İsrail’in Gazze’ye 14 ayı aşkın süredir havadan ve karadan düzenlediği saldırılarda bölgedeki hastane ve sağlık merkezlerinin ayrım gözetilmeksizin hedef alınması Gazze’yi katlanarak büyüyen derin bir sağlık kriziyle baş başa bıraktı.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne 14 ayı aşkın süredir havadan ve karadan düzenlediği saldırılar 100 binin üzerinde Filistinlinin yaralanmasına neden olurken, bölgedeki hastane ve sağlık merkezlerinin ayrım gözetilmeksizin hedef alınması Gazze’yi katlanarak büyüyen derin bir sağlık kriziyle baş başa bıraktı.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’teki Augusta Victoria Hastanesinde, Doğu Kudüs Hastaneler Ağı ve İsrail-İnsan Hakları İçin Doktorlar tarafından düzenlenen panelde, İsrail saldırılarının sağlık sistemini de hedef aldığı Gazze’de tedaviye muhtaç yaralıların güvenli “tıbbi tahliye koridorlarıyla” Doğu Kudüs’teki hastanelerde tedavi edilmesi çağrısı yapıldı.
Gazzeli 25 bin hasta ve yaralının acil tıbbi bakıma ihtiyaç duyduğunu aktaran panelistler, bunların “acil tıbbi tahliyesi” için Batı Şeria, Doğu Kudüs veya üçüncü bir ülkeye güvenli koridorların oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Panelde, Gazze’deki krize ilişkin atılması gereken adımların; güvenli tıbbi tahliye koridorları oluşturulması, tahliyeler sırasında ailelerin çocuklarına refakat etmesi ve Gazze’den tahliye edilen hastaların tıbbi tedavi aldıktan sonra evlerine geri dönüşünün sağlanması, olduğu kaydedildi.
Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) 12 Kasım’da yapılan açıklamaya göre, İsrail, Gazze’de sağlık tesislerine yönelik toplamda 137 saldırı gerçekleştirirken, bu saldırılarda 16’sı sağlık çalışanı olmak üzere en az 521 kişi yaşamını yitirdi.
Söz konusu saldırıların yarattığı tahribatın yanı sıra elektrik verilememesi ve yakıt kıtlığı nedeniyle 36 hastaneden 18’inin ve 72 sağlık merkezinden 46’sının hizmet dışı kaldığı da belirtildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü de dahil pek çok uluslararası sivil toplum kuruluşu, sağlık tesislerine yönelik saldırıların “münferit olmadığının” altını çizerken, “tekrarlanan ve açıkça hukuka aykırı olan saldırıların” savaş suçu olarak soruşturulması çağrısında bulunuyor.
İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492’si çocuk, 11 bin 979’u kadın olmak üzere 44 bin 502 Filistinli öldü, 105 bin 454 kişi yaralandı.
“Tedavi alamadıkları için yok yere birçok insan yaşamını yitirmeye devam ediyor”
DSÖ Filistin Temsilcisi Rik Peeperkorn, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gazze’deki sağlık altyapısının ve hizmetlerinin çökme noktasına geldiğini belirtti.
Gazze’ye düzenli gittiğini belirten Peeperkorn, kışın gelmesiyle hastalıkların artmasından ve belli bölgelere sağlık hizmetlerinin neredeyse hiç verilememesinden endişe duyduğunu dile getirdi.
“Gerekli tedaviyi alamadıkları ve ilaç yetersizliğinden dolayı yok yere birçok insan yaşamını yitirmeye devam ediyor ya da hastalanıyor.” diyen Peeperkorn, 2.1 milyon nüfuslu Gazze’de 1.9 milyon insanın yerinden edildiğini ve bunların kış şartlarına dayanıksız çadırlarda yaşadığını hatırlattı.
Peeperkorn, Gazze’de, 36 hastaneden 17’sinin, 150 sağlık ocağından 50’sinin kısmi olarak faaliyet gösterdiğini ve birkaç tane de sahra hastanesi olduğunu belirtti.
Gazze’de sağlık hizmetlerinin devamı için hayati önem taşıyan bir diğer unsurun yakıt olduğunu vurgulayan Peeperkorn, bölgede yakıt kıtlığının yaşandığını anımsattı.
Peeperkorn, “(DSÖ’ye) üye tüm devletlere, yakıt, yiyecek, su ve tıbbi malzemelerin düzenli olarak Gazze’ye girişinin ve Gazze içinde ihtiyaç duyulan yerlere dağıtılabilmesini temin edilmesi çağrısında bulunuyorum.” dedi.
Temel çözümün ateşkes ve “barış müzakereleri.” olduğunu belirten DSÖ temsilcisi Peeperkorn, ateşkes olmaması halinde en azından DSÖ ve diğer BM kuruluşlarının Gazze halkına erişebilmesi için insani koridor açılmasının zorunlu olduğunu dile getirdi.
İsrail kuşatması altındaki Gazze’nin kuzeyi “etnik temizlik, ölüm, açlıkla” karşı karşıya
İsrail – İnsan Hakları İçin Doktorlar (PHRI) sivil toplum kuruluşunun Direktörü Guy Shalev ise “İsrail saldırganlığının Gazze’deki (sağlık) sistemini nasıl çökerttiğini, yüzlerce doktoru tutukladığını, öldürdüğünü, tüm kurumları ve hastaneleri harap ettiğini, (sağlık sisteminin) insanlara hizmet veremediğini görmek çok yıkıcı.” dedi.
Shalev, “İsrail hükümeti, yaptıklarının bir bedeli olmadığını gördükçe (saldırılarına) devam ediyor ve daha da agresifleştiriyor. Bunu aylardır görüyoruz.” diye konuştu.
İsrail’in kuşatması altında bulunan Gazze’nin kuzeyindeki duruma değinen Shalev, son iki aydır kuzeyde insanların “etnik temizlik, ölüm, açlıkla” karşı karşıya kaldığını vurguladı.
Shalev, “Bunu birkaç ay önce hayal bile edemezdik. Kanımca bu, uluslararası toplumun İsrail hükümeti için kırmızı çizgiler koymadaki başarısızlığının doğrudan sonucudur.” değerlendirmesinde bulundu.
PHRI olarak “İsrail’in (Gazze’deki) saldırganlığıyla sağlık sistemini çökertmesine, yüzlerce doktoru tutuklamasına, öldürmesine” karşı çağrılarda bulunduklarını, bunu durdurmak için İsrail Yüksek Mahkemesi’ne dilekçe verdiklerini söyleyen Shalev, “ancak bu saldırganlığı durduramıyoruz ve bu nedenle uluslararası topluma daha fazla güç kullanmaları, daha net olmaları ve İsrail hükümeti için kırmızı çizgiler koymaları için çağrıda bulunuyoruz.” dedi.
Gazze’deki insani duruma ilişkin Shalev sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnsanlar hastanelerde saldırıya uğruyor. Hastanelerde çocuklar, tedavi görürken saldırıya uğruyor. Dolayısıyla, bu saldırılar devam ettiği sürece ve İsrail eylemlerine herhangi bir şekilde son vermediği sürece Gazze’deki sivillerin güvende olmayı umabilecekleri bir yer olduğunu düşünmüyorum.”
Augusta Victoria Hastanesinin Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Fadi Atrash ise “Gazzeli hastaların, sadece yaralıların değil, kanser hastalarının, çocukların, herkesin tedavi olma fırsatına sahip olması” gerektiğini söyledi.
Atrash, bunun “en kısa ve en etkili yolunun, Gazze’den Doğu Kudüs’teki hastanelere ve Batı Şeria’ya gitmelerine, saldırılardan önce geldikleri yerlerde, hastanelerde tedavi olmalarına izin verilmesi olduğunu kaydetti.
Bir hekim olarak Gazze’de acı çeken insanlara yardım edememekten duyduğu çaresizliğin büyük olduğunu söyleyen Dr. Atrash, “bunu yapamadığımız ya da yeteneğimiz olmadığı için değil, bunu yapmamız yasaklandığı için.” ifadesini kullandı.
AA