Bulgaristan’da Komünizm rejiminin 1984’te Türk ve Müslümanlara yönelik başlattığı Asimilasyon Kampanyasının ardından 40 yıl geçmiş olmasına rağmen suçlular cezalandırılmazken, döneme ait en önemli bazı belgelerin halen bulunamadığı belirtiliyor.
Başkent Sofya’da Yeni Bulgaristan Üniversitesi’nin (NBU) ev sahipliğinde, Bursa merkezli Balkanlar’da Adalet Haklar Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) ve Bulgaristan’da faaliyet gösteren “Hakikat ve Hafıza” Vakfının işbirliği ile Türk ve Müslümanlara yönelik Asimilasyon Kampanyasının yıldönümü dolayısıyla “Kurbanlar Hatırlar” konulu konferans düzenlendi.
Konferansta “Bulgaristan Komünist Partisi’nin (BKP) Türk azınlığı ile ilgili politikası” konulu konuşma yapan Bulgaristan Devlet Arşivler Ajansı Müdürü Doçent Doktor Mihail Gruev, ülkedeki eski komünist rejimin 1984-1989 döneminde Türk ve Müslümanlara karşı uyguladığı Asimilasyon Kampanyası ile ilgili en önemli iki belgenin hala bulunamadığını kaydetti.
AA muhabirine konuşan Gruev, “Asimilasyon kampanyası ile ilgili çözemediğimiz sırlardan biri en üst düzeyde isimlerin değiştirilmesi kararına ilişkindir. Hem bölgesel hem de ulusal anlamda Asimilasyon Kampanyası ile ilgili yüzlerce, hatta binlerce belge mevcut. Ancak garip olan şu ki, dönemin Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) Merkez Komite Politbürosunun kampanya kararına ait herhangi bir belge bulamadık.” dedi.
Moskova’nın onayı da bulunamadı
Asimilasyon Kampanyasına izin veren Moskova’nın onayına ilişkin bir belge bulunamamasının da “diğer garip bir durum olduğuna” işaret eden Gruev, “Oysa o günkü siyasi sistemin mantığına bakılırsa, böyle bir girişim Moskova’dan izin almadan mümkün olamazdı. Ancak bu izin nasıl bir şekilde verilmiş, (Eski Komünist Diktatör) Todor Jivkov’un bu girişimlerini dönemin Eski Sovyetler Birliği (SSCB) Lideri Konstantin Çernenko’ya nasıl tanıttığı bizim için hala bir sır.” diye konuştu.
Konferansta, 1944 yılında darbe ile iktidara gelen BKP’nin rejim aleyhtarlarını cezalandırmak için 1949 yılında kurduğu ve 1987’de kapatılan Belene Toplama Kampından geçen mağdurlar ve akrabalarının yaşadıkları acılara vurgu yapılırken, Asimilasyon Kampanyasının fikir sahipleri ve bu asimilasyonu uygulayanların hala cezalandırılmadığına işaret edildi.
Asimilasyon Kampanyası Davası
Bulgaristan’da 1989 yılında sona eren 45 yıllık komünist rejimin ardından demokrasiye geçiş döneminin başında, 1991’de aralarında Todor Jivkov, bazı bakan ve bürokratların da yer aldığı 5 kişinin sanık olduğu asimilasyon kampanyası davası açıldı.
Bu sanıkların hiçbiri artık hayatta değil. Aradan geçen yıllarda davada elle tutulur ilerleme sağlanamadı.
Birkaç yıl önce savcılık, son sanık (eski Başbakan) Georgi Atanasov’un ölümünün ardından davayı kapattı ancak Belene Toplama Kampı’nın mağdurları davanın yeniden açılması için karara itiraz etti.
Davanın zaman aşımına uğratılmasını engelleyen bir karar olmasına rağmen savcılık üzerine düşeni yapmadı.
“Yeni bir sayfa açamıyoruz”
Doğu Avrupa’nın son toplama kampı olarak bilinen Belene’nin mağdurlarından Muzaffer Naim Süleyman, AA’ya yaptığı değerlendirmede, komünistler tarafından 25 yaşındayken babası ile birlikte Belene’ye yollandığını anlattı.
Süleyman, “Bir hak, hukuk arayalım dedik, ama şu anda hala başarısızız. Adalet çok zor çalışıyor Bulgaristan bu konuda çok isteksiz. Umutluyuz ama çok uzun zaman geçti.” dedi.
Komünizm dönemi sonrası Bulgaristan’ın Eski Cumhurbaşkanı Jelyü Jelev ve Eski Başbakanlardan Sergey Stanişev’in de geçmişte yapılanlardan dolayı Türklerden özür dilediklerini anımsatan Süleyman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Asıl suçlular ceza alsaydı belki biz onları affederdik. Ama gelip Asimilasyon için samimi bir şekilde özür de dilemediler bizden. Biz bu mücadeleye devam etmeyi düşünüyoruz ve onu sonuna kadar da götüreceğiz. Bu temizlenmeden bir şeyler yarıda kaldı: ne eskiyi unutabiliyoruz, ne de yeni bir sayfayı açabiliyoruz.”
Mağdurların devam eden travmaları
Belene mağduru Fahri Tahiroğlu’nun kızı Ceylan Fahri, babasının Ocak 1985’te Belene’ye götürüldüğünü, üç ay kendisinden haber alamamasının bıraktığı travmanın hala sürdüğünü belirterek, yaşadıklarını şöyle paylaştı:
“Benim gibi birçok insanın o dönemde başlayan kabusları hala sürüyor. Geceleri hala ağlayarak uyanıyorum. 40 yıl geçti hala annem, ben, kız kardeşim sakinleştirici almaya devam ediyoruz ve devam edeceğiz, çünkü cezalandırılan yok. Suçluların bazıları hala yaşıyor. Babamıza, bizlere yaşatılanları kim ödeyecek? Psikolojik travmaların geri dönüşü çok zor. Huzur bulmamız için bunların mutlaka yargılanması gerekiyor.”
Önce Türkçe dersleri kaldırılmıştı
1951-1954 ve 1984-1986 dönemlerinde iki kez Belene’de yatan, mağdurlarından Halil İbrahim’in kızı Sevdiye Özgür asimilasyon sürecinin 1984’te değil, çok daha erken başladığını söyledi. 1972 yılı sonrası okullarda Türkçe derslerin kaldırıldığını anımsatan İbrahim, babasının şöyle konuştuğunu anlattı:
“Türkçenin kaldırılması aslında bizi yok etmenin bir yolu. Muhakkak müdahale edelim, sesimizi çıkaralım. Sessiz kalmayalım.”
Belene’ye sürülen Türklerin hiçbir suçları olmadan ciddi işkenceler gördüklerine işaret eden Özgür, “Onların tek suçu gururla kendi kimliklerini korumaktı. İsim insanın özüdür. Onlar çok gururludur ve kahraman olmak için bu mücadeleyi vermediler.” diye konuştu.
“Parasal tazminat manevi yaraları kapatmaz”
Bulgaristan’ın demokratikleşme yolunda adımlar atıyor gibi göründüğünü belirten Özgür, şunları söyledi:
“Maalesef, bizim davayla ilgili henüz yapılan hiçbir şey yok. (Şu ana kadar) kazanımlarımıza baktığımızda birkaç arkadaş tazminat aldı. Bizim hedefimiz tazminat almak değil ki! Bu manevi yaraları hiçbir parasal değer kapatamaz. Bu yaralar, bütün suçlular yargılandıktan sonra kapanacak. Mücadelemiz, aydın, demokratik bir gelecek kurulana kadar, haklarımızın ve özgürlüklerimizin yüzde yüz korunması sağlanana kadar, devam edecek.”
“Özür borcumuz var”
Konferansa katılan Sofya merkezli Uluslararası Azınlıklar ve Kültürel Etkileşim Merkezi Başkanı Antonina Jelyazkova, 34 yıldır süren Asimilasyon Kampanyası Davasının elde edebileceği sonuçlar konusunda karamsarlığını dile getirdi.
“Biz aslında bir gün bu davanın sonuçlanacağına hiçbir şekilde inanmıyoruz.” diyen Jelyazkova, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu konuyla ilgili daha fazla kafa yormamıza gerek yok. Davalar olmayacak, artık çok geç. Mesele şu ki bizim toplum olarak Türklerden yaşadıkları acılarından dolayı özür dilememiz gerekiyor.”
Bulgaristan Türkleri 1989 yılında Türkiye’ye zorla sınır dışı edildiğinde, başlarına gelenlerden dolayı onuru son derece kırılmış olan birçok Belene mağdurunun bir gün dava açılıp canlı tanıklık yapacakları umuduyla Bulgaristan’da kaldıklarının altını çizen Jelyazkova, bu insanların bugüne dek hayal kırıklığına uğramış vaziyette beklediklerini aktardı.
“Bu dava bitecek”
Öte yandan, Asimilasyon Kampanyası mağdurları ve akrabalarının haklarını savunan Balkanlar’da Adalet Haklar Kültür ve Dayanışma Derneği (BAHAD) Başkanı Safiye Yurdakul, “Bu dava bitecek.” yorumunu yaptı.
Dava üzerinde 34 yıldır çalıştıklarını ve en önemli tarihi sürecinde olduklarını ifade eden Yurdakul, “Suçluların yargılanması için en iyi şekilde mücadele ediyoruz. Birlik içindeyiz. Elimizden geleni yapacağız ve suçlular en kısa zamanda yargılanacak diye ben Bulgaristan adaletine de bu yüzden güveniyorum.” ifadelerini kullandı.
Asimilasyon Kampanyası davasında bazı sanıkların savunmasını üstlenen Avukat Metin İbryamov da suçluların cezalandırılmaması durumunda mağduriyetin tekrarlanmasının söz konusu olabileceğini belirterek, mağdurlardan haklarını aktif olarak aramalarını istedi.
Konferansta açıklanan BAHAD bildirisinde de şu ifadeler yer aldı:
“Tarihin de gösterdiği üzere, bu tür ağır suçların cezalandırılmamasının bu suçların tekrarlanmasına yol açtığına yürekten inanıyoruz. Çocuklarının bir gün bu tür adaletsizlikleri tekrar yaşamasını istemeyen tüm Bulgaristan vatandaşlarını sorumluluk göstermeye ve adalet ve doğruluk mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.”
AA