfen bulundu. Mescit, restorasyonun ardından 29 Temmuz 2011’de kılınan cuma namazıyla halkın ziyaretine açıldı.
Şeyh Edebali Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Taner Bilgin, AA muhabirine, Söğüt’ün 600 yıllık Osmanlı devletinin hüküm sürdüğü ve filizlendiği topraklar olduğunu anımsatarak, Ertuğrul Gazi’nin 400 çadırla geldiği bölgede ibadet mekanı ihtiyaç olmasından dolayı bu mescidin inşa edildiğini söyledi.
Mescitin 1280’den önce yapıldığını ancak detaylı bir kaydın bulunmadığını ifade eden Bilgin, ”Osmanlı devletinde tarih yazıcılığı 1300’lü yıllardan sonra başladığı için kesin bir tarih vermemiz mümkün olmuyor. Burada yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde sanat tarihi uzmanlarının, bölgede birkaç kilisenin mevcut olduğu ve mescidin bulunduğu yerin ise bir ayazma olabileceği ifade edilmektedir. Rivayet olarak bu kuyunun Ertuğrul Gazi tarafından kazıldığı söylenmektedir.” dedi.
“Osmanlı’nın ilk eseri”
Rivayetlere göre, Ertuğrul Gazi’nin, mescidi yapmak için gayrimüslim bir vatandaştan arsayı satın aldığını belirten Bilgin, şöyle konuştu:
“Rivayetlere göre, gayrimüslimler, Ertuğrul Gazi’nin ve Türklerin bölgeye gelmesinden rahatsız olur. Gayrimüslimler, Ertuğrul Gazi’yi ve Türkleri bölgeden gönderebilmek adına su ihtiyaçlarını karşıladıkları dereyi, insanı halsiz ve hasta edebilecek şekilde zehirledikleri ifade ediliyor. Ertuğrul Gazi, çözüm bulmaya çalışıyor ama başarılı olamıyor. Bir gün namaz sonrası uykuya dalıyor ve rüyasında mescidin yanında bulunan ağaçlarının filizlendiğini görüyor. Mescidin bulunduğu alanda kuyu kazmaya başlıyor. 3 günlük kazının sonucunda suyu buluyor. Suyu bulduğunu kimseye söylemiyor. Suyun tespiti için 3 gün kendisi, 3 gün de atına bu suyu içiriyor. İşte bu durum, Osmanlı adaletini göstermektedir. Önce kendisi ve atına suyun zehirli olup olmadığını kesinleştirdikten sonra bölgedeki hem Müslümanlara hem de gayrimüslimlere içilebilir su bulduğunu ve kullanabileceklerini ifade ediyor. Ertuğrul Gazi, Rum Mahallesi’ne, ‘Müslümanlığı, adaleti ve hoşgörüyü’ Hristiyanlara veya gayrimüslim topluluklara öğretebilmek gayesiyle 40 kişi kapasiteli mescit yapmıştır. Mescidin içinde bulunan kuyudan dolayı halk arasında mescide Kuyulu Mescit denilmektedir. Asıl ismi Ertuğrul Gazi Mescidi olan eser Osmanlı’nın ilk eseri olarak bilinmektedir.
Bilgin, mescidin 1402 yılından 1902’ye kadar eski yapıya uygun olmayan bir şekilde onarıldığını, Sultan 2. Abdülhamid döneminde ise aslına uygun şekilde restore edildiğini aktardı.
“Her 100. cumada toy geleneği olan yemek adetini devam ettiriyoruz”
Mescidin 12 yıllık imam hatibi Şahin Mülayim de buranın ”cami” değil ”mescit” olduğunu söyledi.
Osmanlı eserinin tek çatı altında bulunduğunu anlatan Mülayim, şunları kaydetti:
”Yüzyıllardır kayıp olan kuyu, 2011’de Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğünce yapılan restorasyon çalışmaları sırasında tesadüfen bulundu. Fazla ziyaretçisi olmayan mescide, kuyunun bulunmasının ardından gelenlerde artış oldu. Ziyaretçiler, mescidin hikayesini dinlediklerinde, Ertuğrul Gazi’nin hem evi hem yuvası hem de ocağı olduğu bilgisini aldıklarında heyecanlarını saklayamıyorlar. Bu mescitte, halen 5 vakit namaz, cuma ve teravih namazları kılınıyor. Her 100. cumada toy geleneği olan yemek adetini devam ettiriyoruz.”