ABD’nin Orta Doğu politikasını şekillendiren isimlerden Brett McGurk, İsrail ile müzakerelerden Suudi Arabistan’a silah satışına ve ülkesinin Irak ve Suriye’deki politikalarına kadar ABD’nin bölgedeki politikasının karanlık yüzü olarak öne çıkıyor.
ABD merkezli HuffPost haber sitesi, “Washington’da 4 kişi ABD’nin Orta Doğu politikasını şekillendiriyor” başlığıyla verdiği özel haber için 23 ABD’li yetkilinin yanı sıra Biden yönetimiyle Orta Doğu politikası konusunda düzenli temas halinde olan kişilerle görüştü.
Bu kişiler; ABD Başkanı Joe Biden, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın yanı sıra diğerlerine göre daha az tanınan, Beyaz Sarayın Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk’ün, ABD’nin Orta Doğu politikasındaki önemli isimlerden biri olduğunu anlattı.
ABD’nin “ulusal güvenliğiyle ilgili en güçlü kişilerden biri” olduğu ifade edilen McGurk için “Biden’ın, İsrail ile müzakerelerden Suudi Arabistan’a silah satışına kadar pek çok konuda değerlendireceği seçenekleri belirliyor.” ifadesine yer verildi.
Meslektaşlarının, McGurk’ü, “ABD çıkarlarının nasıl ilerletilmesi gerektiğine dair net bir vizyona sahip, bu çıkarları insan haklarından önce gören biri” olarak nitelendirdiği kaydedildi.
HuffPost’a konuşan eski bir ABD’li yetkili de McGurk’ü “hiçbir şekilde şeffaf olmayan, hesap verilebilirliği olmayan muazzam bir güç” olarak tanımladı.
Orta Doğu meselesindeki etkisine dikkat çekildi
Adı açıklanmayan bir diğer ABD’li yetkili ise McGurk’ün “tartışmalı bir kariyere sahip olduğunu” ifade ederek “(ABD) Dışişleri Bakanlığının İsrail-Filistin konusunda aslında hiçbir etkisi yok çünkü Brett (McGurk), bu meselenin merkezinde yer alıyor.” dedi.
Yetkili, McGurk’ün temel olarak “İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki anlaşmaya odaklandığını, sürekli Suudilerle angajman için bastırdığını ve bu ilişkiyi Orta Doğu’da yapmaya çalıştıkları şeyin ön saflarına koymaya çalıştığını” söyledi.
Biden yönetimi yetkililerine göre, McGurk’ün Suudi Arabistan’daki çalışmaları, İsrail-Filistin üzerindeki olası etkilerinin ötesinde örneğin Yemen’de Nisan 2022’den bu yana “sallantılı ateşkesin” sürdürülmesinde önemli faydalara sahip.
McGurk’ün, geçen ay yaptığı bir konuşmada da 7 Ekim saldırılarından önce ABD’nin, Filistin için “maddi ilerleme” içeren bir Suudi Arabistan-İsrail anlaşması konusunda “yoğun görüşmelerde bulunduğunu” söylediği hatırlatıldı.
İsrail’e öfkeli yabancı yetkililerle düzenli temas halinde
McGurk’ün 7 Ekim saldırıları sonrası “önemini korumaya devam ettiği” vurgulanarak “McGurk, İsrail, Hamas ve bölgesel hükümetler arasında 100’den fazla İsrailli rehinenin evlerine dönmesini sağlayan ve Gazze’ye akan insani yardım miktarını artıran müzakerelere derinlemesine dahil oldu.” denildi.
McGurk’ün ekibinin, “ABD’li yetkililerin bu mesele hakkında söylemlerini sıkı şekilde yönettiği; ABD’nin İsrail’e verdiği büyük ölçüde sınırsız desteğin, dünya çapında büyük kızgınlığa yol açtığını belirten yabancı yetkililerle düzenli temas halinde olduğu” kaydedildi.
Eski bir ABD’li yetkiliye göre de “McGurk’ün bölgeye ilişkin teorisi, bölgenin hem istikrarsızlık hem de kaynakların merkezi olduğu” yönünde. Söz konusu yetkili bu durumu da “eski usul, sömürgeci zihniyet” olarak tanımladı.
Başka bir ABD’li yetkili de “(McGurk) Bush yönetimine çok benzeyen bir zihniyetle düşünüyor. Bu, son 25 yıl boyunca değişmeyen bir zihniyet.” değerlendirmesini yaptı.
2017’de görevden ayrılana kadar yaklaşık 9 yıl ABD Savunma Bakanlığında görev yapan Jasmine el-Gamal’ın da ” Brett’e (McGurk) ne oldu da ABD dış politikası söz konusu olduğunda bu kadar kaba davranıyor bilmiyorum. Müslümanlar olarak, Araplar olarak bizim hakkımızda ne düşünüyor bilmiyorum.” değerlendirmesine de yer verildi.
– Uzun süredir görevde kalması “yeteneklerinin, faydalı ilişkilerinin” kanıtı olarak görülüyor
McGurk’ün, Biden yönetimindeki “güçlü görevinin, uzun bir yolculuğun doruk noktası” olduğu ifade edilerek “(Barack) Obama, McGurk’ü ABD’nin Irak Büyükelçisi olarak atamaya çalışmıştı ancak bir skandal nedeniyle bu görevden çekilmişti.” denildi.
McGurk destekçileri onun uzun süredir görevde kalmasını “yeteneklerinin, faydalı ilişkilerinin ve güvenilirliğinin” kanıtı olarak görüyor.
Donald Trump döneminde savunma bakanı olan emekli Deniz Korgeneral Jim Mattis, HuffPost’a 2022’de verdiği demeçte, Trump yönetimini McGurk’ü, görevde tutması için bizzat zorladığını söylemişti.
Suudi Arabistan konusunda öne çıkıyor
Suudi Arabistan’ın, “bir miktar baskı altında”, hapisteki birkaç insan hakları aktivistini serbest bıraktığı ve Yemen’deki “acımasız askeri harekatlarını sonlandırmaya başladığı” iddia edilirken McGurk’ün, 2022’de Biden’ı, Suudi Arabistan’ı ziyaret konusunda ikna ettiği de belirtildi.
McGurk, Irak’ta da sahnedeydi
Avukat McGurk, 2004’te kariyerinin yönünü diplomasiye çevirdiğinde ilk işi, dönemin ABD Bağdat Büyükelçisi John Negroponte’ye Irak Anayasası’nın yazımında danışmanlık yapmak olmuştu.
McGurk’ün Irak’ta görev yaptığı 2004-2009 yılları, Irak’ın “yeniden yapılandırıldığı” dönemdi. Bu ortamda McGurk, Irak’taki kaosun taşlarını ören ekibin baş aktörlüğünü yaptı.
McGurk’ün yazımında büyük role sahip olduğu Irak Anayasası, Ekim 2004’te ülkede Sünni Arapların rahatsızlığına rağmen kabul edilmişti. Ülkeye federal yönetimi getiren ve Kürt nüfusun çoğunluklu olduğu üç kuzey iline özerklik veren anayasa, özellikle Sünni Arapları tedirgin etti.
Anayasanın ihtilafa yol açmasının nedenlerinden biri de Şii dini önderlerin siyasete olan müdahalesiydi. Şii dini liderler, Irak’ın İslam Cumhuriyeti olmasını istiyor, Sünniler buna karşı çıkıyordu.
McGurk’ün, Mart 2015’te Kuzey Irak’ta verdiği bir demeçteki, “Biz Irak’ın bütünlüğünde ısrarcı değiliz. Anayasal çerçeveyi destekliyoruz.” ifadesi de dikkati çekti.
McGurk’ün ekibinin, Kürtleri ve Şiileri öncelik alan politikası, direnişin artması, istikrarın sağlanamaması, parçalanmışlığın artması gibi Irak içi; Şii iktidarı ve Tahran ile yakın ilişkileri, komşu ülkelerde Kürt devleti konusunda yükselen hassasiyet gibi dış dinamikleri ortaya çıkardı.
Washington Post gazetesinde 3 Kasım 2011’de yer alan röportajında McGurk’un, “İran, Bağdat’ta kesinlikle büyük etkiye sahip ama biz de öyleyiz.” ifadesi, İran etkisinden rahatsız olmadığını gözler önüne seriyordu.
DEAŞ’ı ortaya çıkaran şartların doğmasında etkili oldu
Irak’ta McGurk’ün ekibinin desteğini alan Şii lider Nuri Maliki, 2008-2014 yıllarında giderek otoriterleşti ve ülkeyi Petreaus planı öncesine döndürdü. Sünnilerin dışlandığı Irak, siyasi, ekonomik ve toplumsal karmaşaya sürüklendi. Bazı günler 200 kişinin öldüğü bombalı ve silahlı eylemler gerçekleştirildi.
DEAŞ, ABD işgali sonrası etkinlik kazanan ve El Kaide’ye bağlılığını bildiren gruplardan biri olarak 2004’te ortaya çıktı.
Dışlanmış Sünnilerden taraftar toplayan örgütün, Maliki hükümetine cephe alan aşiret ve eski Baas mensuplarıyla yaptığı ittifak, ilerleyişini hızlandırdı.
2004-2009 yıllarındaki “Irak deneyimi” sayesinde McGurk, Eylül 2014’te dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi John Allen’ın yardımcısı oldu.
Suriye’ye Irak modelini dayatmaya çabaladı
Irak’ın federal yapısının mimarı McGurk, Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ ile mücadele bahanesiyle PKK/YPG’ye destek vererek iç savaş sonrası parçalı bir Suriye haritası çizmeye koyuldu.
McGurk, General Allen’ın yardımcılığını üstlendiği dönemde, DEAŞ tehdidine karşı Türkiye’yi en önemli partner olarak niteliyordu. Ancak özel temsilciliği devralmasına 1 ay kala McGurk, Erbil’de PKK/YPG elebaşlarından Salih Müslim ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından yaptığı bir açıklamada, DEAŞ’a karşı mücadelede ilk kez Kürtlerin rolüne değindi.
McGurk, “Savaş henüz bitmedi. Kürtler her gün kayıp veriyor ve biz onları bu tehlikeye karşı birleşmeleri konusunda cesaretlendiriyoruz.” dedi.
Ekim 2015’te görevi Allen’dan devralarak ABD Başkanı Obama’nın DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi olan McGurk, hızla rotasını Ankara’dan, PKK/YPG’nin “Rojava”sına (Kürtçede batı) çevirdi.
Türkiye’nin DEAŞ ile Irak ve Suriye’de eş zamanlı mücadele ısrarlarına rağmen Irak’a yoğunlaşan McGurk, böylece DEAŞ, Suriye’de toplandıkça PKK/YPG’ye DEAŞ ile mücadele bahanesiyle daha fazla destek verilmesinin yolunu açtı.
PKK tekelindeki yapıyı benimsedi
Kürtlerin “birleşmesi” tavsiyesinde bulunan McGurk, Suriyeli muhalif Kürtlerin oluşturduğu Kürt Ulusal Konseyine (ENKS) ise hep mesafeli kaldı.
Eylül 2015’ten sonra McGurk, Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’nin işgal ettiği bölgeleri ziyaret ederken terör örgütü, ENKS’nin faaliyetlerini şiddetle bastırdı.
ENKS Dış İlişkiler Sorumlusu Siyamend Haco, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Amerikalı yetkililere, PKK/YPG’nin kendi içinde diktatöryel bir federasyonu öngördüğünü anlattıklarını, onların da örgütün “tüm hukuksuzluklarını bildiklerini ancak görmezden geldiklerini” söylediğini aktardı.
Elebaşlarıyla poz verdi
McGurk, yeni görevinde iki sene içinde Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK/YPG’nin işgal ettiği bölgeyi birçok kez ziyaret etti. Bunların çoğu basına yansıdı.
İlki, 1 Şubat 2016’da, Aynularap (Kobani) ilçesinin DEAŞ’tan alınarak PKK/YPG’nin işgaline girmesinin yıl dönümünde gerçekleşti.
McGurk’ün, PKK/YPG’nin sözcülerinden Polat Can’ın elinden plaket aldığı fotoğraf üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Obama yönetimine, “terör örgütü ve NATO müttefiki arasında tercih yapması” çağrısında bulunmuştu.
TSK’nın 25 Nisan 2017’deki Karaçok Harekatı’nın ardından, McGurk, o dönemki ismiyle Twitter’dan “Türkiye’nin, ABD ya da IŞİD’e karşı kurulan koalisyon ile koordine etmeden, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinde gerçekleştirdiği hava saldırısını kaygıyla takip ediyoruz.” açıklaması yapmıştı.
Temsilcinin açıklamasının ardından Amerikalı yetkililer bölgeye gitmiş ve Türkiye’nin aradığı PKK’lı terörist Ferhat Abdi Şahin kod adı ile Şahin Cilo ve PKK/YGP ‘nin sözcülerinden Redur Halil ile “teftiş”te bulundukları kareler basına yansımıştı.
Erdoğan’ın ABD’de Trump ile bir araya gelmesinden bir gün sonra, McGurk de 17 Mayıs’ta Rakka’nın kuzeyindeki PKK/YPG noktalarını ziyaret ederek aralarında Şahin Cilo, Aldar Halil ve Enver Müslim’in de olduğu terör örgütü elebaşlarıyla poz verdi.
Terör örgütüne meşruiyet sağlamaya çabaladı
PKK/YPG, McGurk’ün meşruiyet kazandırma projesi çerçevesinde, silah ve lojistik desteğiyle kendisine yakın tuttuğu bazı küçük grupları 12 Ekim 2015’te, “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) altında birleştirdi.
Bu tarihten sonra başta McGurk olmak üzere Amerikalı yetkililer, DEAŞ ile mücadelede SDG’ye destek verdikleri yönünde açıklamalar yaptı.
ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, PKK/YPG’nin McGurk’ün talimatlarıyla isim değiştirdiğini 22 Temmuz’da itiraf etti. Thomas, şöyle demişti:
“Brett McGurk gibi bir partnerim olduğu için şanslıydım çünkü (SDG unsurları) benim veremeyeceğim şeyleri istiyorlardı. Suriye’nin geleceğinin konuşulduğu Cenevre ve Astana gibi yerlerde masada olmak istiyorlardı. PKK ismi altında hiçbir zaman masada olamazlardı. Bu yüzden onları askerileştirdik ve Brett McGurk, onları bu şekilde görüşmelerin içinde tuttu ve bizim iyi bir ortağımız olmaları için onlara gerekli meşruiyeti sağladı.”
Münbiç oyunu dikkati çekti
Terör örgütü PKK/YPG, Suriye’nin kuzeyinde McGurk’ün desteğiyle peş peşe kantonlar ilan etti. McGurk, böylece kantonal idari özerk yapılarla federal Suriye hazırlıklarına hız verdi.
Bu yönde en dikkati çekici hamle, PKK/YPG’nin Ağustos 2016’da ABD’nin askeri yardımıyla Fırat Nehri’nin batısındaki Münbiç ilçesine girmesi oldu.
Amerikalı yetkililer Türkiye’ye, Münbiç’in DEAŞ’tan alınmasının ardından, örgütün ilçeyi terk edeceği garantisini vermişti.
Ancak McGurk, Kasım 2016’da PKK/YPG’lilerin ilçede bulunduğunu itiraf etmiş, yerel unsurlara verdikleri eğitimden sonra ilçeden ayrılacaklarını iddia etmişti. Buna karşın terör örgütü, Münbiç’te kendi mührünü bastığı kimlikler dahi dağıtarak işgalini pekiştirdi.
Federasyon gündemi için destek aradı
PKK/YPG’ nin 17 Ekim 2017’de Rakka’yı işgalinin ardından bölgeye gelen eski ABD Başkanı Trump’ın DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün, ertesi gün, Suriye yönetimin istihbarat şefi Ali Memlük ile PKK/YPG’nin ilan edeceği özerk bölge hakkında Haseke’de görüştüğü iddiaları basına yansımıştı.
Dönemin Suriye yönetiminin Dışişleri Bakanı Velid Muallim zaten, 26 Eylül’de PKK/YPG ile özerkliği müzakere edebileceklerini açıklamıştı. Terör örgütü ve Esed rejimi arasındaki özerklik görüşmeleri, bu dönemden sonra hız kazanmış ancak bir süre sonra çıkmaza girmişti.
AA