“Peygamberler sadece tarihi şahsiyetler değildir. Eğer peygamberler tarihi şahsiyetler olsalardı, o zaman din evrensel olmazdı. Din tarihi bir olay olurdu. Bugün biz dine, maalesef tarihi bir olay olarak bakmaktayız ve mevcut dünyada en önemli sıkıntılardan birisi dini tarihten günümüze getirememektir”.
Bu sözler Prof. D-r. Metin İzeti’ye ait. Dün akşam “Köprü” Derneğinin düzenlediği “İslam Kültür Antropolojisinde İnsan ve Toplum” konulu konferansta konuşan İzeti, “Antropoloji insan bilimidir, insanı dünyaya bastığı günden itibaren, toplumla ilişkisini ve ruh toplumu içerisindeki faaliyetlerini araştıran bir kuşaktan diğer kuşağa aktaran bilimin dalıdır. Kültür antropolojisi ise insan sıfatlarını ve vasıflarının kültür alanına ne şekilde yansıdığını anlatan bir bilim dalıdır”, dedi.
Selefi anlayışın felsefi olarak en önemli problemlerinden birisi fiziki ve metafiziki olarak insanı 14 asır öncesine götürmek istediğini belirten Metin İzeti, “Bu imkansızdır. Biraz düşünen bir insan, eğer düz mantık yürütürse, bunu yapamaz ve bundan dolayı çifte standartlı bir anlayışa sahibiz. Bir raflardaki kitapların din anlayışı, bir de canlı olarak hayatta yaşadığmız bir din anlayışı. Bir de ölü bir din yaratılıyor”, şeklinde konuştu.
Kâfir hakikatı örtmek demektir
Metin İzeti konferansta Peygamber efendimizin yolunda gitmenin ne kadar önemli olduğuna değinerek kâfir kelimesini de açıkladı.
Metin İzeti, “En önemli ve en güzel aşk şiirleri, sevgililer birbrilerinden ayrı oldukları zamanlarda yazılır. Fiziki olarak biolojik olarak birbirleri ile görüşmedikleri zaman gönüllerindeki duygularını daha iyi ifade ederler. İşte bu manevi bir mertebedir. Sadece fiziki olarak beraber olmak değil. Kur’anı Kerim diyor ki onunla beraber olanlar, yani onun yolundan gidenler, onun iz bıraktığı yoldan gidenler hakikatı örtenlere karşı şiddetli davranırlar.
Kâfir kelimesi Kur’anı Kerimde birçok manada kullanılmaktadır. Kâfir denildiği zaman sadece Allah’a inanmayan kişi değildir. Kâfirin aslında lugat manası, arapçada çiftçiye derler. Tohumu torakla örten kişiye kâfir derler. Tohum bir berekettir. Hakikattır. Bu hakikakı örtmek kâfir demektir. Bazen inanıp da hakikati örtenler var. Bunlar gerçek inanmayanlardan daha kötüdürler. Bunun için münafıklar hakkında Kur’anı Kerim diyor ki cehenemin en alt tabakalarında olacaklar. Bu başkalaraına karşı münafik olmak değil, kendine karşı münafik olmak”, dedi.
İçimizde kırılacak birçok put var
Metin İzeti yaklaşık bir saat süren konferansta insanların içindeki mücevherlere ve putlara da özel yer ayırdı.
Metin İzeti şöyle devam etti. “Hazreti Mevlananın bir sözü var. Derki insan bir mücevherat, cevahirler yığını gibidir. Cevahirlerin arasında taş aramayın. Ararsanız mutlaka bulursunuz. Yüz adet cevahir varsa, içinde bir taş bulabilirsiniz. Mücevherler taşların arasında bulunurlar. Bir yığın taşın içerisinde mutlaka bir mücevher bulursunuz. İşte insana da bu yönü ile yaklaşırsak o zaman o mücevheri, mutlaka ve mutlaka bulursunuz. Bu insanı rukuda ve secdede bulursunuz. Peki namazın sadece rukusu ve secdesi mi var. Ruku ve secde eğilmek ile alakalı içinde eğilmeyi barındıran namazın rükünleridir”.
İnsanın en önemli putu içindeki nefsidir İçindeki egosudur. İçindeki benidir. diyen Metin İzeti, “Mesela İbrahim Aleyhisselam o putları kırdı ya. Aslında kırılan putlar ilk önce Hz. İbrahimin içinde kırılmıştır. Eğer bugün put kırmayı klasik olarak, figürativ olarak Kur’anı Kerimde söylendiği gibi ararsanız, hiçbiryerde bulamazsınız. Ama eğer içimizdeki putları kırmayı ararsak o zaman içimizde kırılacak birçok put par”, ifadelerini kullandı.
Dün akşam düzenlenen konferansa “Yunus Emre” Enstitüsü Müdürü Yard. Doç. Dr. Mehmet SAMSAKÇI, “Ensar” Derneği Başkanı Süleyman Baki, “Köprü” Derneği Başkanı Hüsrev Emin ve kalabalık sayıda konuk katıldı.
Hüsamettin Gina / TIMEBALKAN