Adına kitaplar ve şiirler yazılan, dergiler çıkarılan büyülü şehir Mostar’daki asıl soru işareti şehrin siyasi gündeminden ziyade bozulan İslami kimliğidir.
Dr. Mehmet Ali Debre / Dünya Bülteni
Türkiye’den gelen ziyaretçilerin adeta uğrak yeri Mostar, adına kitaplar ve şiirler yazılan, dergiler çıkarılan büyülü bir şehir. Mostar Köprüsünün ihtişamlı görüntüsü, 16.yüzyıldan kalma sokakları ve şehrin içinden akıp giden Naretna nehrinin manzarası ile insanı kendine hayran bırakan eski Osmanlı kasabası.
Peki Mostar’da herşey gerçekten bu kadar toz pembe mi?
1468’de Osmanlı kontrolüne giren Mostar şehri Hersek bölgesinin merkezidir. Önceden Dubrovnik Prensliğine bağlı bu şehir neredeyse Saraybosna ile aynı zamanda Osmanlı toprağı olmuştur. Osmanlı tarafından yeniden imar edilen şehrin özellikle eski çarşısı halen yaşamaktadır. Hızla İslamlaşan şehrin nüfusu yaklaşık 100 sene içinde ağırlıklı olarak Müslümanlar tarafından teşekkül etmiştir. Mostar aynı zamanda dönemin merkez kadılığı olan Foça kadılığına bağlıdır (Bkz: Foça Neyimiz Olur?)
Şehre kimliğini veren meşhur köprü Mostar Köprüsü 1566 senesinde inşa edilmiştir. Şehirdeki en önemli eğitim kurumu olan Karagözbey Medresesi de 1558 senesinde tamamlanmıştır. Yani şehir Osmanlı kontrolüne girdikten yaklaşık 90 sene sonra ilk büyük medrese yapılmıştır. Bu durumda İslamlaşmanın nasıl cereyan ettiğine bir işaret olabilir.
Bölgenin arazisi biraz zorludur. 1520’lerde inşaa edilen Balagay Tekkesi’nin konumu buna bir örnektir. Yine hemen yanı başındaki Poçitel ve Stolac sehirleri Hersek-Neretva bölgesinin karakterini gösterir. Bu zorlu arazilerde at üstünde İslam’ı yaymaya çalışmak kolay olmasa gerektir.
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesine göre Mostar’da 45 cami vardır. Daha sonraki kayıtlar da bu rakama yakın bilgi verir. Yani 17. Yüzyılda şehirdeki Müslüman nufus iyice baskın hale gelmiştir. Mostar’ın enteresan bir yönü 1876’da Osmanlı kontrolü sona erdiğinde en çok direnç gösteren şehir olmasıdır. Mostar’da Saraybosna’dan bile daha çok nümayiş yaşanmıştır. Kültürel otonomi taraftarlarının merkezi olan Mostar’da yaşayan Müftü Ali Fehmi Cabic açıkça Osmanlı taraftarı olduğunu ilan etmiştir. Avusturya-Macaristan yönetimi ile 20 seneye yakın bir kriz yaşanmıştır ve bir İstanbul ziyareti esnasında Ali Fehmi Cabic’in Bosna’ya girişi yasaklanır. Mostar Müftüsü Ali Fehmi Cabic 1900’den vefatı 1918’e kadar olan süreyi İstanbul ve Sakarya’da geçirmek zorunda kalır. Erken Cumhuriyet dönemi profesorlerinden Ekrem Akurgal, Ali Fehmi Cabic’in yeğenidir.
Yani Mostar belki de Osmanlı’ya en sadakatli şehirdir demek yanlış olmaz.
Peki 1918’den sonra neler olur? Öncelikle şehir üzerindeki Hırvat etkisi giderek artmaktadır. Aslında bu sayede şehirdeki Müslümanlar II.Dünya Savaşı esnasında biraz da olsun Sırpların katliamlarından korunmuş olurlar. Tito yönetimi zamanında Mostar önemli bir kültür ve ticaret merkezi olmaya devam eder. Yapılan nufus sayımlarına göre şehrin yuzde 45’i Müslüman, yüzde 45’i Hırvat yüzde 10’u da Sırp olarak kaydedilir.
Ancak 1992’de başlayan savaş esnasında şehre yoğun bir Hırvat taaruzu gerçekleşir ve bilindiği üzere Mostar köprüsü Hırvat toplarıyla yıkılır. Şehir fiilen ikiye ayrılmıştır. Hırvat nufus şehrin bir yakasında, Müslüman nüfus ise daha ziyade eski şehir tarafında kalır. Fiiliyata yaşanan bu ayrışma Müslüman ve Hırvat orduları birleşse de devam eder. Savaş sonrası çizilen haritada Mostar Hırvatlar için özel bir öneme sahip olmuştur. Aslında giderek azalan Hırvat nufusuna rağmen adeta Hırvatların Bosna üzerindeki tek iddiası Mostar olmuştur. Nitekim halen şehirde seçimler yapılamamaktadır. Müslümanlar ile Hırvatlar şehri kimin yöneteceği konusunda karar verememektedirler.
Bugün itibariyle Mostar’daki asıl soru işareti Hırvatların siyasi gündeminden ziyade şehrin bozulan İslami kimliğidir. Şehir bugün tamamiyle turizme dayalı bir hayatı benimsemiş, genç nüfusu dışarıya kaçmaya meyyal, camiileri turizm materyali olarak gören bir anlayış ile karşı karşıya. Camiilerde cemaat olmadığı gibi şehrin Müslüman toplumu da bu durumu kanıksamış durumda. Bosna-Hersek’in genelindeki tablo Mostar özelinde daha da şiddetle hissedilmekte. Batı kültürünün baskınlığı, turizm sektörünün getirdiği hayat tarzı ile Mostar ticari ve kültürel kimliğini neredeyse tamamen kaybetmiş durumda. Öyle ki Balagay Tekkesi’nin yanı başı bile içkili restoranlardan geçilmez bir halde. Gerekli çalışmalar yapılmazsa yakın zamanda Mostar’ın siyasi statüsü de bu sosyal duruma uyumlu bir şekilde değişecektir.