Dışişleri Bakanı Fidan: Görünen o ki savaşın bölgeye yayılması konusunda İsrail’de, Netanyahu’da bir arzu var

Dışişleri Bakanı Fidan, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın, İsrail ordusunun Lübnan’da düzenlediği saldırıda öldürülmesine ilişkin, “Görünen o ki savaşın bölgeye yayılması konusunda İsrail’de, Netanyahu’da bir arzu var.” dedi.

Bakan Fidan, New York’taki Türkevi’nde TRT Haber canlı yayınında gündemi değerlendirdi ve soruları yanıtladı.

Fidan, bir yıl önce söylediklerinin vuku bulduğunu, bunun böyle olmasını istemediklerini belirterek, “Yani İsrail durdurulmazsa Gazze’de, Filistin’de bu savaşı başka yerlere de taşıyacak diye söylemiştik.” ifadesini kullandı.

İsrail’in Gazze’deki kendince hedeflerine, askeri hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi cepheyi Lübnan’a taşıdığını kaydeden Fidan, “Bu birçok aktör için sürpriz olmadı. Gelecek sene bu operasyonu nereye taşıyacak? Hangi hedefleri yok etmek için bu momentumu kullanacak? Onu da hep beraber göreceğiz. Ama görünen o ki şu anda savaşın bölgeye yayılımı konusunda İsrail’de, Netanyahu ve ekibi içinde ciddi bir arzu var, bunu ilerletmeye çalışıyorlar.” diye konuştu.

Fidan, Amerika ve uluslararası toplumun bu konudaki sessizliğinin de ürkütücü bir duruma geldiğini dile getirerek, İsrail’in, Hizbullah’a yönelik son iki haftada düzenlediği saldırılara istihbarata dayalı olarak uzun zamandır hazırlık yaptığına dikkati çekti.

“Nasrallah bölgenin önemli figürüydü. Lübnan için önemli bir figürdü. Onun yokluğunun bıraktığı boşluğun zor doldurulacağını ben açıkçası düşünüyorum. Hem Hizbullah için hem İran için Nasrallah’ın ölümü büyük bir kayıp oldu. Kendisiyle savaş başladıktan 10 gün sonra Lübnan’da görüşmüştük. Çok zor şartlar altında, gerçekten zor şartlar altında bir görüşme imkanımız oldu.” ifadelerini kullanan Fidan, görüşmeler sonrası Hizbullah’ın var gücüyle bir savaş içine girmeyeceğini öngördüğünü aktardı.

Bakan Fidan, şunları kaydetti:

“İsrail, Gazze’deki hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi Lübnan’a geldi. Lübnan’dan sonra nereye gider? Hangi hedefler üzerinde çalışır? Buna ilişkin birtakım öngörülerimiz var, şimdilik o öngörüler bizde kaldı.”

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze’deki soykırımın bir trajedi olduğunu ama daha büyük trajedinin uluslararası sistemin bu ikiyüzlülüğü ve çalışmada etkisiz kalması olduğunu belirterek, “Bu ikiyüzlülük, Gazze’deki soykırıma benzer başka soykırımları, başka kuralsızlıkların, hukuksuzlukların önünü açacak bir sistemik duruş. Bu sistemik hatayı biz düzeltmezsek Gazze’ye benzer çok fazla sorun alanıyla karşılaşacağız.” dedi.

Bakan Fidan, New York’taki Türkevi’nde TRT Haber canlı yayınında gündemi değerlendirdi, soruları yanıtladı.

Fidan, Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu kapsamındaki temaslarının Türkiye açısından oldukça verimli geçtiğini ifade ederek, Türk heyetinin onlarca farklı toplantı ve etkinliğe katıldığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul’da yaptığı hitaba ilişkin Fidan, “Bütün bakan arkadaşlar ve diğer tanıdığım devlet adamlarından bana gelen geri bildirimler, inanılmaz derecede etki oluşturmuştu. Çünkü özellikle son bir yıldır Gazze’de devam eden soykırımı ve Filistin meselesinin çözümünü gündemine alan o tarihi konuşma ki hitabına baktığınız zaman yaklaşık üçte ikilik bir kısmı Filistin meselesine ayrılmıştı. Dünyanın dikkatini buraya çeken bir hitaptı. Bu hitabın tarihi bir etkisi oldu. Karşılaştığımız herkes bu hitaba ilişkin övgüsünü söyledi.” diye konuştu.

Fidan, kendisinin de çok sayıda ikili ve çok taraflı görüşmeye katıldığını, BM temaslarında Türk dış politikasının ilgi alanına giren birçok etkinliğe farklı düzeylerde katılım sağlandığını söyledi.

“Gazze meselesi bir turnusol kağıdı görevi gördü”

“Gazze meselesi bir turnusol kağıdı görevi gördü. Maalesef uluslararası sistemin, başta Birleşmiş Milletlerin hayati organları olmak üzere bazen çalışmadığını, bazen iflas ettiğini gösteren bir durum.” diyen Fidan, BM Güvenlik Konseyi’nde Slovenya Dönem Başkanlığında Filistin konulu bir toplantı yapıldığını ve orada hitapta bulunduğunu dile getirdi.

Fidan, hitabında Güvenlik Konseyi üyelerine, “Sizin etkisizliğiniz yüzünden buradaki soykırım devam ediyor.” ifadesini kullandığını aktardı.

BM sisteminin çalışmadığının ortada, Gazze’deki soykırımın bir trajedi olduğunu ancak daha büyük trajedinin, uluslararası sistemin bu ikiyüzlülüğü ve çalışmada etkisiz kalması olduğunu vurgulayan Fidan, şöyle devam etti:

“Bu ikiyüzlülük, Gazze’deki soykırıma benzer başka soykırımları, başka kuralsızlıkların, hukuksuzlukların önünü açacak bir sistemik duruş. Bu sistemik hatayı biz düzeltmezsek Gazze’ye benzer çok fazla sorun alanıyla karşılaşacağız. Onun için hem Cumhurbaşkanı’mız hem bizler canhıraş bir şekilde uluslararası topluma çağrıda bulunmaya devam ediyoruz. Güzel olan şey şu, bizim bu fikrimiz gerçekten büyük bir çoğunluk tarafından paylaşılıyor. Ama bir grup elitin kendi menfaatlerini kaybetmeme adına bu duruşu değiştirmemeleri, o da başka bir gerçeklik. Bu duruş ne zaman değişir? Var olan sistemsizlik, bunlar kendi adına sistem diyorlar. Bir duvara vurana kadar.”

Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliğinin oluşturduğu Gazze Temas Grubu’nun, geçen yıl İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ardından Türkiye’nin teklifiyle oluşturulduğunu hatırlatarak, bu oluşumun, iki devletli çözüm ve Filistin devletinin hayata geçirilmesi meselesini, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ekibi tarafından dünyaya unutturulmaya çalışıldığı bir dönemde yaptığı çalışmayla dünyanın gündemine oturttuğunu söyledi.

BM’ye gelmeden önce kendi aralarında da yoğun bir hazırlık ve planlama yaptıklarını belirten Fidan, BM marjında birçok toplantı yaptıklarını ve bu toplantıların etkili olduğunu vurguladı.

Fidan, şöyle konuştu:

“Filistin devleti olmadan Filistinlilere egemen olacakları, güvenlik içinde olacakları, kendi toprakları verilmeden ne İsrail’in ne bölgenin güven içinde, barış içinde olmayacağı da uluslararası toplum tarafından kabul edilmiş durumdaydı. Ondan önce biliyorsunuz İsraillerin bir güvenlik söylemi vardı; ‘İşte Filistinlilerin çoğu terörist, biz kendimizi korumak için bu insanlara saldırıyoruz’, işgalin kendisi unutturulmuş, zulümlerin kendisi unutturulmuş, aşağılanmanın kendisi unutturulmuş, başka bir hikaye anlattırılmıştı. Bir illüzyonun içinde yaşıyordu uluslararası toplum. Maalesef İslam ülkelerinin çoğu da bu sessizlik karşısında bir şey yapmıyorlardı ama şimdi çok şükür yani gerçekten bu çalışmalar neticesinde Filistin devletinin hayata geçmesi konusunda çok önemli adımlar atılıyor. Yasal düzeyde ve diplomatik düzeyde bu tanım çok ileri noktaya gitmiş durumda.”

BM’de bulunan 150’den fazla ülkenin, Filistin’in devlet olarak kabul edilmesini canhıraş bir şekilde savunduğuna işaret Fidan, bu konuda ciddi neticeler alacaklarına inandığını söyledi.

“Amerikan devletinin bütün gücü İsrail’in aklına hizmet eden bir yapıya dönüşmüş”

Fidan, Amerikan siyasetinde “siyonizm”in kök saldığını vurgulayarak, “Amerikan devletinin bütün gücünün İsrail’in aklına hizmet eden bir yapıya dönüşmüş olması burada artık rahatsızlık veren bir konu olmaktan çıkmış, hayatın kabul edilen bir gerçeği haline dönüşmüş. Bu da tabii aklı başında Amerikalıları inanılmaz şekilde rahatsız ediyor. Yani buna olan itirazlarını belli devlet adamları ve siyasetçiler sistem içinde kalarak dillendiremiyorlar bile. Böyle bir çaresizlik içindeler. Bu çaresizlik sarmallığı dediğim gibi bu düzenin bir duvara vurana kadar devam edeceğini öngörüyorum maalesef ama gidişat iyi değil. Onlar için hele hiç iyi değil.” dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmesine ilişkin değerlendirmede bulunan Fidan, birçok konuyu mevkidaşıyla görüştüğünü belirterek, Amerika’nın Suriye’de terör örgütü PKK’ya verdiği desteğin kesilmesi, Amerika’nın savunma sanayisinde Türkiye ile olan birtakım kısıtlamalara dayanan politikaların kaldırılması meselelerinin gündemlerinde olduğunu ifade etti.

Fidan, Blinken ile bölgesel meseleler ile Gazze, Kafkaslar’daki barış, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gidişatı gibi birçok gündem maddesini ele aldıklarını söyledi.

ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası yaptırımları meselesinin Türkiye ile ABD arasındaki müttefiklik ilişkisini zedeleyen hususlardan biri olduğunu belirten Fidan, bundan çıkılması gerektiğini Amerikan Senatosu’nda kongre üyeleriyle yaptığı görüşmelerde de söylediğini bildirdi.

Fidan, görüşmeye ilişkin “Burada bir pozitif yaklaşım gördüm” ifadesini kullanarak, F-35 konusunda ise “Yakın zamanda somut bir adım gündeme gelir mi? Bekleyip göreceğiz.” dedi.

“BRICS’i bir potansiyel olarak görüyoruz”

Türkiye’nin bir kimlik arayışı içinde olmadığını söyleyen Fidan, “BRICS meselesi de daha önce de ifade ettiğim gibi gerçekten potansiyel gördüğümüz bir yer. Yani dünyadaki belli başlı nüfusa sahip ülkelerin Hindistan ve Çin başta olmak üzere, 3 milyara yakın zaten bu iki ülkede var. Brezilya ve Rusya’yı da ekliyorsunuz, Pakistan’ı ekliyorsunuz diğer ülkelerle beraber 4 milyara yakın insanın içinde bulunduğu bir platform var.” ifadesini kullandı.

“Türkiye, kendi gücünü, kendi dirayetini defaatle göstermiş bir ülke”

Bakan Fidan, Türkiye’nin son dönemde bazı ülkelerle ilişkileri normalleştirme hamlelerine ilişkin, Türkiye’nin çok büyük, dostları ve hasımları için de inanılmaz derecede büyük bir ülke olduğunu vurguladı.

Normalleştirmenin biraz zaman alacağını söyleyen Fidan, şunları kaydetti:

“Türkiye, kendi gücünü, kendi dirayetini defaatle göstermiş bir ülke. Dolayısıyla bizim bölgedeki kullandığımız yapıcı dil, bölge ülkelerinin, bölge halklarının barış içinde, güvenlik içinde, hegemonların iradesinden bağımsız olarak aynı modern dünyanın yaptığı gibi kalkınmayı, altyapıyı yükseltmeyi, üstyapıyı yükseltmeyi, modernleşmeyi öne alan, insanların kendi kimliklerini, değerlerini refah içinde yaşayabildikleri bir atmosferi oluşturmak. Bunun için de güçlü olmanız gerekiyor. Dirayetli olmanız gerekiyor ve stratejik bir perspektife sahip olmanız gerekiyor.

Türkiye, son 20 yıldır ortaya gerek mücadele gerek kalkınma hamleleri gerek teknolojik ilerleme finansal büyümeyle elde ettiği bütün mukabiliyeti şimdi bölgede yapıcı ve olumlu bir dile çevirme arayışı içinde. Bölge ülkelerinin aktörlerinin bu konuda çok olumlu cevap vermeleri, onların da zaten ‘Biz de böyle bir perspektif arıyorduk, zamanın ruhu da bunu gerektiriyor’ demeleri bizim için önemli bir şey. Dolayısıyla biz bu politikalara devam edeceğiz.”

Somali-Etiyopya krizi

Fidan, Türkiye’nin, bölgenin köklü bir ülkesi olarak Afrika ülkelerine yardım elini uzatmak zorunda olduğunu, Etiyopya ve Somali ile ciddi ilişkilerinin bulunduğunu ve iki ülke arasında ara bulucu olduklarını belirterek, “Geldiğimiz noktada meselenin esasına inmiş durumdayız. Ben inanıyorum ki yakın zamanda bir sonuca ulaşacağız.” dedi.

Türkiye’nin diplomatik ağına değinen Fidan, Dışişleri Bakanlığını son 1 yıl içinde ciddi bir şekilde reforme ettiklerini söyledi.

AA

Read Previous

İsrail’in, soykırım, işgal ve istila politikasının yeni hedefinde Lübnan ve Lübnan halkı vardır

Read Next

Türkiye-Karadağ maçının İl Spor Güvenlik Kurulu Toplantısı, Samsun’da yapıldı