Önyargı

Önyargı, sosyal psikoloji üzerinde en çok çalışılmış konularından biridir. Bireyler hakkında yalnızca grup üyeliklerine (cinsiyet, din, milliyet) bakılarak oluşturulmuş ve genellikle olumsuz tutumlara önyargı denir. Kelime anlamında da anlaşılacağı üzere önyargı bir şeyi ya da bir kişi hakkında önceden karar verme ya da suçlama duygusudur. Toplumun küçüklükten itibaren kulağımıza fısıldadığı her kelime ve sunduğu her resim, hayat standartları, bakış açısı önyargımızın temel taşlarıdır.

En adaletsiz yargı önyargıdır. Ön yargılar genelde olumsuz yani karşı olmak biçimidir. İnsanlar belirli bir konuda o konu ile ilgili bilgilerini gözden geçirmeden ve detaylı araştırma yapmadan karar verilir.

Ör. Bir elma çeşitine bakacak olursak ekşi, sulu, kokulu ve tatlı gibi birçok izlenime sahip oluruz. Fakat her elma aynı olamaz. İnsanlar da birbirine elma muamelesi yapar ve sonunda yargılamadan önce ön yargılar oluşmaya başlar.

Tipik olarak önyargı, sosyal gruplara ilişkin inançlarda görülür. Eğer bir birey belirli bir grubun üyesi olarak ele alınıyorsa, bireye yönelik önyargılı inancın olduğundan söz edilebilir. Mantıken bir grup hakkında olumlu önyargıya sahip olunabilirse de, önyargı pek çok kez bir gruba karşı olumsuz ve saldırgan bir tutumu gösterir. Bu da o gruba karşı önyargısız yaklaşmanın yani o gruba adaletli davranmanın kolay olamayacağını gösterir.

Eğer önyargılar davranışa dönüşürse artık bunun adı dışlamadır. Yani önyargı bir tutum, dışlama ise bir davranıştır.  Ön yargı bir taraf tutma biçimidir. Sakız gibidir, bir kez bulaştı mı uzar gider, yapışır kalır ve çok şişerse suratınıza patlar.

Ör: Yemeğin tadına bakmadan tuz atan insan önyargının ordusuna katılmış bir kişidir.

Önyargıların baskın olduğu toplumlarda, kendini ifade edebilmek kurak topraklarda gül yetiştirmekten daha zordur. Dünya üzerinde oynanan çok sinsi ve egoist politikalar toplumların belli olaylara karşı önyargılı olmaları için her yolu denemekten çekinmemektedir. Zihnimiz böyle dayatılmış önyargıların esiri ise hiçbir zaman gerçekleri göremeyiz.

Ör: “Bir zamanlar dört oğlu olan bir bilge kişi varmış. Çocuklarına acele ve erken karar vermemelerini ve önyargılı olmamalarını öğretmek için onları eğitmek istemiş. Her birini sırayla uzak bir yerde bulunan ağacın yanına gidip ona bakmak için göndermiş.

İlk oğlan kışın gitmiş, ikincisi İlkbaharda, üçüncüsü yazın, sonuncusu sonbaharda gitmiş. Sonra bir gün hepsini bir araya toplamış ve ne gördüklerini sormuş. İlk oğlan ağacın çirkin, yaşlı ve kupkuru olduğunu söylemiş. İkinci oğlan, “Hayır yeşillikle doluydu ve canlıydı” demiş. Üçüncü oğlan başka fikirdeymiş, “Çiçekleri vardı ve kokusuyla görüntüsüyle o kadar muhteşemdi ki, daha önce hiç böyle bir güzellik görmemiştim” demiş. Sonuncu oğlan, hepsinin de haksız olduğunu ve ağacın meyvelerle dolu, canlı ve hayat taşıyor olduğunu bildirmiş. Yaşlı adam oğullarına hepsinin haklı olduğunu söylemiş, çünkü hepsi farklı mevsimlerde bu ağacı görmeye gitmişlermiş. Onlara; “bir ağacı veya bir insanı, kısa bir süre veya bir mevsim tanıdıktan sonra yargılayamayacaklarını ve neye sahip olup olmadıklarını güzelce anlatmış.”

Önyargı ve beraberinde getirdiği karanlık davranışların önüne nasıl geçebiliriz?

İlk önce olayların sebeplerini iyi anlamak gerekir. Sosyal hayatı neredeyse otomatikleşmiş bir şekilde “biz” ve “onlar” kategorileri ekseninde algılamamız ve “bizi” değerli ve üstün gör­me ve düşkünlüğümüz önyargının temel sebeplerinden biridir. Ancak önyargının oluşumunda sosyolojik faktörlerin de rolü vardır.

Önyargı ve gruplar arası düşmanlığı körükleyen unsurlardan biri rekabet ise, bir diğeri de cehalettir. Önyargı beslediğimiz grupların üyeleriyle birebir etkileşimimiz çoğu zaman sınırlıdır; onları tanımayız. Haklarında bu kadar rahat genellemelere gidebilmemizin sebebi de budur. Oysa bu gruptan insanlarla iş ya da arkadaşlık gibi bağlamlarda daha çok vakit geçirdikçe önyargı azalır. Ancak gruplar arası temasın önyargıyı azaltmada etkili olabilmesi için olumlu geçmesi gerekmektedir. Olumsuz etkileşimler ters tepecek, önyargı ve düşmanlığı daha da azdırabilir.

İlk defa gördüğünüz bir insanın ya da karşılaştığımız biri durum hakkında söz söylemekte acele etmeyin. İnsanları dış görünüşüne göre yargılamayın. İyi bir gözlemci olun. Hayatı analiz ederken etiketlemeden yolunuza devam edin. Önyargı, yanlış anlamaya ve yanlış anlaşılmaya da sebeptir. Bu yüzden hislerimizi yargılarımıza aktarırken tek taraflı düşünmemeliyiz.

 

 

 

Read Previous

Mecliste, dillerin kullanımı yasasının gerekliliği oylanacak

Read Next

Bulgaristan yaşlı kişilerin sayısına göre dünya dördüncüsü

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *