Yunanistan’da son günlerde bu koronavirüs nedeniyle bölgemizdeki gelişmeler, Türk ve İslam düşmanı ırkçı siyaset ve medya anlayışında olanlar için bulunmaz bir fırsat gibi değerlendiriliyor.
Koronavirüs bahanesiyle önce İskeçe Hastane yönetimi kendini gösterdi. Sosyal medyadan öğrendik ki, hastane yönetimi virüse yakalananlarla ilgili açıklamalarında yakalanan Yunan asıllı Hristiyan olunca sadece cinsiyetiyle adres belirtmeden açıklıyor. Ancak Müslüman Türk Azınlık mensubu olunca onun neredeyse bütün şeceresini dökecek şekilde deşifre ederek adeta hedef göstererek açıklıyor. Sağduyulu soydaşlarımızın tepkisiyle durum düzeltildi.
Yunanistan’da ve özellikle Batı Trakya denen yerde ırkçılık biter mi? Bu kez Yunanistan’daki ırkçılığın kaynağı olan azılı Türk ve İslam düşmanı Rum Kilisesi baronları ve avanesinin baskısıyla ezanlarımız yasaklandı. Tepkiler üzerine bir gün sonra yasak geri çekildi.
Düşünün, tepki göstermesek halimiz daha nice olur bu ırkçılık cehenneminde…
Ardından Batı Trakya Türklüğünün kalbinin attığı Şahin köyünde bir soydaşımız virüse bağlı olarak vefat edince, bu kez ülkedeki her kesimden Türk ve İslam düşmanı ırkçılar topyekün Şahin’deki soydaşları, Batı Trakya’yı ve onun üzerinden Türkiye’ye saldırarak hedef göstermeye başladı.
Önce Parlamentodaki ırkçı partinin başkanlığını yapan Türk Azınlık düşmanı Velopulos çıktı piyasaya. Velopulos’tan, karantinadaki Şahin köyüne “Ankara’nın ajanları” nitelemesi geldi.
Yunanistan’daki “ırkçılık virüsü” vakalarından olan aşırı sağcı Yunan Çözümü (Elliniki Lisi) Partisi Başkanı Kiriakos Velopulos, İskeçe dağlık bölgesindeki Türk Azınlık Belediyesi Mustafçova’ya bağlı Türk Azınlık köyü Şahin’in koronavirüs nedeniyle karantinaya alınmasından sonra Şahinli soydaşlarımızı hedef gösteren alçakça bir tweet paylaştı. Batı Trakya’daki Türk Azınlık varlığını bir türlü hazmedemeyen ve bu yüzden çılgına dönen ırkçı Velopulos, yaptığı paylaşımda, Şahin’de Ankara’nın casuslarının yaşadığını iddia etti. Türk Azınlığın asimilasyon politikalarına karşı verdiği yiğitçe Türklük mücadelesi yüzünden kuduran Velopulos, karantinayı fırsat bilerek yaptığı paylaşımında şu ifadelere yer verdi: “Şahin Karantina’da!!! Orada, Türkiye’ye girip çıkan Ankara’nın casusları yaşıyor! Bir de Erdoğan’ın Türkiye’sinde olanları düşünün!”
ABD Başkanı Trump, koronavirüse siyasi sebeplerle “ÇİN Virüsü” deyince bu ırkçı yaklaşımından dolayı tepki çekmişti. Şimdi benzer yaklaşım Yunanistan siyasileri ve medyası tarafından sergileniyor. Velopulos gibi “ırkçılık virüsü” taşıyan medya, Yunanistan’daki koronavirüse “ŞAHİN Virüsü” demedikleri kaldı…
Batı Trakya Türk Azınlık köyü Şahin, bir ölüm vakası nedeniyle karantinaya alınınca, tüm yerel ve ulusal kanallar Şahin köyü ve Türk Azınlığı hedef göstermeye başladı.
Irkçı Yunan siyasiler ve medya, Yunanistan’daki virüs vakalarının adeta Avrupa ve Türkiye’de çalışan ve okuyan azınlık insanı tarafından taşınmış ve tek müsebbibi gibi lanse ediyor. Sanki virüs Çin’in Vuhan kentinde değil de, Şahin’de çıktı. Hatırlarsanız Vuhan’da dronlar kaldırıldı, bir de bu ırkçı koronakafalılar tarafıdan Şahin’de dron kaldırıldı.
Bugün insanlarımıza yönelik Yunan medyasının sergilediği iğrenç tutumu bütün çirkinliğiyle sergileyen xanthinews.gr haber sitesinin videosunu görünce dayanamadım ve bu yazıyı kaleme aldım. Buna tepkisiz kalamazdım. Bir eleştiri notuyla sosyal medyada paylaştım. Şahinli ve diğer soydaşlarımızın paylaşıp tepkime katıldıklarını gördüm. Hatta bazı Şahinli kardeşlerimin paylaşımımla onların sesi olduğum için teşekkür etmeleri beni bunu yazıya dönüştürmeye sevk etti.
Tepkiler çığ gibi büyüyor. Haksızlıklara karşı dik duran, sesini yükselten şerefli kardeşlerimizin bu hassas dönemde canlarının ne kadar acıtıldığını bir kez daha gördüm. Xanthinews’un videosunda yapılan yayında ve ilgili fotoda sergilenen tiyatro ve igrenç tavra bir bakar mısınız. Bunlar daha çok insanlıktan çıkmış gazeteci kılıklı ırkçı lejyonerler gibi. Böyle gazetecilik mı olur! Bunu bir Yunan köyüne yapmazlar, yapmadılar.
Şahinli soydaşımızı yakalamış nasıl da sıkıştırıyorlar. Vebalıymış gibi hareket ederek aşağılayıcı bir tavır sergiliyorlar. Mikrofonu uzatan gazetecilerin oyunculuğuna bakın. Şu tiyatroya rezalete bakın. Karşılarında uzaylı var sanki. Hem mikrofonu uzatmış soydaşımıza soru soruyor, hem de karşılarındaki zombiymiş, virüsmüş gibi mikrop yuvası pis atkılarıyla yüzünü örtüyor, başını yana çevirip uzak durmaya çalışıyor. Seni gidi artisss seni! Vay çakal! Bu millet senin gibi karantinaman’ları çok gördü.
Madem korkuyorsunuz o kadar, o zaman orada ne işiniz var! O mu sizi çağırdı, ucuz oyuncular! Daha önce karantinaya alınan köylere ve köylülere neden gidip bu iğrenç tavrınızı sergilemediniz? Onlar Yunan asıllı Hristiyan köyleri diye mi?
Okçular (Toksotes) askeri kışlasında görevli bir subay koronavirüs nedeniyle öldü. Oraya neden gitmiyor sunuz? Basın ordunuzu gidin kışlanın önünde de kurun ve askerlere bu şekilde yüklenin sıkıyorsa…
Ama yok, onlar sizden, bunlar “virüs“… Daha doğrusu “Türk virüsü”… Siz açıkça diyemiyorsunuz, ama ima ediyor, hedef gösteriyorsunuz!
İşinize gelince Pomakköyleri, HelenPomaklar, fırsatını bulunca da bilinçaltınız harekete geçerek virüslü pis Müslümanlar, Türk ajanlar, Türkiye misyonerleri, Truva atları diyorlar. Demek ki neymiş? Yunanlıların deyimiyle “Kan su olmaz”mış. Kim neyse o… Onların bize ne dediği değil, nasıl davrandığı önemli ve durum da ortada… Bize adeta virüs, mikrop muamelesi yapıyorlar.
Sorsanız, medya gazileri kendileri(!)… Ne zorluklar altında habercilik yapıyorlar! Tabi yerseniz…
Soydaşlarımızın yaşadığı Balkan Koluna giderken 8. km’de soğuk savaş döneminde yasak bölge uygulamasındaki baraların bulunduğu noktada barikat kurmaya kalktılar. Bölgeyi tamamen tecrit etmeye çalıştılar. Tepkiler üzerine şimdilik kaldırıldı. İzlenen politikalar hep bu yönde. Fırsatı yakaladıkları anda tecriti, baskıyı, azınlığı hedef gösteren uygulamalara yelteniyorlar. Eski baskıcı dönemlere dönmeye çalışıyorlar. Düşünün, drornlarla bölgede çekim yapıyorlar. Yukarıdan gözetim yapıyor, adım attırmıyorlar. Dışarıda haklı bir sebeple bulunan soydaşlarımızı çekiyor hedef gösteriyorlar. Karantina değil, Srebrenisa’da toplama kampı sanki. Bizde durum böyle, ama benzer uygulamalar Yunan Hrıistiyan köylerde yok.
Tepki göstermesek kim bilir bize daha neler yaşatırlar.
Bu iş artık daha fazla zıvanadan çıkmadan bir son verilmeli. Aklı başında yetkililer buna son verilmesi için duruma el koymalı. Yoksa durum vahim… Bu haksızlığa, bu zulme dur denilmeli, bu acıya son verilmeli. Zaten acımız büyük, bir de bununla mı uğraşacağız.
Dünya bir virüsle, biz Yunanistan’da iki virüsle savaşıyoruz. Biri koronavirüs, diğeri de ondan daha tehlikeli koronakafalı ırkçıların taşıdığı ırkçılıkvirüsü.
ABD Başkanı Trump koronavirüse “ÇİN Virüsü” dedi, bunlar da ellerinde olsa “ŞAHİN Virüsü” diyecekler. Demiyorlar, ama o anlamda algı operasyonu yapıyorlar.
Irkçı siyasilerin ve medyanın ırkçılık kokan hedef gösterici ve mide bulandırıcı tavırlarını esefle kınıyoruz ve susmuyoruz,..
Susmayacağız, korkmayacağız. Her denileni kafamıza göre yapmayacağız. Halka danışacağız, susturmayacağız. Bugün susar boğun eğersen, yumuşak davranıp geri adım atarsak, yarın evlatlarımız korkamayacak bile. Gerekentiğinde ülkenin menfaati, felaketlerin birlik içinde atlatılması için farklı din ve dilden vatandaşlarla birlikte yumuşak başlı olacağız, ama uysal koyun olmayacağız. Çünkü bir gün gelir hepten susturuluruz…
Son söz: Dünyada şu an koronavirüsten daha tehlikeli ne var sorsalar, ırkçılık virüsü derim.
Milletgazetesi.gr