“Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne ve kararlılığına sahiptir”

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye sahasının terörden arındırılmasının 2025’te temel önceliklerinden biri olacağını belirterek, “Bugün geldiğimiz noktada bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte.” dedi.

Fidan, Türkiye’de yerleşik ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileriyle İstanbul’da bir araya geldiği toplantıda gündemi değerlendirdi.

Burada konuşan Fidan, bölgenin artık savaşlardan ve çatışmalardan yorulmuş durumda olduğunu belirterek, “Kalıcı barış, dayanışma ve işbirliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Zamanın ruhu dayanışmayı, kalkınmayı, bölge kaynaklarını iyi kullanmayı ve işbirliğini artık zorunlu kılmakta.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin komşularıyla güçlü ortaklıklar kurmaya odaklandığını aktaran Fidan, Türkiye’nin birçok bölge ülkeleriyle ittifaklarını güçlendirmeye devam ettiğini, yoğun ve ön alıcı bir diplomasi trafiği yürüttüğünü, etkin ve saygın bir uluslararası aktör olarak öne çıktığını vurguladı.

Bakan Fidan, “İçinde bulunduğumuz konjonktürde Türkiye’nin atıl ve reaksiyoner bir dış politika izleme seçeneği yoktur. Bu nedenle güçlü dış politika araçlarımızla desteklenen dış politikamızı uzak görüşlü ve ön alıcı bir diplomasi aklıyla yürütmeye devam ediyoruz. Bunu yürütürken dış politikamızı çok katmanlı diplomatik hamlelerle ilerletiyoruz.” diye konuştu.

2011’den bu yana stratejik sabırla sürdürdükleri Suriye politikasıyla tüm saldırılara, provokasyonlara ve engellemelere rağmen hakkı, adaleti ve insanlığı savunduklarını kaydeden Fidan, “‘Haklının acelesi yok’ dedik. Bugün tarihin doğru tarafında yer almanın haklı gururunu yaşıyoruz. Geçmişte Kırım’dan, Kafkasya’dan, Balkanlardan, Türkistan’dan, Irak’tan gelen kardeşlerimize gönlünü açan Türkiye’nin kapı komşumuz Suriye halkına karşı farklı bir tavır içinde olması zaten söz konusu olamazdı. Hamdolsun, geldiğimiz noktada milletimize de Suriyeli kardeşlerimize de mahcup olmadık.” değerlendirmesini yaptı.

“Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor”

Fidan, “Son 13 yıldır Suriye konusunda yoğun mesai harcayan biri olarak bu sonucu görmek tabii ki hepimizi memnun etmiştir. Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor diyebilirim. Suriye halkı bu aşamada ülkenin yeniden imarı başta olmak üzere çeşitli büyük sınamalarla karşı karşıya.” ifadelerini kullandı.

Rejimin devrilmesinden sonra bir hafta içinde açılan Türkiye’nin büyükelçiliği ve sahada aktif çaba gösteren kurumlarının Suriye’nin yeniden imar ve kalkınma çabalarına hızlı şekilde destek olmaya başladığını hatırlatan Fidan, “Suriye politikamızın ana eksenini oluşturan unsurlar bugün de Suriye’nin istikrara kavuşturulmasının ana reçetesidir diye düşünüyoruz. Bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum Türkiye’nin dış politikasında ana eksen barış, işbirliği, dayanışma ve refahtır. Türkiye’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü olmadığı gibi herhangi bir gizli gündemi de bulunmamaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Fidan, tarihin ve coğrafyanın kendilerine yüklediği misyon gereğince adaletsizliğin ve zulmün karşısında durmayı bir borç bildiklerini belirterek, “Dış politikamızı da bu istikamette şekillendiriyoruz. Komşularımızdan ve bölge ülkelerinden de beklentilerimiz bu yönde olmakta. Diyoruz ki gelin bölgemizde baskı ve tahkim politikaları yerine işbirliği ve kalkınma kültürünü inşa edelim. Artık çatışma kültürünü birbirine çelme takma kültürünü, bölgeyi geriletme kültürünü, halkı yoksulluğa itme kültürünü arkamızda bırakalım.” dedi.

Bakan Fidan, gelecek dönemde de Suriye’deki geçiş sürecinin ülkenin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafazası temelinde kapsamlı bir anlayışla tamamlanması temennisinde bulundu.

“Bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte”

Bakan Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Suriye sahasının terörden arındırılması 2025’in temel önceliklerinden biri olacaktır. Dikkat ederseniz bu bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ilk hedefi her zaman Türkiye olmakta. Terörle en etkin mücadeleyi de tabiatıyla yine ülkemiz yapmakta. Şunu açık ve net bir şekilde ifade edeyim, Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne, kapasitesine ve her şeyden önemlisi de kararlılığına sahiptir. Bugün geldiğimiz noktada bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eski düzen devam etmeyecek. Suriye’deki yeni düzende artık hiç kimsenin ‘ama’lı, ‘fakat’lı ifadeler kullanma lüksü yoktur.”

Terörle mücadelede ikircikli tavır sergileyen ülkelerin, son dönemde vuku bulan terör saldırılarından da bir ders çıkartması gerektiğini aktaran Fidan, terörün dini ve milliyetinin olmadığını, terör örgütleri için Avrupa, Amerika veya Türkiye’nin bir farkının bulunmadığını artık herkesin görmesi gerektiğini dile getirdi.

Fidan, gelecek dönemde DEAŞ ve PKK terör örgütlerine karşı ayrım yapmaksızın aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceklerini belirterek, “Terörsüz Türkiye hedefimizi öyle veya böyle ama mutlaka Allah’ın izniyle gerçekleştireceğiz.” diye konuştu.

Dış politika prensiplerinin sadece terörle mücadeleye odaklı olmayıp, terörle mücadele eden ülkelere de destek vermeyi içerdiğini kaydeden Fidan, Irak’ın güvenlik ve istikrarını da Türkiye’nin güvenlik ve istikrarından ayrı görmediklerini söyledi.

Fidan, Yunanistan ile ilişkilerde yakaladıkları olumlu ivmeyi 2024’te karşılıklı ziyaretler ve üst düzey diyalog ile canlı tuttuklarını, bu tempoyu 2025’te de devam ettireceklerini belirterek, “Yunanistan ile mevcut fikir ayrıklarımız, iyi işleyen ikili diyalog mekanizmalarımız çerçevesinde ele almaya devam ediliyor. İyi komşuluk ruhuyla hareket etmemiz iki ülkenin ve bölgenin de menfaatine olmaktadır.” ifadelerini kullandı.

“Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülkeyiz”

2024’te İsrail’in, cezasız kalmanın verdiği özgüvenle Filistin’deki mezalimini sona erdirmek bir yana savaşı diğer bölge ülkelerine de taşıdığını gördüklerini vurgulayan Fidan, “Türkiye savaşın ilk gününden bu yana İsrail’in yaptıklarını dünya çapında gözler önüne sererek, Filistinlilerin yaşadığı mezalime son vermeyi hedeflemiştir. Bir taraftan tüm imkanlarımızı seferber ederken diğer taraftan uluslararası toplumu harekete geçirecek girişimlerde bulunduk. Gazze’ye en fazla yardım gönderen ülkeyiz. Bugüne kadar 88 bin tonu aşkın insani yardım malzemesini Gazze’ye gönderdik.” dedi.

Fidan, İsrail’in uluslararası hukuk önünde hesap vermesi için uluslararası mekanizmaların işletilmesi için gerekli adımları attıklarını belirterek, Türkiye’nin İsrail’in Gazze’ye saldırılarını sona erdirmesi için uluslararası hukuki çabalarına dikkati çekti.

İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarına vurgu yapan Fidan, “Lübnan’da bugün ateşkes sağlanmış olsa da bir milyondan fazla insanın yerlerinden edildiği bir insani krizle karşı karşıyayız. Tabiatıyla Lübnan’da sağlanan ateşkes bölgemizdeki yangını söndürmeye tek başına yeterli değildir. Filistin’de akan kan durmadıkça bölge barış ve huzura kavuşamayacaktır.” diye konuştu.

“Filistinlilerin kendi öz yurtlarında vatansız, devletsiz bırakılmaları kabul edilemez “

Türkiye’nin Gazze’de kalıcı ateşkes sağlanması için çabalarını devam ettirdiğini vurgulayan Fidan, şunları söyledi:

“Var olan bütün çabalara da aktif destek veriyoruz. Her zaman vurguladığımız üzere Orta Doğu’da kalıcı barış, İsrail-Filistin meselesinin iki devletli çözümünden geçmektedir. Filistinlilerin on yıllardır kendi öz yurtlarında vatansız, topraksız, devletsiz bırakılmaları asla kabul edilemez. Bu tarihi adaletsizlik giderilmediği müddetçe Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulunması, İslam dünyasının yaşadığı sıkıntıların aşılması mümkün değildir. Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm imkanlarıyla Filistinli kardeşlerinin yanında olmaya, onların haklı davalarını desteklemeye devam edecektir.”

Rusya-Ukrayna Savaşı

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 4. yılına gireceğini hatırlatan Fidan, Türkiye’nin aracılığıyla yapılan Tahıl Anlaşması sayesinde 33 milyon ton tahılın dünya piyasalarına girdiğini belirtti.

Fidan, gelecek dönemde de barışa yönelik her türlü çabayı destekleyen bu ilkeli duruşu korumaya devam edeceklerini dile getirerek, “Öneyici diplomasi ve uluslararası arabuluculuğa verdiğimiz önem çerçevesinde geniş bir coğrafyada çok sayıda girişime öncülük etmekteyiz.” dedi.

Türkiye’nin Somali ve Etiyopya arasında arabuluculuk çalışmalarına da vurgu yapan Fidan, “Önümüzdeki dönemde başta yakın çevremiz olmak üzere uluslararası düzlemde sorun çözücü ve ara bulucu rolümüzü öne çıkaran başka girişimlere, barış platformlarına ve süreçlerine de öncülük ettiğimizi inşallah göreceksiniz.” diye konuştu.

Fidan Afrika ile ilişkilere de dikkati çekerek, Afrika ülkeleriyle savunma, işbirliği konusunda önemli mesafe kat ettiklerini vurguladı.

Türk savunma sanayisinin Türk dış politikasının önemli bir aracı haline geldiğini belirten Fidan, “Uluslararası kamuoyunun da övgüsüne mazhar olan milli ve yerli teknolojilerimiz sadece ülkemizin güvenliğine değil, dost ve müttefik ülkelerin güvenliğine de katkı sağlamaktadır. Bu çerçevede müttefiklik ruhu doğrultusunda NATO’yu daha güçlü kılmaktayız. Ülkemiz ittifaka sunduğu kabiliyetleri ve kapasitesi ile çok önemli bir konuma erişmiştir. 2025’te NATO Dışişleri Bakanlığı gayri resmi toplantısına, 2025’ten sonraki NATO zirvesine ev sahipliği yapacak olmamız ittifaka verdiğimiz önemin bir göstergesidir.” değerlendirmesinde bulundu.

ABD ile ilişkilere de vurgu yapan Fidan, ikili ilişkilerdeki bazı mevcut görüş ayrılıklarına rağmen geçen yıl da “nispeten olumlu bir seyir yakaladıklarını” belirtti.

Fidan, Türkiye ve ABD’nin gerek bölgesel gerek küresel güç dengeleri bakımından birbirine ihtiyaç duyan iki ülke olduğunu dile getirerek, “Ülkelerimiz arasında kapsamlı ve çok boyutlu bir işbirliği zemini bugünkü konjonktürde daha da önem kazanmaktadır. Yeni Amerikan yönetimiyle bu çerçevede yapıcı ve açık diyalog sürdüreceğiz. Sayın Trump’ın ülkemizin bölgesinde ve küresel düzlemdeki kilit rolüne ilişkin açıklamalarını not ettik. Amerika ile ilişkilerimizde yakaladığımız ivmeyi, Sayın Trump yönetimi devraldıktan sonra daha güçlü bir şekilde sürdürmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu.

Çin ile ilişkilere dikkati çeken Fidan, 2024’te Çin ile üst düzey ziyaretlerle işbirliğine güçlü ivme kazandırdıklarını ifade etti.

AB ile ilişkiler

Fidan, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin canlandırılmasına da önem atfettiklerini belirterek, “AB ülkeleri ile ikili düzlemde gerçekten iyi işleyen bir ilişki trafiğimiz var. Fakat Avrupa Birliği kurumlarıyla bu ilişki trafiği aynı şekilde gitmemekte. Geçen sene bu alanda da bir takım mesafeler kat ettik.” ifadelerini kullandı.

AB üyeliği konusunun altını çizen Fidan, “Avrupa Birliği üyelik konusunda biliyorsunuz yaklaşık 10 yıl önce çok farklı bir noktaya gelmiştir. Siyasi olarak o konuda bir görüş değişikliği gözlemlemiyoruz. Rasyonel bir şekilde üyeliğin olmadığı, işletilemediği bir noktada aramızdaki diğer açık kalan noktalarda ilişkileri nasıl ileri götürebiliriz?” şeklinde konuştu.

“Türk Devletleri Teşkilatı nezdinde üye ülkelerin büyükelçiler düzeyinde daimi temsilcileri olacak”

2024 yılının Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve Türk Dünyası ile ilişkileri daha kurumsallaştırma ve ileriye götürme yolunda attıkları adımlara sahne olduğunu kaydeden Fidan, AGİT, NATO ve diğer BM organizasyonlarında olduğu gibi artık Türk Devletleri Teşkilatı nezdinde de üye ülkelerin büyükelçiler düzeyinde daimi temsilcileri olacağını söyledi.

Karabağ’da işgalin sona ermesiyle bölgede kalıcı barış, istikrar ve refah için tarihi bir fırsat penceresinin açıldığını bu süreçte Azerbaycan ile omuz omuza hareket ettiklerini aktaran Fidan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın, verdiği olumlu mesajları önemsediklerini belirtti.

Türkiye’nin PKK/YPG konusundaki duruşu belli

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Fidan, ABD’nin PKK/YPG’ye ilişkin söylemleri ve bu konudaki politika ile açıklamalarına yönelik Türkiye’nin cevabının belli olduğunu dile getirdi.

Terör örgütü PKK/YPG ile bu sürecin şu anki ABD yönetiminden önce başlatıldığını ve bundan kazasız belasız bir sonraki yönetime devredilmeye çalışıldığını kaydeden Fidan, “Müttefiklik ruhunu öldürdüğünü söyledik, her türlü dayanışma ruhuna aykırı olduğunu defaatle ifade ettik. Bu konudaki kendi milli menfaatlerimizi ve milli güvenlik çıkarlarımızı önceleyici adımları atmaktan geri durmayacağımızı zaten biliyorlar. Açıkçası Amerikalı ortaklarımız biz askeri operasyon düzenlediğimiz zaman kendilerini hedef almadığımız sürece terörle mücadele konusunda bir sıkıntımız olmadı bugüne kadar. Bundan sonra da olacağını düşünmüyorum.” diye konuştu.

Fidan, DEAŞ’li mahkumların şartlarının devam ettirilmesi için alternatif tedbirler olduğuna işaret ederek, bu meselelerin artık yeni yönetimin konusu olacağını, eski yönetimin bu konuda çok fazla söz sahibi olmadığını belirtti.

“Amerika’nın arkasına saklanarak söz söyleyen ülkeleri dikkate almıyoruz”

ABD ve Fransa’nın PKK/YPG’ye dair yaklaşımlarına ilişkin Fidan, terörle mücadele, Suriye’nin milli birliği ve bütünlüğü konusunda Türkiye’nin duruşunun net olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa’daki bazı küçük ülkelerin Amerika’nın şemsiyesi altında belli operasyonlara katılıp oradan söz söylemeyle ilgili geliştirdikleri politikaların ne kendilerine ne de bölgeye açıkçası katkı yaptığını düşünmüyorum. Amerika’nın olmadığı bir yerde kendileri bölgeye gelip, operasyon ve askeri güç bulundurabiliyorlarsa, görelim. Bunun böyle olmadığını biliyoruz. Amerika’nın gücünü kullanarak, onun arkasına saklanarak kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri, açıkçası dikkate almıyoruz. Bu konudaki muhatabımız Amerika’dır. Amerika ile konuşuyoruz, arkasına takılan ülkelerle değil. Fransa’nın yapacağı bir şey varsa, anayasayla kendi vatandaşı olarak tanımladığı insanları hapishanelerden alıp, kendi ülkesine getirip, kendi hapishanesine koyup, kendi mahkemesinde yargılamasıdır. YPG’ye, hapishane hizmetleri verdirip, daha sonra ‘ben onu destekleyeceğim’ demesi değildir. O zaman kendi tutuklularımı alayım, bütün PKK’lıları Fransa’da bir adaya veya Fransa’da herhangi bir ile koyayım. Orada da başka bir unsuru toplayayım, onları orada getirmeden muhafaza edeyim. Böyle bir dünya olabilir mi? Dünya bunu anlamak zorunda. Sen, kendi DEAŞ tutuklularını kabul etmiyorsun. Onu hapiste tutan başka bir örgütü de desteklemeyi başka bir politikayla ifade ediyorsun. Bunun gerçeklerle, ciddiyetle alakası yok.”

Suriye’deki yeni yönetimin PKK/YPG’nin işgali ve terörüne karşı ajandası mevcut

PKK/YPG’ye verilen ültimatoma ve olası zaman çizelgesine ilişkin Fidan, 8 Aralık’tan itibaren Türkiye’nin politikasında yeni bir perspektif oluştuğuna işaret ederek, Şam’da artık halkın sahiplendiği, Suriye’nin tamamını kucaklayan, halkın çektiği sıkıntılara ve zulme son verecek bir yönetimin olacağını söyledi.

Fidan, bu yönetimin, milli bütünlüğü, birliği, beraberliği, siyasal ve toprak bütünlüğünü sağlama yolunda atacağı adımlarda, PKK/YPG’nin bölgede oluşturduğu işgali ve terörü sona erdirecek bir ajandası olduğunu, bunu hayata geçirmeleri için kendilerine fırsat verilmesi gerektiğini belirtti.

Fidan, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığına ilişkin soruya şu şekilde yanıt verdi:

“Yeni gerçeklik dışında biz de oradaki varlığımızın modalitesini tabii ki yeniden gözden geçirmek, düşünmek durumundayız. Bu şu anda yapılıyor. Yeni hükümetin attığı adımlara paralel olarak Türkiye, Suriye ile olan ilişkilerinin çerçevesini, tabiatını ve içeriğini yeniden gözden geçiriyor. Suriye’de sadece muhaliflerin kontrolü altında yaşayan bölgelerdeki 5 milyon yaklaşık Suriyeli kardeşimizin hayatı idame etmesini sağlayacak temel hizmetlerin verilmesi, güvenliğini sağlıyorduk, onun dışında temel hizmetlerinin sağlanmasına katkıda bulunuyorduk. Şimdi bu Suriye’nin tamamı için bir sorumluluk haline geldi. Sadece bizim değil, o bölge devletleri için. Bu konuda ortaklaşa ne türden adımlar atabiliriz onun toplantıları yapılıyor. Gerçekten çok yeni bir süreçteyiz daha bir ay oldu. Oradaki varlığımızın artık farklı bir boyuta evrilmesi gerekecek, her şey yolunda giderse.”

“PKK/YPG’ye karşı ya başkası ya Türkiye adım atacak”

Suriye’deki yeni yönetimin ya da Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik olası adımlara ilişkin de Fidan, “Bunu defaatle söyledik. Böyle bir tehditle yaşama şansımız yok. Ya başkası atacak ya biz atacağız.” dedi.

Fidan, PKK/YPG’nin farklı aktörle ilişkilerine ve silah bırakmama ihtimallerine ilişkin şöyle konuştu:

“Örgütün malumunuz birçok ülkeyle ve istihbarat servisiyle operasyonel ilişkisi var. Birçok ülkenin askeri yapısıyla ilişkileri var. Bu kadar sızılmış, manipüle edilmiş bir örgütün kendi liderliğinden gelecek talimatla ilgili ne derece güçlü refleksi olabilir, tabii o başka bir sorun alanı. Biz bu konuyu geçmişte de açıkçası tecrübe ettik. Geçmişte de bu yönde örgüt liderliği talimat verdi, ‘silahları bırakın ve çıkın’ diye. Bu yönde bir çıkış başladı ama daha sonra Suriye meselesi bahane edilerek, bunu durdurdular. Başka bir mecraya girdiler.”

Yaklaşık 10-11 yıl sonra yine aynı senaryoyla karşı karşıya kalındığına dikkati çeken Fidan, örgütün böyle bir çağrıyı dinleyip dinlemeyeceğinin kendi tercihi olduğunu ifade etti.

Fidan, Türkiye’nin devlet ve siyaset olarak hesabının ve kitabının bu türden varsayımsal konular üzerinden değil, rasyonel ve gerçekçi hesaplamalar üzerinden olması gerektiğini belirtti.

“Tehdit ya kendini düşmanlıktan çıkaracak ya da başka boyuta evrilip ortadan kaybolacak”

Törer örgütü PKK/YPG’ye ilişkin tehdit analizini profesyonel şekilde yaptıklarını aktaran Fidan, şunları kaydetti:

“Bu tehdit analizini yaptıktan sonra tehdidi ortadan kaldırmak için ne türden diplomatik, askeri ve istihbarat araçlara ihtiyaç var, bunları tespit edip, yolumuza devam ediyoruz. Bunu yaparken uluslararası hukuka azami riayet ediyoruz. Müttefiklik hukukumuzda hiçbir şekilde halel getirmiyoruz. Sınırımızın öbür yanındaki ülkelerin toprağında bir gözümüz yok. Amacımız bizim düşmanımız olan bir tehdidi ortadan kaldırmak. Tehdit ya kendini bize düşman etmekten çıkartacak ve biz bunu doğrulayabileceğiz. Ya başka boyuta evrilecek ya da ortadan kaybolacak. Biz illa şiddet olsun diye şiddet uygulama taraftarı değiliz.”

Fidan, zaman zaman PKK/YPG’nin “Kürtlerle aynileştirildiğini” ve bu türden kelimelerin Batı’da kullanılmasının kabul edilebilir olmadığını vurgulayarak, “Nasıl ki ‘DEAŞ’ dendiği zaman ‘Arap’ denmiyor, DEAŞ’e karşı mücadeleyi Araplara karşı mücadele olarak sınıflandırmıyorsak, PKK/YPG’ye karşı olan mücadeleyi de Kürtlere karşı mücadele diye kullanmak doğru bir terminoloji değil. Suriye’deki Kürtler, Irak’taki Kürtler aziz kardeşlerimizdir. Bunların terör örgütleriyle aynileştirilmesi ve Batı’da bu dilin kullanması, biz YPG’ye karşı mücadele ettiğimiz zaman ‘Kürtlerle savaşıyor’ denmesi yanlış ve maksatlı bir çarpıtma.” diye konuştu.

Terör örgütü PKK’nın AB, ABD ve herkes tarafından terör örgütü olarak listelendiğinin altını çizen Fidan, “Amerika, bu örgütün liderlerinin başına para koymuştur ama bu örgüt liderlerinin yönettiği başka bir alt şirketi, örgütü 100 bin tane kelime oyunuyla bunun dışındaymış gibi gösterip, başka bir şekilde hareket etmesi de tabii başka.” ifadelerini kullandı.

Fidan, bunun ABD’nin yaptığı ne ilk ne de son tutarsızlık olduğunu kaydederek, ABD’nin bu tutarsızlıkları bölgede herkesin gözünün içine baka baka yapabildiğini, “güçlüyüm, yaparım” tavrını ortaya koyduğunu söyledi.

Bakan Fidan, bunun dünya için ahlaki değerler açısından iyi bir örnek olmadığını dile getirdi.

“DEAŞ için PKK/YPG kullanılırken Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit umursanmıyor”

Fidan, Fransa ile uzun yıllardır hapishanelerdeki Fransız asıllı DEAŞ mensuplarının akıbetiyle ilgili görüştüklerini aktararak, Fransa’dan alınan cevapların hep aynı olduğunu dile getirdi.

Bakan Fidan, Fransa gibi bazı devletlerin kendi topraklarına ve hapishanelerine DEAŞ tutuklularını getirmek istemediğini kaydederek, “Bunu yaparken bizim milli güvenliğimizi tehdit etmeyi umursamıyorlar. Biz bu çarpıklığı ortaya koymaya çalışıyoruz ve daha anlayışlı bir politika koyuyoruz. Tamam, sen bu vatandaşını kendi toprağında görmek isteyebilirsin ama hem senin amacına hizmet edecek hem benim tehdidimi ortadan kaldıracak çözümler de mevcut. Burada buluşalım bizim teklifimiz bu.” diye konuştu.

Türkiye’yi hassaslaştıran noktanın her zaman bu ülkelerin kendi taleplerini ortaya koyup, Türkiye’nin endişeleriyle ilgili hiçbir somut adım atmamaları olduğu vurgulayan Fidan, “Biz atmalarını da beklemiyoruz. Kendi endişelerimizle ilgili somut adımlarımızı kendimiz atıyoruz. Bundan sonra da böyle yapmaya devam edeceğiz. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın bu konuda meşhur bir sözü var, ‘Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek’ diye. Türkçemizden gelen güzel bir deyim.” ifadelerine yer verdi.

Read Previous

“Kameralar 2025 yılında tamamen kullanıma girecek, şu anda yeni bir hukuki çözüm hazırlanıyor”

Read Next

Eski isimli kimlik kartları süreleri bitene kadar geçerli olacak