Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104. Yıldönümü anısına 15 Mart’ta “1915” Çanakkale Köprüsü’nün açılışında, “Çanakkale ancak köprüden geçilir” diye, yazmıştım.
Bugün 15 Temmuz, Cuma. Altı yıl önce, 15 Temmuz Cuma gününde, eğilmeyen, esaret nedir bilmeyen bir milleti, dış ve iç düşmanların dize getirme girişiminin bozguna uğrattıldığı, mübarek bir zaferin, 15 Temmuz Destanı’nın yıldönümü, bugün.
O gün, bu milletin vatan uğruna neler yapabileceğine tanık olduğum, göğsümün kabardığı, ay yıldızlı bayrağımla onurumun dalgalandığı, hayatımın en gururlu günüydü. Batı medyası haberlerle, işi oldu bittiye getiriyor, o “kara günün” mimarlarından ve sözüm ona demokrasiden yana olanlardan, tam 48 saat, tık yoktu.
Türkiye’de tatilde olan yakınlarım Kosova’daki “ısmarlama” medyaların ve sosyal çevrelerin “Türkiye bitti” şeklindeki yorumlarından olacak ki telefon açıyorlar, “Halimiz ne olacak?” diye, soruyorlardı. Dil, din birliğiyle, minarelerden sela sesleriyle kenetlenip, vatan nöbetine çıkan bu millete zeval gelemeyeceğini, sabaha kadar bu işin biteceğini, tatillerine devam etmelerini, söyledim.
Tarihi zaferlerle dolu, elinden ve gönülden gayretleriyle daima ezilen toplumların yanında öyle bir millet, büyüklerinin elini öpen, küçükleri okşayan saygı, sevgi ve merhameti eksik olmayan, zorda olanı “Canın sağolsun” sözüyle rahatlatan, öyle bir millettir, Türk milleti.
Namazımızda duamız: “Allah’ım bu millete zor günler gösterme, Amin”dir. Yirminci yüzyılda 1915’te Çanakkale Deniz Zaferi var, yirmi birinci yüzyılda da15 Temmuz Destanı’dır, zaferin adı. Bu zaferler karşısında dış düşmanları, “yenilmeye doyamayan pehlivanlar”a benzetiyorum.
Sevgiyle kalın.