Bulgaristan’dan ana vatana göçün tanıklarından gazeteci Behiç Günalan o günleri anlattı

Bulgaristan’ın uyguladığı asimilasyon politikalarına dayanamayıp ana vatana zorunlu göç eden Türklerin çektiği acı ve hüznü Kapıkule Sınır Kapısı’nda fotoğraflayan gazeteci, o dönem yaşadıklarını anlattı.

Komşularını, topraklarını geride bırakmış gözü yaşlı insanları kadrajına alan gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Behiç Günalan, çektiği fotoğraflarla tarihi belgeler ortaya koydu.

Günalan, AA muhabirine görevi gereği bir çok habere gittiğini fakat o dönemde Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan soydaşları ve çektiği kareleri unutamadığını söyledi.

Kimsenin göç olacağını tahmin etmediği bir zamanda aniden bir göç başladığını anlatan Günalan, şöyle konuştu:

“İlk önce birer ikişer aileler geliyordu. Oradan bir bilgi almakta çok zordu o dönem. Ama böyle bir göçle karşılaşacağımızı sanmadık. İstasyona kırmızı bir tren geldi. Ben de gazeteci kimliğimle orada yer alıyordum. Bu göç dramını yaşadım, tanık oldum.

Herkes dondu kaldı. Salkım saçak insanlar, onlar bize bakıyor biz onlara bakıyorduk. Sonra anladık, büyük bir göçtü. Aslında bu bir sürgündü. İnsanların yerlerinden, yurtlarından, topraklarından koparılıp bir meçhule gönderilme operasyonuydu.”

“Büyük bir tarihe tanıklık etmişiz, sonradan anladık”

Olayı hem gazeteci hem de insani bakımdan anlamaya çalıştığını aktaran Günalan, göç edenlerin çoğunluğunun parçalanmış, sevdiklerinden koparılmış ailelerden oluştuğunu söyledi.

Bir gün çektiği fotoğrafların geleceğe çok büyük miras kalacağını aklının ucundan bile geçirmediğini vurgulayan Günalan, “Ama aradan zaman geçince elimizde kalan fotoğraflar bir dönemin tanıkları, belgeleri oldu. Sonra benim fotoğraflarla Türkiye’nin her yerinde sergiler açıldı, kitaplar basıldı. Aslında o zaman haber amacıyla peşinden koştuğumuz olayı gelecek kuşaklara belgeleriyle aktarmışız, büyük bir tarihe tanıklık etmişiz, sonradan anladık.” ifadelerini kullandı.

Günalan, göç edenlerin trenden indiklerinde fotoğraf çekmeye başladığını, gördüğü manzara karşısında çok duygulandığını belirtti.

Her fotoğraf karesinin çok etkileyici olduğunu ifade eden Günalan, şöyle devam etti:

“Ağlayarak çektiğim fotoğraflar da oldu. Aslında her fotoğraf beni etkiledi fakat bir kız çocuğunun oyuncak bebeğinin saçını tararken çekmiştim. Seneler sonra soydaşlarımızla ilgili bir sunumda ondan bahsedince, oradakiler onu bulmuş.

Oyuncak bebeğini de hala saklıyormuş, yıllar sonra onla buluşmuştuk. Bu beni çok etkilemişti. Tabii ki önceliğimiz haberdi, gazetecilik refleksiyle çekiyorduk. Farkında değildik, çektiğimiz fotoğrafların geleceğe miras olarak kalacağını.”

Günalan, 1989 yılında çektiği göç fotoğraflarının birçok kitap ve sergilerde yer aldığını da sözlerine ekledi.







AA

Read Previous

30 milyon Instagram kullanıcısı Gazze sansürüne karşı birleşti

Read Next

Filistin Kızılayı, İsrail saldırıları nedeniyle Refah’taki sahra hastanesini tahliye etti