Türkiye’nin 7’ncisini düzenlediği Ulusal Antarktika Bilim Seferi kapsamında Türk bilim insanları, izledikleri seyir rotasında eriyen deniz buzlarının takibini yaparak küresel iklim değişikliğinin sonuçlarını gözlemledi.
Türk bilim insanları, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleştirilen 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi kapsamında, yaklaşık bir aylık süre zarfında 80 metrelik Şili bayraklı “Betanzos” isimli araştırma gemisiyle seyir yaptı.
Türk bilim insanları, sefer sırasında küresel iklim değişikliği sonucu eriyen deniz buzları nedeniyle daha önce buzlarla kaplı olan ve geçiş yapılamayan Gullet ve Barlas Kanalı’nda oluşan yeni geçiş rotası ile Horseshoe Adası’na ulaştı.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Antarktika’da 2023 yılı asgari deniz buzu genişliği, 21 Şubat’ta kayıtlardaki en düşük seviye olan 1,79 milyon kilometrekareye düştü. Bu veri, 1981-2010 dönemi ortalamasının 1,05 milyon kilometrekare altında kalırken, her yıl yeni bir rekor azalma yaşandığına da işaret ediyor.
Kuzey Kutup bölgesinde en düşük deniz buzu genişliği Eylül 2022’de görülürken, bu asgari genişlik, 1981-2010 aralığı ile karşılaştırıldığında her 10 yılda yüzde 12,6 azalma yaşandığını gösteriyor.
Türkiye’nin Ulusal Antarktika Bilim Seferi, her yıl ocak-mart döneminde gerçekleşiyor. Önceki yıllarda deniz buzları ile kaplı olan alanların erimesi sonucu gemiler için yeni rotalar açılırken, küresel iklim değişikliği sonucu oluşan yeni rotalar, kıtada çalışma yürüten bilim insanları için de endişe verici olarak kabul ediliyor.
“İklimi dengeleyen deniz buzlarının bu sene de ne kadar azaldığını görmüş olduk”
7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Lideri Kaptan Özgün Oktar, her yıl çalışmalar kapsamında ocak-mart döneminde Antarktika’da bilimsel projeler yürüttüklerini ve bu çalışmalar sırasında iklim değişikliğinin sonuçlarını da gözlemlediklerini ifade etti.
Oktar, “Dünyamızın iklimini dengeleyen deniz buzlarının bu sene de ne kadar azaldığını görmüş olduk. Aslında 1970’li yıllardan beri uydudan takip ettiğimiz deniz buzları şu anda da azalıyor. Yıllardır hep bu dönemlerde deniz buzu ile kaplı olan ve geçiş yapamadığımız Gullet ve Barlas Kanalı’ndan geçmekteyiz ve gördüğünüz gibi deniz yüzeyinde sadece bazı buz dağları var. Bu bize aslında gelecekle ilgili kaygılar sunuyor.” diye konuştu.
Sefer sırasında karşılaştıkları yolcu gemilerinin deniz buzu ile karşılaşması için 73 derece enlemine kadar indiğini bildiklerini aktaran Oktar, şöyle devam etti:
“Şu an 67 derece eylemindeyiz. Deniz buzları daha önce buradaydı. Yani 5 enlem daha güneye kadar deniz buzunun eridiğini görüyoruz. Tabii ki iklimin değişmesi, sadece deniz buzunun kaybolması demek değil. Bu dünyanın tamamını etkileyen yağış rejiminin değişmesi, sıcaklık rejiminin değişmesi, ekstrem hava koşullarının yaşanmasına neden oluyor. Belki de buradaki bir kilometrekarelik buzun kaybolması o yıl Türkiye’de daha fazla sel, daha fazla orman yangını olması anlamına gelecek. Biz de seferimizde hem insanlığın etkisini hem de iklim değişikliğinin bu bölgedeki araştırmalarını yapıyoruz.”
“Şu an erime dönemindeyiz”
TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü’nden Kaptan Sinan Yirmibeşoğlu da 2000’li yılların başından beri uydu teknolojisinin gelişimiyle aldıkları veriler sayesinde Horseshoe Adası’nda bulunan 3 ayrı körfezi incelediklerini bildirdi.
Yirmibeşoğlu, “Deniz buzu çalışmamda şundan bahsetmek isterim ki iklim değişikliği özelinde güneşli gün sayısının arttığını, bulutlu günlerin değiştiğini ve deniz buzlarının trendlere bağlı olarak yaz dönemlerinde azaldığını görmüş olduk. Bu sayede aslında gemiler adaya çok daha kolay gelebilir ve hatta buz sınıfı en düşük olan gemilerin bile bazı aylarda adaya gelebileceğini tespit etmiş olduk. İklim için çok kötü bir şey olduğunu bildiğimiz standart iklim değişikliğinin yine kutuplarda birebir yaşandığını gördük.” ifadelerini kullandı.
Dünyada denizlerde ve karalarda belli soğumalar olduğuna işaret eden Yirmibeşoğlu, şunları kaydetti:
“Şu an yağmur yağıyor ama hava sıcaklığı düşük olduğu için biz bunu bir kar yağışı olarak görüyoruz. İşte bu kar yağışı, Antarktika’ya yağdıktan sonra kendini buza çeviriyor. Yani sıcaklık sıfır dereceden yüksek olmadığı için donma ile devam ediyor. Buzul dediğimiz kara üzerinde katmanlar oluşuyor. Bunlar 4 kilometreye kadar Antarktika’da yükselirken, denizde durum tamamen farklı… Çünkü deniz bir tatlı su değil, tuzlu su ve içinde kimyasallar, yoğunluklar her şey çok farklı. Deniz buzu yüzeyde donmaya başladıktan itibaren eksi 1,5 dereceye ihtiyacı oluyor. Fakat biz denizleri kirlettiğimizde bu eksi 1,5 derece suyun yoğunluğu ve okyanus asitliği değiştiği için daha düşük derecelere ihtiyaç duyuyor. Fakat bu mevcut değil. İşte bu yüzden bu deniz buzlarının sürekli değiştiğini görüyoruz.”
Deniz buzlarının Türkiye’de görülmediğini belirten Yirmibeşoğlu, genelde kutup okyanuslarında oluştuğunu, kış aylarında ise kıtanın tamamının çevresinin donduğunu dile getirdi.
Yirmibeşoğlu, “Daha önce Baltık Denizi’nde çalışmalar yaparken oradaki deniz buzlarını çalıştım. Kutup bölgelerinde güneş ışınları dik gelmediği için sıcaklık düşük oluyor ve soğuma karanlık dönemlerde fazlalaşıyor. Deniz uygun bir donma ortamına geliyor. Fakat bu soğukluğun yaşandığı her yerde, yani deniz suyu sıcaklığının eksi 1,5 derecenin altına düştüğü her yerde deniz buzu oluşuyor. Örneğin, 38 derece kuzey enlemi, yani Çin’de bir körfez de donabilmekte. Bu körfezin enlemini takip ettiğinizde İzmir’e denk geliyor. İzmir ne kadar sıcak bir yer hepimiz biliyoruz. İşte, ilerleyen yıllarda İzmir’de bile deniz buzu görülebileceğinin en büyük göstergelerinden. Dünyada bir buzul çağları trendimiz var. Dünya donuyor, eriyor ve tekrar donuyor. Şu an erime dönemindeyiz. Yine ilerleyen yüzyıllarda, bin yıllarda biz bunları göreceğiz.” şeklinde konuştu.
“İklim değişikliğinin sonuçlarını ortaya koymayı amaçlıyoruz”
Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Araştırma Görevlisi Mustafa Fahri Karabulut da 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi’nde gerçekleştirdikleri projeler kapsamında, asıl amaçlarının iklim değişikliğinin nedenlerini araştırmak olduğunu vurguladı.
Karabulut, burada iklim değişikliğinin sonuçları hakkında ölçümler yapmak ve bunların değerlendirilmesi sonucu iklim değişikliğinin sonuçlarını ortaya koymayı amaçladıklarını ifade ederek, şöyle devam etti:
“İklim değişikliği, yaklaşık 1850’li yıllardan itibaren ortalama dünya sıcaklığının artı 1 derece artması ile daha çok Arktik ve Antarktik buzulların erimesi ile yaklaşık 150-200 yıllık bir süreçte okyanus sularını 20 santimetre arttırmıştır. Tahminlere göre, önümüzdeki 50 ya da 100 yıl içerisinde bu artışın hızı giderek daha da artacaktır. Bu yüzden yapılan her bir ölçüm gelecek modellerin, gelecek kestirimlerin doğruluğunun arttırılması için büyük önem arz etmektedir.”