Kuzey’deki Makedonya’nın doğusuna batıdan Oscar

Üsküp Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Serhat Kula’nın “Uluslararası En İyi Film” ve “En İyi Belgesel” kategorilerinde Oscar adayı olan Kuzey Makedonya yapımı “Bal Ülkesi” filmiyle ilgili Akşam Gazetesi’nde yayınlanan “Kuzey’deki Makedonya’nın doğusuna batıdan Oscar” başlıklı köşe yazısını ilginize sunuyoruz.

Sözüm ona Kuzeyli Makedonya’nın doğusunda, Osmanlı Devleti’ne sadrazamlar yetiştiren meşhur ailenin de ismini aldığı Köprülü ile İştip şehirlerinin arasındaki Bekirli Köyü’ndeyiz. Bu köyde yaşayan Hatice Murat için dünyanın merkezi burası. Hatta dünya oradan ibaret. 7 asır evvel Karaman’dan hicret edip bu köye yerleşen ve 700 yıldır orada hayata galebe çalan kuşağın son düğümü.

Hatice Murat, Balkan Türklerinin bir başka yüzü. O, Yahya Kemal’in yürüdüğü Üsküp Çarşısı’ndan, Prizren’in cumbalı evlerinden, Sinan’ın Mostar köprülerinden ya da şiveli Rumeli türkülerinden hem zihnen hem de fiziken uzakta. Fakat tüm bu alametlerden uzakta olmasına rağmen atalarının sözlerini zihnine çınar kabuğuna kazırcasına yazmış, anasının dilini
50 yıldır beklediği ama açmak nasip olmayan çeyizinde saklamış, Yaradan’ın hamdını nefesine düğümlemiş bir Yörük Türk’ü.

İki yıl önce vefat eden anacığından sonra şu anda sahip olduğu tek yakınları yaban arıları. Yakın diyorum çünkü arılar ile öyle muazzam bir iletişim oluşmuş ki arasında, yaban arıları onun gelişini onlarca metreden bilir olmuşlar. O da sıla bilip her bal vakti sadece taş ve topraktan yaptığı bir göz evinden çıkıp saatlerce yürüyüp, keçi yollarını aşıp yıllardan beri her mevsim dostlarını görür olmuş. Yaban arıları da dağ yamaçlarını saran dik kayaların yarıklarına yaptıkları kovanlara yaklaşan Hatice’nin, binbir çiçekten getirdikleri balları toplamasından hiç rahatsızlık duymamışlar. Şar dağını yırtıp gelen bulutların beslediği Vardar Ovası’nın rüzgârı ile bereketlenen dağ çiçeklerinin, arılara polenlerini ikram ettikleri gibi…

Bu akıl almaz güzellikteki manzaraların sergilediği kareler, rızkını kimsenin cesaret edemediği yerlerde arayan Hatice’nin yaşam hikâyesi ile birleşince Ljubomir Stefanov ve Tamara Kotevska’nın kamerasında bir başyapıt ortaya çıkarmış; “Bal Ülkesi”. Hiçbir hayal ürünü senaryoya ya da prodüksiyona ihtiyaç duyulmadan Hatice Murat’ın yaşamının olduğu gibi kayda alınmasıyla tamamlanan belgesel film, çok düşük bir bütçe, fakat çok büyük gayretler ile çekildi. Üsküp Yunus Emre Enstitü’nün himayelerinde yapılan Makedox Film Festivali’nde izleyiciyle buluştuktan sonra birçok ödül ile ilgi uyandıran filmin şimdiki durağı ise; Oscar Ödülleri.

Filmin ödülü alıp almayacağını ya da bir başka bakış ile Oscar’ın ödülü filme verip vermeyeceğini hep birlikte göreceğiz ama Hatice Murat, bizlerden bir koca “Maşallah” aldı. Ziyaretimiz sırasında söyledikleri bunun en büyük kanıtı; “Kameralar ve mikrofonlar gittikten sonra ben yine arılarıma döneceğim, çünkü onlar bir yere gitmeyecekler.” Demek ki dünya, otuz haneli bir köyden de temiz zihin ile algılanabiliyor…

Her ne kadar onun adına gurur duyuyor olsak da, filmin sonunda izlediklerinizin gerçek olduğunu bilmek utanmamıza sebep oluyor. Acaba daha kaç Hatice’den haberimiz yok? sorusu geliyor akıllara. TİKA’nın ve yereldeki siyasi ve sivil toplum kuruluşlarından az da olsa birkaçının ilgisiyle ara ara gündeme gelen kardeşlerimizin ihtiyaçları ne bir filmden çok öte ne de bir tarih külliyatı kadar az.

Read Previous

Türk ekibi pazar günü Antarktika yolculuğuna başlayacak

Read Next

Kosova Türk Hekimler Derneği kuruldu

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *