Biter mi dünyadaki bu zulüm? Bitmez. Dünya büyük ve zalim olanlar daha nice kirli işler peşindedirler. Ana vatanımız olan ve gerekirse canımızı feda edeceğimiz Türkiyemizdeki terör saldırılarına duacı iken, gözlerimizi bir kapatıp Halep’e gitsek, ellerimizi bir silah gibi açarak Halep’e koşsak. Müslümanlıkla yoğrulan yurtları, müslümansız bırakmak isteyenlere dur deme vaktidir. Yetim çocuklar kanlar içinde, babasının kanlı başını dizlerine yatırıp, sessizce ağlıyorlar. Başlarının uçlarından mermiler, bombalar uçarken onlar babasının kalkması için feryatlar yakıyor. İnsanlık enkazı yaşanan Halep’te, masum çocuklar, zavallı insanlar yıkıntılar altında can veriyor. O ufacık yavruların nasıl çığlıklar attğını duyuyoruz. Ama nedense, insanoğlu bu duruma sessizdir. Acılar içinde kıvranan masum çocuklar aç karınlarıyla, çaresizlik içinde bir parça ekmek bekliyor. Hayatta kalmak için otlar ve yaparaklar yiyen çocuklara “En çok neyi özlüyorsunuz?” sorduklarında, masumca ekmeği demeleri, içinde birazcık vicdan olanları göz yaşlarına boğuyor. Anneler, çocuklarına doktor ararken hayata gözlerini yumuyorlar. Düşünsenize, yoğun bombardıman altındaki Halep’te yedi çocuğunu kaybeden masum bir anne sabah, tekerlekli sandalye üzerinde sokak sokak doktor ararken son nefesini verdi. Ellerimizi açıp dua etmeliyiz, Allah’a sığınarak, Halep için, hepimiz birden, tek ağızdan yakarmalıyız.
Serdar Tuncer’in yazısında belirttiği gibi: “Hani dertlilere devâ, hastalara şifâ, borçlulara edâ diye başlayan… Hiç tanımadığın kardeşlerine edilen bu duaya âmin derken gözünü yaş, kaddini vav, kalbini dudak eyle. Şifâ isterken hastalar gibi, edâ isterken borçlular gibi, devâ isterken dertliler gibi ol. Bilemezsin, belki de yeryüzünün herhangi bir köşesinde, herhangi bir garibin ettiği dua, yeryüzünün bir diğer köşesindeki başka bir garibin derdine derman vesilesi olur.”
Bu zulme karşı çıkabilmek için, desteklerin, isteklerin artması lazım. Nerede o insan hakları ve birlikleri, neden ses çıkartmıyorlar? Yerlerde kalan ekmek kırıntılarını toplayıp hayatta kalma mücadelesi verenler var. Yapraklarla doymaya çalışıp hayatta kalmak için mücadele edenler var. Halep can veriyor, her gün binlerce çocuk, açlıktan bu dünyaya göz yumuyor. Suriye sadece Halep’le can vermiyor, ülkenin her yanında zalim rejimciler ve onlarla olan karanlık yüzlüler, insanları aç ve cansız bırakıyor. Bölgede hastaneleri de bombalayan hain zalimler, Halep’i cansız bırakıyorlar. Halep yok olurken, dünyaya nizam veremeye çalışanlar ise sadece seyirci kalmaktadır. Bizler, müslümanlara yapılan bu zulüme karşı çıkmalıyız Halep’e hep bir ağızdan ses vermeliyiz. Öyle bir ses ki, Halep bizi duysun, bizden güç toplasın, can alsın.
Dua ordusu kurmamız lazım. Zira, Selahaddin Eyyubi’nin de dediği gibi: “Dua ordusu olmadıkça, kılıç ordusu keskin olmaz.” Bu yüzdendir ki Bedir’deki 300 kişi, şimdiki 1.5 milyar müslümandan daha müslümandı.