Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından, Arnavutluk’ta yoğun bir şekilde ‘Soros tehlikesi’ tartışıldı.
Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından, Arnavutluk’ta yoğun bir şekilde ‘Soros tehlikesi’ tartışıldı. Yeni Amerikan yönetimi gibi, Arnavutluk’taki bazı siyasi çevreler de bu son üç ay içerisinde ‘Soros tehlikesi’ tezini, Arnavutluk’un ulusal güvenliğini tehdit eden tehlikelerden biri olarak telaffuz etmekte. Geniş yatırım ağı, Arnavutluk siyasetine ve sivil toplum kuruluşlarına sızarak, Arnavutluk’taki siyasi karar alma bölümünde önemli yer ediniyor. Bu herkesçe bilinen ‘tehlike’ yerine asıl tartışılması gereken, üstüne hiç kimsenin konuşmadığı, hatta İstanbul’daki kahvehane ve çaycılarda gizlice ve tutkuyla tartışanların bile konuşmadığı bir tehlike: Gülenci tehlikesi.
George Soros, sadece ABD’de değil, dünyanın birçok yerinde büyük etkisi olan insanlardan biri. Ancak onun adı artık bir tabu değil. Gülen’den çok daha önce Arnavutluk’ta etkin olmasına rağmen, bugün ülkedeki birçok siyasetçinin, Trump’ın ‘teknesine sarılmaya’ çalışanların suçlamalarına maruz kalıyor. Fakat ‘barış misyoneri’ Gülen hakkında ise kimse konuşmaya cesaret edemiyor. Çünkü Gülen’in Arnavutluk’taki ağı, bu konu hakkında yazıp konuşmayı deneyen herkese karşı tüm ‘cephanesi’ ile saldırıya geçti. Ya da karşı propaganda ordusunu hazırlayarak, dile getirilen rahatsızlıkları ‘komplo teorisi’ olarak yaftaladı. Bu ağ, Arnavutluk’taki en önemli siyaset ve medya çevrelerinden neredeyse ortak bir destek alıyor. Burada doğal olarak şu soru akıllara geliyor: Onları resmi olarak ‘dokunulmaz’ yapan bu güç ve siyasi bağışıklık nereden geliyor?
Aslında Arnavutluk’ta paralel bir yapılanmadan değil, birbirleriyle gizemli bir şekilde göz açıp kapayıncaya kadar görüşen, arapsaçına dönüşmüş büyük bir yapılanmadan bahsedebiliriz. Burada altını çizmemiz gereken şu: “İşgalci” Erdoğan’ın, Arnavutluk’ta birilerini savunacak bir gazetesi yada yayın organı yok. Tüm ‘özgürlük sevdalıları’ bunu biliyor, ancak onu hiç istemiyorlar. Ne “işgalci”, ne dost, ne bağışçı, ne de bölgedeki Arnavutların en önemli meselelerinde stratejik yatırımcı olarak görmek istiyorlar. Çünkü “Doğu”nun meşhur ve başarılı lideri, kendilerinin nefret ve öfke felsefeleriyle açıkça çelişiyor. Erdoğan’ın Arnavutluk’ta bulunması, bölgede görünen ve görünmeyen birçok çevrenin planına uymuyor.
Gülen hareketi, 11 Eylül terör saldırılarının hemen ardından Arnavutluk’u kendi cenneti gibi görmeye başladı. Pensilvanya’daki kalesine yerleşen Gülen, dünyayı nasıl ele geçireceğinin, Arapça konuşan teröristlerin ya da Kuran’ın diliyle manevi bağı olan kişilerin yerini alacak, “Barışçıl İslam” olarak adlandırdığı şeyi planlamaktaydı. Amerikalılar ‘hoca’yı barındırdı ve ailesiz, eşsiz çocuksuz ihtiyarın iştahlarını ince bir şekilde kontrol altına aldı. O bir aile kurmamıştı, çünkü hayatını dine adadığını iddia ediyordu. Arnavut toplumunun Amerikan yanlısı yüksek duyarlılığını göz önünde bulundurarak, Arnavut siyasileri Pensilvanya, New York gibi şehirlerle bütünleştirebilirdi.
New York Times’taki yayınlar, Katoliklerin eski karizmatik lideri Papa Jean Paul ile buluşması ve Clinton ailesiyle kurduğu bağlantılar, onun iktidar hırsına bir başka boyut vermekteydi. Bu ihtiyaçları yerine getirebilmek için, ilk önce Türklerin ve dünya Müslümanlarının kalplerinde yer edinmiş cazibeli lider Recep Tayyip Erdoğan’ın sırtına bir bıçak saplamalıydı. Pensilvanya’nın ihtiyarının popülarite ve ün kaybetmeye tahammülü yoktu. Fakat Erdoğan ile bu alanda rekabete girecek gücü de yoktu. Bu yüzden Türk güvenlik birimlerine sızan onun sadık savcı ve ajanları ile dinleme ve dosyalar kampanyasını başlattı. Erdoğan ne pahasına olursa olsun düşürülmeliydi. Bu onun ihtiyarlamış arzularını gerçekleştirmek için tek yoldu.
Arnavutluk’ta 2001-2003 yıllarında hesaplaşmalarına başladılar. Ortam hazırdı: İslam Birliği’nden biri gün ortasında vurulmuştu. İslam Birliği’nin Genel Sekreteri Salih Tivari infaz edilmişti ve o gün bugündür gün yüzüne çıkmayan bu infaz için dönemin ‘karga analistleri’, eylemin “İslamcı teröristler” tarafından yapıldığını söylemişlerdi. Tüm bu “teröristler” bir barışçıl ile değiştirilmeliydi. Burada ‘paralel’ ismi oyuna girmekteydi. İslam Birliği ile paralel olarak toplumun elit kesimini toplamayı amaçlayan meşhur kolejlerini açmışlardı. Paralı, güçlü iş adamları, milletvekilleri ve bakanların çocuklarına kadar ellerini uzatmak istediler ve bunu belli bir ölçüde başardılar. Onların parası vardı ve inanılmaz rakamlar kazandıran bir işin yanı sıra bu, Arnavutluk ‘kaymağını’ almak için de bir yoldu. Bu kişilerin çocukları, planları keşfedildiğinde onları avukatlığını yapacaktı. Öte yandan, diktatörlükten yeni çıkmış ve çok yer gezmemiş Arnavutlar da bu kolejleri eğitimin cenneti olarak gördü, ancak ardından saklananı göremedi.
Fakir Müslümanların çocukları için ise paralel olarak medreseleri ele geçirmeleri gerekmekteydi. Pensilvanya’daki ihtiyarın direktifleri doğrultusunda, Allah’ın ismi burada zaman zaman anılabilirdi. Paralel olarak işadamları derneği açtılar, burada genç Arnavut paralelleri toplamayı amaçladılar. Yine sayısız sosyal ağ ve haber portali açarak, göze batmamak için sistematik bir biçimde ‘pembe’ haberler paylaştılar. Paralel olarak üniversiteler, paralel olarak küçük işletmeler kurdular. Terörle mücadelede Amerikan veya Avrupa fonları yakalayabilmek için paralel olarak gizli hizmetler başlattılar. Ancak bu başarısız oldu. Çünkü bazı ‘bıyıklı’ Arnavutların bu işten ‘haberleri’ yoktu. Paralellerin şeytani akılları bununla da kalmadı. Seçilmiş müftü, imam ve “hizmet” üyelerini zaman zaman Pensilvanya’ya gönderdiler. Böylece terörist damgası yemiş ve korkmuş diğer hocaların komplekse girmelerini sağlıyorlardı. Bu hocalar, Gülen hareketinin ya da diğer adıyla “Hizmetin” cinleri tarafından işgal edilmişti. Onlar Gülenin hocalarının ve hafiyelerinin Amerikan desteğine sahip olduğuna inanmıştı ve bu da susup oturmaları için geçerli bir nedendi.
Gülen ve onun grubuna karşı gelinemezdi çünkü arkalarında Amerika vardı. Böylece onlar Arnavutlar için çok büyük anlamı olan siyasi ve stratejik iki etiketi kullandı: Türkiye ve Amerika. Hiçbir ahlaki kimliği ve profesyonel bütünlüğü olmayan bu insanlar hiçbir şey bilmiyorlar. Amerikalıların Arnavutlar ile stratejik bağları olduğunu bilmiyorlar. Düşmanlarına şantaj yapmak için Amerika’nın isminin gizli bir şekilde Gülen grubu tarafından kullanıldığını nereden bilsinler. Arnavutları Amerika’ya götüren yolun Gülen’den değil de Brüksel’den geçtiğini nerden bilsinler.
Gülenciler durumun farkına vardı ve imparatorluğun sınırlarını genişletmeye, Arnavutluk’taki her büyük partiye dörder beşer sızmaya başladı. Sızanlara “Orda kalın, başkanlarınıza ‘amin’ deyin, günü geldiğinde durumu ele alırsınız. Polise, Arnavutluk devlet istihbaratına, bankalara, kurumlara nereye girebiliyorsanız girin. Gerektiğinde bize küfredin, ancak yumuşak bir şekilde ve gerektiği kadar, göze batmayın. Ancak gözünüz hep bu tarafta olsun ki sıradaki sinyali alabilesiniz. Gülen grubundan biriyle evlenmek yasak. Evlenebileceğin kişiyi sana grubun ‘imamı’ söyleyebilir. Aksini yaparsan erirsin ve son bulursun” denildi.
Paralel olarak milletvekilleri, bakanlar ve etkili kişilerle düzenli toplantılar gerçekleştirerek, çocuklarının eğitiminden kendilerine siyasi destek sözlerine kadar her türlü vaatte bulundular. Yine paralel olarak Arnavutluk’un en çok izlenen televizyon programlarında çalışmalarını tasdik eden insanlar var. Paralel olarak ‘sarı’ insanlardan oluşan, yüzleri soluk ve sadece onların ajandalarındaki emirleri yerine getiren bir topluluk var ve bunlar daha sonrada Arnavutluk’un pazarlarını Pensilvanya’nın ihtiyarının ellerine bırakacaklar. Bu son derece tehlikeli ama ne yazık ki hâlâ ölümcül bir sessizlik var. Bu grup Arnavut siyasetinin çoğunluğunda görünür ve görünmez bağışıklığa sahip.
Arnavutluk’un üst düzey makamlarına ve Milli güvenlik yetkililerine zaman zaman yapılan çağrılara rağmen, bu grup Türkiye’de aldığı darbeden sonra, bazı küçük taktik değişikliklerle güçlenmeye ve hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Türk devletinin, bu grubun karanlık hedeflerini ortaya çıkarmak adına, Arnavut devlet organlarına tecrübelerini ve yardımını aktarması gerekiyor. Bölgenin, Avrupa ve Avrasya’nın bu günlerde geçirdiği zor günlerde, Arnavutların kendi evlerini her türlü olumsuz etkiden temizlemesi ve dikkatli olmaları gerekmekte. Türk devleti, stratejik yükümlülüğü ve bölgesel istikrarın korunması yönündeki rolü doğrultusunda, bölgenin istikrarsızlaştırılmasını hedefleyen unsurları, elinde bulundurduğu tüm imkanlarla durdurmalı.
Kaynak: AA / Kreshnik Osmani Arnavut Vatan Partisi’nin (Partia Shqiptare Atdheu) başkanı