Türkiye’nin desteği 2020 yılında Libya’nın kaderini değiştirdi

Libya, uluslararası aktörlerin desteklediği silahlı milislerin başkent Trablus’un kapılarına kadar dayandığı bir darbe girişimi ve çatışma ortamında girdiği 2020 yılını, Türkiye’nin verdiği destekle dengelerin değiştiği bir tabloyla kapatıyor.

TürkiyeLibya‘da siyasi çözüm için Libyalı tarafların imzacısı olduğu Suheyrat Anlaşması çerçevesinde 2015 sonunda kurulan ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da meşru yönetim olarak tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni göreve başladığı ilk günden itibaren destekliyor.

Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter, ülke içinde daha fazla bölgeyi silah zoruyla kontrolü altına alırken, darbeci lidere bazı Avrupa ve bölge ülkeleri de destek veriyor.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır, ve Fransa gibi ülkelerin desteğini alan Hafter’in, Nisan 2019’da milislerine Trablus’u ele geçirmek için saldırı emri vermesiyle, zaten uzun süredir istikrarsızlıkla boğuşan Libya yeni bir şiddet sarmalına sürüklendi.

Hafter, bölgesel destekçilerinden tedarik ettiği mali kaynak, ağır silah, paralı asker, silahlı insansız hava araçları (SİHA), savaş uçakları ve bunları kullanacak askeri danışmanlık desteğiyle Trablus’un kapılarına kadar dayandı.

Başından beri Hafter ve bölgesel destekçilerinin, başkenti ve ülkeyi silah zoruyla kontrol altına alma niyetindeki bu darbe girişimine karşı çıkan Türkiye, uluslararası meşruiyete sahip Libya hükümetine desteğini açıkladı.

Tarihler 27 Kasım 2019’u gösterdiğinde Türkiye’yi ziyaret eden Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la gerçekleştirdiği görüşmenin ardından, iki ülke arasında “deniz yetki alanlarının sınırlandırılması” ve “askeri güvenlik işbirliği” mutabakat muhtıraları imzalandı.

Bugüne kadar Libya’da çıkarlarını Hafter’e ve onun ülkeyi silah zoruyla ele geçirmesi üzerine kuran bölgesel ülkelerden bu anlaşmaya itirazlar yükselirken, Hafter de anlaşma hayata geçmeden önce Trablus’a yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı.

Bu dönemde Rus özel güvenlik şirketi Wagner’e bağlı paralı askerlerin Hafter saflarında yer aldığına yönelik haberler de sıklıkla gündeme geldi. Wagner’den aldığı desteğin yanı sıra BAE’nin sağladığı SİHA’larla hava hakimiyetini perçinleyen Hafter, hedef gözetmeksizin sivil yerleşimleri de içine alacak şekilde başkentin içlerine saldırmayı sürdürdü. Bu saldırılarda yüzlerce sivil hayatını kaybetti, evlerini terk etmek zorunda kalan yüzbinlerce sivil de Trablus’un iç bölgelerine doğru kaçmaya başladı.

Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin tezkere TBMM’de kabul edildi

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), henüz yılın ilk günlerinde Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin tezkereyi oylamak üzere 2 Ocak’ta olağanüstü oturumla toplandı. Tezkere oy çoğunluğuyla kabul edildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı askeri uzmanlar Libya’ya gelerek, Libyalı muhataplarına danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Bu sırada Hafter, savaşta dengelerin değişeceği endişesiyle Trablus’a yönelik saldırılarını şiddetlendirdi.

Hafter’e bağlı bir SİHA, 4 Ocak’ta Trablus’un güneyindeki Hadba Askeri Lisesi’ndeki gençleri hedef aldı. Saldırıda çoğu öğrenci en az 30 kişi hayatını kaybetti.

Hafter’e bağlı güçler, 6 Ocak’ta da Trablus’un 450 kilometre batısındaki Sirte kentine farklı cephelerden eş zamanlı saldırı başlattı. Kent içindeki silahlı bir grubun taraf değiştirmesiyle, Libya ordusu kentteki sivillerin de can güvenliğini düşünerek Sirte’den çekildi.

Libya içinde kritik bir kenti ele geçiren Hafter’in Trablus’u da silah zoruyla ele geçirme ısrarı daha da perçinlendi.

Türkiye ve Rusya ateşkes için devrede

Türkiye ile Rusya arasında gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda, iki ülke 12 Ocak’ta geçerli olmak üzere ortak ateşkes çağrısı yaptı. Libya hükümeti, çağrıya olumlu yanıt verirken, Hafter ateşkesi 12 Ocak gece yarısına dakikalar kala ancak kabul etti.

Ardından taraflar ateşkesi bir anlaşmaya dönüştürmek için 14 Ocak’ta Rusya’nın başkenti Moskova’da buluştu. Libya hükümeti ateşkes metnini imzalarken, Hafter, Rus ev sahiplerini de şaşkına çevirerek ateşkesi imzalamadan gece yarısı Moskova’dan ayrıldı.

Hafter milisleri cephede ateşkesi zaman zaman ihlal ederken, gözler 18 Ocak’ta Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenecek Libyalı tarafların da katılımcısı olduğu konferansa çevrildi.

Ancak, bunun öncesinde ülkenin doğusundaki petrol üretim tesislerini kontrol eden Hafter’e bağlı gruplar, ülkedeki petrol üretimini durdurduklarını açıkladı. Petrol kesintisinin “bir halk hareketi olduğunu” iddia eden Hafter’in, Berlin Konferansı’na bir gün kala ülke ekonomisinin temel kaynağını siyasi koz olarak kullanması eleştirilere neden oldu.

Buna rağmen 18 Ocak’ta Berlin’de 12 ülke ve dört uluslararası kurumun katılımıyla Libya’da kalıcı ateşkes sağlanması amacıyla bir konferans düzenlendi. Liderler ve Libyalı aktörler, ülkedeki krizi görüşürken, Hafter milisleri ise Trablus’a yönelik saldırılarını sürdürdü ve özellikle kentin güneyinde çatışmalar yoğunlaştı.

Berlin Konferansı’ndan da ateşkes anlaşmasını imzalamadan ayrılan Hafter, saldırılarına devam edeceği sinyalini verdi. Gerek Trablus gerekse Libya’nın diğer bölgelerinde Hafter milislerinin saldırıları nedeniyle ülkedeki şiddet hız kesmedi.

Libya hükümetinden Barış Fırtınası adımı

Libya’da ilk yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakası 23 Mart’ta tespit edildi. Hükümet, salgın öncesinde sokağa çıkma yasağını da içeren bir dizi önlem aldı.

Hafter milisleri, ilk vakanın ortaya çıkmasından sadece bir gün sonra aralarında hastanelerin de bulunduğu Trablus’un sivil yerleşim bölgelerine yönelik son dönemdeki en yoğun saldırılarından birini gerçekleştirdi.

Hükümet güçleri, sahra hastanelerini, doktorları, okulları, devlet kurumlarını ve sivil yaşam alanlarını hedef alan Hafter milislerine karşı uzun süredir savunma durumundaydı. Ancak, Libya ordusu, 25 Mart’ta sivillerin hayatını korumak için savunmadan saldırıya geçtiklerini duyurarak, “Barış Fırtınası Operasyonu”nu başlattı.

Libya ordusunun başlattığı operasyona ilk aşamada Hafter milisleri sert bir savunma sergiledi. Ancak zamanla Hafter’in savunma hattı çökmeye başladı.

Libya hükümeti, 13 Nisan’daTrablus’tan ülkenin batısındaki Tunus sınırına kadar uzanan 3 bin kilometrekarelik alanı Hafter milislerinden temizledi.

Libya ordusunun başlattığı “Barış Fırtınası” operasyonu kapsamında Hafter’e bağlı çok sayıda uçak, helikopter, SİHA, tank, top, zırhlı araç, ağır silah ve milislerin kullandığı tesis imha edildi.

Hafter’e bağlı milisler, sahada yaşadığı kayıpların ardından başkentteki sivil yerleşim bölgelerini daha da ağır bombardımana tutarak intikam almaya çalıştı.

İlerlemesi durdurulan Hafter, gerilemeye başladı

Libya içinde sürekli silah zoruyla kontrol ettiği alanı genişleterek pozisyonunu belirleyen Hafter, bu sayede uluslararası desteğin yanı sıra içerdeki ittifaklarını da artırmaya çalıştı. Ancak, ülkenin batısında yaşadığı kayıpların ardından, Hafter’in kendi kontrol ettiği alanda da otoritesi sarsılmaya başladı.

Yaşadığı yenilginin ardından ülkeyi kimin yöneteceğini belirlemek üzere taraftarlarını sokağa çağıran Hafter, 27 Nisan’da “ülkenin başına geçtiğini” duyurdu. Ancak, Hafter’in bu sefer kendi müttefiklerine karşı yaptığı bu darbe girişimi uluslararası tepkiye neden oldu ve ülke içinde de karşılık bulmadı.

Libya ordusu Trablus’un 140 kilometre güneybatısında, 50 kilometrekarelik alana kurulu, savaş uçaklarına uygun pistleri, hangarları, akaryakıt tankerleri, araç depoları, binlerce askeri dışarıdan destek almadan konuşlandırma kapasitesiyle stratejik önemdeki Vatiyye’yi günler süren hava operasyonlarının ardından 18 Mayıs’ta geri aldı.

Hafter’in Trablus’u ele geçirme sevdası sona eriyor

Hafter’e bağlı milisler yaşadıkları tüm bu kayıpların ardından Trablus’un güneyindeki mevzilerinden kent içindeki sivil yerleşim bölgelerine yönelik saldırılarını daha da şiddetlendirdi.

Libya ordusu, haziran ayının başında Hafter milislerini bir kaç gün içinde Trablus il sınırının tamamından, daha sonra da başkentin güneyindeki Terhune ve Beni Velid’den çıkardı. Bu sayede Libya ordusu ülkenin batısındaki temel sosyal, idari, ticari nüfus merkezlerini ve bunları arasındaki bağlantı noktalarını kontrol altına aldı.

Libya ordusunun ilerleyişi Trablus’un 450 kilometre batısındaki Sirte kentine kadar devam etti. Hafter saflarındaki SİHA ve kimliği bilinmeyen uluslararası savaş uçakları, Libya ordusunun ilerleyişini Sirte açıklarında durdurdu.

Hafter’in geride bıraktığı patlayıcıları TSK temizliyor

Hafter’e bağlı milis ve paralı askerlerin, Trablus’un güneyinden çekilirken sivil bölgelere tuzakladıkları çok sayıda mayın, el yapımı patlayıcı ve mühimmatın temizlenmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) bağlı ekipler sahaya indi.

Başta Trablus olmak üzere Hafter milislerinin işgalinden kurtarılan bölgelerde sivil halkın evlerine güvenli dönüşünün sağlanması için, Türk Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerine ait bomba imha uzmanları, Özel Kuvvetler, SAS ve SAT unsurlarının tuzaklanan patlayıcılar ve mayın sistemlerini temizleyerek hayatı normale döndürme çalışmaları sürdü.

Mayın ve EYP tarama temizlik faaliyetlerinin yanı sıra, TSK, Libya ordusuna bu alanlarda eğitimlerine de hız verdi. İki ülke arasındaki askeri iş birliği sayesinde sivillerin güvenli bir şekilde evlerine dönmesinin önü açıldı.

Sahada oluşan denge, siyasi diyalog kapısını araladı

Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakat muhtıralarının ivme kazandırdığı Türkiye-Libya iş birliği sayesinde, bugüne kadar tamamiyle Hafter’in lehine görünen askeri dengeler değişti.

Libya hükümetinin, başkentin güneyi ve ülkenin batısındaki temel nüfus merkezlerini Hafter milislerinden arındırmasıyla, Libya denklemini Hafter’in başkenti ve yönetimi silah zoruyla ele geçirmesi üzerine kuran uluslararası aktörler de darbeci generalin bu vaadini gerçekleştiremeyeceğini anladı.

Hafter’i destekleyen BAE, Mısır, Fransa ve özellikle Rusya gibi uluslararası aktörler, askeri üniformaların içinde Orta Doğu karikatürü bir isimdense, Suheyrat Anlaşması içinde de meşruiyet taşıyan Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih gibi sivil siyasi bir isimle çıkarlarını yürütme arayışına girdi.

Uluslararası toplumun da baskıları sonucu Libya Başbakanı Serrac ve Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, 21 Ağustos’ta karşılıklı ateşkes ilan ettiklerini duyurdu.

Söz konusu adım, Libya’da uzun bir süreden sonra iki tarafın da bağlı kalacağını duyurduğu ve çatışmasızlık sonrasında gelen bir ateşkes olması nedeniyle olumlu bir beklenti ortamı oluşturdu. Ardından ülke ekonomisinin temel kaynağı petrol üretimi yeniden başladı.

Libya Başbakanı Serrac, eylül ayında yaptığı açıklamayla, diyalog komitesinin, yerine geçecek isim üzerinde uzlaşı sağlaması halinde görevi bırakmaya ve böylece siyasi çözüm için taviz vermeye hazır olduğunu duyurdu.

Ateşkesin ardından Libya krizinin çözümüne ilişkin birçok başkentte farklı alanlarda müzakere masaları kuruldu ve krize siyasi çözüm bulunması için arayışlar devam etti. Siyasi çözüm arayışındaki müzakereler ilk günlerdeki ivmesini kaybetmesine rağmen ülkedeki çatışmasızlık durumu devam ediyor.

Bir yıl içinde bugün gelinen noktaya bakıldığında, bölgesel ve uluslararası birçok uzman, iki ülke arasında imzalanan mutabakat muhtıralarının ardından Türkiye’nin Libya’ya desteği ve sahaya getirdiği denge sayesinde bugünkü müzakere ve siyasi çözüm ortamına gelindiğinin altını çiziyor.

Sıradaki hedef modern ve profesyonel ordu

Arap Baharı isimli süreçte Muammer Kaddafi rejiminin yıkılmasıyla ortaya çıkan devlet kurumlarındaki yetersizlik, bunların başında da modern ve profesyonel bir ordunun olmayışı, Libya’nın son dönemdeki birçok sıkıntısının arkasındaki temel neden olarak gösteriliyor.

İki ülke arasındaki askeri ve güvenlik iş birliği mutabakat muhtırası, Türkiye tarafından eğitim, danışmanlık, tecrübe aktarımı, planlama ve malzeme desteği verilmesi, talep edilmesi halinde Türkiye ve Libya’da müşterek bir Savunma ve Güvenlik İş Birliği Ofisi kurulması, eğitim, teknik bilgi, destek, geliştirme, bakım, onarım, kurtarma, imha, liman ve müşavirlik desteği sağlanması ve mülkiyeti elde olmak kaydıyla kara, deniz ve hava araçları, teçhizatı, silahları, bina ve arazi (eğitim üsleri) tahsisi, kabul eden tarafın davetiyle, tarafların sınırları içerisinde, Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde bulunan Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerinin faaliyet alanlarına yönelik müşterek olarak askeri planlama, tecrübe aktarımı, eğitim ve öğretim faaliyetleri ile silah sistemi ve teçhizatın kullanımına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmeti verilmesi konularını kapsıyor.

Mutabakat Muhtırası aynı zamanda, güvenlik ve askeri eğitim ile öğretim, tatbikat ve eğitimlere veya ortak tatbikatlara katılım, güvenlik ve savunma sanayi, terörizm ve yasa dışı göç ile mücadele, kara, deniz ve hava sınırlarının güvenliği, narko terör ve kaçakçılık ile mücadele, EYP/PMİ harekatları ve doğal afet yardım harekatları konularında eğitim, bilgi ile tecrübe mübadelesi ve müşterek harekatları yürütme, farklı alanlarda iş birliği ve taraflar arasında temas ziyaretleri, savunma ve güvenlik kuvvetlerinin teşkilat yapısı, savunma ve güvenlik birimlerinin yapısı ve teçhizatı, personel yönetimini içeriyor.

Türkiye’nin Libya için modern, profesyonel bir ordu kurulması yönündeki çalışmaları ve bu alandaki danışmanlığı da tüm hızıyla devam ediyor.

Bu kapsamda, TSK’nın Libya ordusuna yönelik askeri eğitim programı ilk mezunlarını kasım ayında verdi. Libya ordusunun uluslararası standartlara ulaşması amacıyla TSK personeli tarafından verilen 8 haftalık eğitimleri tamamlayan Libyalı askeri öğrenciler için Trablus’ta mezuniyet töreni düzenlendi.

Yıl sonuna gelinirken Türkiye’den Libya’ya destek teyit edildi

Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin tezkerenin 2 Ocak 2021’den itibaren 18 ay süreyle uzatılması TBMM Genel Kurulunda 22 Aralık’ta kabul edildi.

Bunun ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Türk birliklerini denetlemek üzere 26 Aralık Cumartesi günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve kuvvet komutanlarının da bulunduğu üst düzey askeri heyetle Libya’ya bir ziyaret gerçekleştirildi. Söz konusu üst düzey ziyaret, zamanlaması ve taraflara verdiği kritik mesajlar bakımından büyük önem taşıdığı biçiminde yorumlandı.

Akar, ziyaret kapsamında Libya Savunma Bakanı Selahaddin Nemruş, Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, İçişleri Bakanı Fethi Başağa ve diğer yetkililerle görüştü. Akar’ın ziyaretinde Libya’daki hükümete destek mesajlarının yanı sıra, Hafter’in tehdit açıklamalarına verdiği yanıtlar da bölge basınında geniş yankı uyandırdı.

Libyalı taraflar arasında müzakerelerin tıkandığı ve kritik bir eşiğe gelindiği bir dönemde Türkiye’den üst düzey bir heyetin ülkeyi ziyaret etmesi, Libya’daki hükümete desteğin süreceği şeklinde değerlendirilirken, Hafter için ise “gözdağı” olarak yorumlandı.

Akar’ın ziyaretinden bir gün sonra Mısır heyeti Trablus’a geldi

Son 6 yıldır Trablus’a resmi heyet göndermeyen Mısır’daki Abdulfettah es-Sisi yönetimi, Türk askeri heyetinin başkentte temaslarda bulunduğu günün akşamı Trablus’a geldi.

Mısır heyetinin Trablus yönetiminden “ziyaretin gizli tutulmasını istediği” yerel basına yansıdı. Mısır heyetinin istihbarat ağırlıklı olması dikkati çekerken, medyaya yansıyan bilgilere göre, Kahire yönetimi yeni dönemde Trablus hükümeti ile iyi ilişkiler geliştirmeyi hedefliyor.

Kahire’nin bunca yıl aradan sonra Trablus’a heyet göndererek hükümetle temas arzusu, son dönemde dengelerin, Türkiye’nin desteğiyle Libya hükümetinin lehine, Hafter ve bölgesel müttefiklerinin ise aleyhine değiştiğinin bir teyidi olarak değerlendirildi.

AA

Read Previous

Başkent Üsküp’te 184 trafik cezası kesildi

Read Next

Shkupi’den ayrılan Ümit Karan, Menemenspor ile sözleşme imzaladı