AB’nin bir yandan NATO ile ittifakını güçlendirmesi, diğer yandan savunma ve güvenlikte kendine yetebilir hale gelme hedefi için somut adımlar atması planlanıyor.
Son iki yıldır Kovid-19 salgınının etkileriyle mücadele eden Avrupa Birliği (AB) 2022’de, sağlık krizleriyle baş edebilmek için sürdürebilir stratejiler, aşıların üretimi ve küresel düzeyde dağıtımının yanı sıra savunma ile güvenlikte kendine yetebilirlik, enerji, ekonomik iyileşme, göç ve AB sınırlarının kontrolüne odaklanacak.
2022, AB için Fransa’nın dönem başkanlığı ile başlayacak. 14 yılın ardından görevi üstlenecek Fransa’nın gündeminde iddialı maddeler mevcut.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 9 Aralık’ta yaptığı konuşmada ülkesinin başkanlığı, “sağlık ve iklim krizlerinin ortasında”, “AB’nin doğu sınırında tansiyonun yükseldiği bir dönemde” devraldığını söylemişti.
Kovid-19’un varyantlarının dünyada yayılmasının hızla devam ettiği bir yılın başlangıcında AB de nasıl bir strateji izleneceği konusunu yoğunlukla tartışacak.
2021’de nüfusunun üçte ikisini aşılayan AB, hatırlatıcı doz uygulamalarına hız verirken, dünyanın geri kalanıyla aşı paylaşımını koordine edecek.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen 28 Ekim’de AB’nin 2022’de 3,5 milyar doz aşı üretmeyi hedeflediğini, bunların büyük kısmının ihraç edileceğini vurgulamıştı.
Von der Leyen, 17-18 Şubat 2022’de düzenlenecek AB-Afrika Zirvesi’nin ana konusunun kıtanın aşı bağımsızlığına kavuşturulması olacağını bildirmişti.
AB, opsiyonlar dahil olmak üzere BioNTech-Pfizer ile 2,4 milyar, AstraZeneca ile 400 milyon, Sanofi-GSK ile 300 milyon, Johnson & Johnson ile 400 milyon, CureVac ile 405 milyon, Moderna ile 460 milyon, Novavax ile 200 milyon ve Valneva ile 60 milyon doz aşı almak için sözleşmeler yapmıştı.
Bu sözleşmeler aşıların yeni varyantlara uyumlu hale getirilmesini içeren maddeler de içeriyordu. AB, ilaç şirketlerinden bu aşıların güncellenmesini ve yeni varyantlara karşı etkili olmasını isteyecek.
AB ile aşı üreticileri arasında tedarik görüşmeleri yoğun biçimde devam edecek.
AB’nin 2021’de uygulamaya koyduğu Kovid-19 aşısı ihracatını sınırlandıran mekanizma ise 2022’nin başlamasıyla sona erecek. Bu mekanizma AB ile aşı sözleşmesi olan firmaların AB ülkelerindeki tesislerinde üretilen aşıların diğer ülkelere izinsiz satılmasını engelledi. Firmaların aşı üretim kapasitesini artması nedeniyle artık bu tip bir uygulamaya gidilmesi beklenmiyor.
Bazı ülkelerin Dünya Ticaret Örgütünde (DTÖ) Kovid-19 salgınının tedavisi, teşhisi ve yayılmasının önlenmesi için fikri mülkiyet haklarını düzenleyen anlaşmanın (TRIPS) belli hükümlerinin askıya alınmasını talep eden önerisine geçen yıl AB sıcak yaklaşmadı.
Fikri mülkiyet hakkının kaldırılması düşüncesi yoksul ve bazı gelişmekte olan ülkeler tarafından desteklenirken, Batılı ülkeler ve ilaç şirketleri plana karşı çıkıyor.
AB’nin 2022’de de bu fikre sıcak yaklaşmaması bekleniyor. AB, üretilen aşıların ihraç edilmesi ve aşı üretim kapasitesinin artırılmasına yönelik yatırım uygulanması görüşünü savunuyor.
Schengen sınırları ve göç
Macron, AB’nin dönem başkanlığı için önceliklerini anlattığı konuşmasında, göç, hibrit tehditler ve insani krizler karşısında AB’nin dış sınırlarını daha iyi korumaya odaklanılacağına dikkati çekmişti.
2021 kapanırken AB Komisyonu, üyeler arasında daha fazla koordinasyon için göç ve sağlık krizlerinde üye ülkelerin sınır kontrollerinin son çare olarak devreye girmesini sağlayacak ve Schengen bölgesinin gücünü artıracak yasa teklifi hazırlamıştı.
Fransa’nın Schengen kuralları revizyonu ve AB sınırlarının korunması ve daha etkili iş birliğini sağlamak için, özellikle kaçakçılığı önleme noktasında istihbari destek sağlayacak Europol’un reformuna odaklanması, bu konuda üst düzeyli toplantılar yapılması bekleniyor.
AB Komisyonu, 2015’teki göç akınından beri sığınmacıların nasıl dağıtılacağı ve iltica başvuruları reddedilenlerin nasıl geri gönderileceğine yönelik bir çözüm bulunamaması nedeniyle yeni bir tasarı hazırlamıştı ancak üye ülkelerin içerikle ilgili farklı tutumları nedeniyle henüz bir sonuç alınamadı.
Bu çerçevede 2022’de AB’nin kaynak ve transit ülkelerle iş birliği yaparak, üye ülkelerin göç ve ikincil hareketlerle ilgili kurallarında uyum sağlayarak yeni paketle ilgili çalışmalara ivme kazandırılacağı öngörülüyor.
Macron, Fransa’nın düzensiz göç ve geri dönüşlerle ilgili önleyici ve acil tedbirler alacağını duyurmuştu.
Savunma, güvenlik ve dış politika
Joe Biden yönetimindeki ABD’nin, her ne kadar transatlantik ittifaka bağlılığını tazelemiş olsa da odağının daha çok iç gelişmeler ve Çin ile rekabet olduğunun anlaşılması ve AB’nin sınırlarını tehdit eden Rusya’nın Ukrayna sınırındaki askeri yığınağında geri adım atmaması, AB’nin 2022’de “yalnız” bir başlangıç yapacağını gösterdi.
AB liderleri de 2021’de pek çok kez 2022’nin “savunma yılı olacağı”, AB’nin “Savunma Birliği” kuracağı yönünde açıklamalar yaptı.
AB’nin savunma ile güvenlik alanlarında NATO ve ABD’den bağımsız hareket edemeyişi nedeniyle Birlik içinde uzun süredir aralıklarla gündeme getirilen “özerk askeri güç” fikri de 2021’de daha çok tartışılır oldu.
ABD’nin ardından NATO’nun da Afganistan’dan çekilmesi ve Fransa’nın, ABD ile İngiltere tarafından denizaltı anlaşmasında devre dışı bırakılmasıyla cereyan eden AUKUS krizi ve yıl ortalarında Belarus yönetiminden yönelen “hibrid” tehdit, AB içinde dikkatleri Stratejik Pusula’ya çevirdi.
5 bin kişiye kadar çıkabilen hızlı intikal kuvveti gibi unsurlar içeren Stratejik Pusula’nın 24-25 Mart 2022’de düzenlenecek AB Liderler Zirvesi’nde kabul edilmesi planlanıyor.
Ayrıca, Haziran 2022’deki NATO zirvesinden önce AB ve NATO’nun, yeni bir siyasi bildiriye imza atması bekleniyor.
Fransa, AB’nin, ABD ve NATO ile olduğu kadar, Hint-Pasifik bölgesine de eğileceğini, kendini daha iyi savunması için, askeri sanayisini güçlendirme stratejileri ve teknoloji yatırımları üzerine de çalışacağını duyurdu.
AB’nin 2022 gündeminde ilerleyebilmesinde, en etkili iki üye Fransa ve Almanya arasındaki farklılıklar da önemli rol oynayacak.
Almanya’da merkez sol üç partinin koalisyonuyla kurulan Olaf Scholz hükümeti, kağıt üzerinde Macron’un, Angela Merkel ile birlikte “AB’nin savunma, güvenlik ve dış politikada daha fazla özerkliği, Rusya ve Çin’e karşı daha sert tutum” üzerine inşa ettiği fikirleri destekliyor görünse de pratikte bu konularda iki aktörün uyum sağlamasının kolay olmayacağı yorumları yapılıyor.
Brexit ihtilafı
Öte yandan, AB ile üyelikten ayrılan İngiltere arasında başta Kuzey İrlanda ve balıkçılık gibi Brexit kaynaklı önemli konularda uzlaşmazlıklar 2021’de de devam etmişti.
Tarafların bu konulardaki tartışmalarının 2022’de de sürmesi bekleniyor.
Brexit Ayrılık Anlaşması’nın bir parçası olarak imzalanan Kuzey İrlanda Protokolü, Birleşik Krallık’ın parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticari ilişkileri düzenliyordu.
Protokole göre, Brexit’e rağmen Kuzey İrlanda, AB’nin gümrük kurallarına tabi olmaya devam ediyor. AB kuralları gereği Tek Pazar’a, dolayısıyla Kuzey İrlanda’ya İngiltere gibi artık AB üyesi olmayan bir ülkeden bazı ürünlerin doğrudan gönderimi sona ermesi anlamını taşıyordu.
Londra, AB’den İrlanda protokolünün değiştirilmesini talep ediyor. AB ise bunda küçük ayarlamalar yapılabileceğini ancak anlaşmanın ciddi biçimde değiştirilemeyeceği görüşünü savunuyor.
AB ile İngiltere arasında Kuzey İrlanda’daki sorunların giderilmesi amacıyla yoğun müzakereler 2022’de de devam edecek.
Brexit nedeniyle İngiltere ve Fransa arasında da sorunlar yaşandı. Taraflar arasında özellikle balıkçılık alanında uzlaşmazlıklar devam ediyor.
İngiltere, kendi karasularında avlanmaya devam etmek isteyen Fransız balıkçı teknelerinden geçmişteki faaliyetlerine dair kanıt sunmalarını istemişti.
Balıkçılık izni ve kotalarına ilişkin anlaşmazlıkta Fransa ile İngiltere arasında yapılan görüşmelerde iki tarafı memnun eden bir anlaşma henüz sağlanamadı.
Fransa, balıkçılık krizinde bir çözüm bulunmaması halinde misilleme önlemlerini hayata geçireceğini açıkladı. Buna rağmen İngiltere, Fransa’nın talep ettiği sayıda tekneye izin vermedi.
Balıkçılık konusu 2022’de de Fransa ve İngiltere arasında gergin müzakerelerin süreceği bir alan olacak.
Kamu borcunun artması
AB ülkelerinde kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı salgın tedbirleri nedeniyle 2021’de de hızla arttı.
AB kurallarına göre, normal şartlarda üye ülkelerin kamu borçlarının da GSYH’lerinin yüzde 60’ını geçmemesi gerekiyor. AB üyesi ülkeler, salgın nedeniyle söz konusu kuralları askıya alma kararı almış ve kamu harcamalarını yükseltmişti.
Bu durumun 2022’de de aynı şekilde devam etmesi bekleniyor. AB üyesi ülkelerin yarıdan fazlası kriterlerde belirlenen yüzde 60’lık kamu borcu oranını aştı. Salgının kontrol altına alınamaması halinde bu oranların daha da yükselmesi riski bulunuyor.
Kamu borcunun GSYH’ye oranı son verilere göre Yunanistan’da yüzde 207,2’ye, İtalya’da yüzde 156,3’e, Portekiz’de yüzde 135,4’e, İspanya’da yüzde 122,8’e, Fransa’da yüzde 114,6’ya ve Belçika’da yüzde 113,7’ye ulaştı. Bu oranların 2022’de de zirve yapması bekleniyor.
Enflasyondaki yükseliş
AB ülkelerinde özellikle 2021’in ağustos ayından itibaren enflasyon hızla yükseldi.
Enflasyondaki artış eylül, ekim ve kasım aylarında da devam etti. Avro Bölgesi’nde, kasımda yıllık enflasyon yüzde 4,9’luk oranla son 25 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Tedarik sıkıntıları ve yüksek talebin devam etmesi ile enflasyondaki yükselişin yakın zamanda son bulması beklenmiyor.
Özellikle gıda ve enerji ürünlerindeki enflasyon Avrupalıları da rahatsız ediyor. Bu durumun en azından 2022’nin ilk yarısında devam etmesine kesin gözüyle bakılıyor. Enflasyonun yılın ikinci yarısında yavaşlayabileceği beklentisi bulunuyor.
Enerji krizi
Avrupa’da özellikle 2021’in sonbahar aylarıyla beraber doğal gaz ve elektrik gibi enerji ürünleri fiyatları hızla yükseldi. Talebin canlanması ve arz sıkıntılarının sebep olduğu bu artış soğuk kış mevsimiyle zirve yaptı.
Bu durum, kış aylarında yüksek faturalarla karşılaşan tüketicileri rahatsız ediyor.
Doğal gaz ihtiyacının yüzde 90’ını ithal eden AB ülkeleri enerji konusunda alınacak önlemler konusunda ortak tutum belirlemeye çalışırken, yakın zamanda bir uzlaşı sağlanması beklenmiyor.
Avrupa’da Fransa, İspanya ve İtalya’nın başını çektiği bir grup ülke, bu durumdan doğal gaz ve elektrik piyasalarının faaliyet biçimini de sorumlu tutuyor. Bu ülkeler, elektrik üretimindeki kaynak fiyatlarının ayrıştırılmasını da talep ediyor.
Enerji fiyatlarının 2022 yılında önceki yılların ortalama seviyelere dönmesini bekleyen Almanya ve Hollanda gibi ülkeler, artan enerji fiyatlarına karşı AB elektrik piyasasının revize edilmesine karşı tutum sergiliyor.
Başını yine Fransa’nın çektiği 10 civarında ülke ise nükleer enerji santrallerinin AB sürdürülebilir ve yeşil finansal yatırım sınıflandırmasında yer almasını talep ediyor.
Buna ilave olarak Polonya ve Macaristan’ın da arasında olduğu bir grup ülke, enerji fiyatlarındaki yükselişten AB’nin iklim dostu dönüşümünü sağlamayı hedefleyen Yeşil Mutabakat ile ilgili politikalarını sorumlu tutuyor.
Bu gruplaşmalar sonucunda enerji konusunda AB ülkelerin ortak bir politika belirlemesi kolay görünmüyor. Enerji alanındaki tartışmaların, fiyatlar yüksek seyrettiği sürece yoğun biçimde devam etmesi bekleniyor.
İklim değişikliği
AB’nin Yeşil Mutabakatı’nda belirlenen, 2050’ye kadar kıtayı iklime zarar vermeyen bir hale getirme hedefini yakalamak için sınırda karbon düzenleme mekanizması gibi somut eylemlere odaklanması da bekleniyor.
Macron, mutabakatta belirlenen hedefler doğrultusunda bir dakikayı dahi boşa harcamayacağını söylemişti.