Göç ve Tren Garları

Dostlar, Size bir itirafta bulunayım mı? Ben, Tren Garlarını sevmiyorum.

Neden sevmiyorsunuz Hocam? Dediğinizi duyar gibi oluyorum. Tren ve Gar medeniyettir.

Haklısınız. En güvenli ve ucuz bir ulaşım aracıdır Tren…

Foto : Manisa Tren Garı ve Buharlı Tren – 1960 yılı…

 

Ben Tren yolculuklarını ve Tren İstasyonlarını sevmiyorum. Avrupa’da ulaşım genellikle Trenler ile gerçekleştiği için mecburen binerim. Ancak Türkiye’ye geldiğimiz 1960 yılından bugüne kadar  ben Tren ile hiç seyahat etmedim. Manisa Tren Garına giderim ancak Nostalji için. 1960 yılının o Trenden inip Manisa’ya ayak bastığımız o anları düşümde tekrar canlandırmak ve annemin gözyaşlarını unutmamak için bir kaç kez gitmişimdir.

Ha keza Üsküp’ün o eski Tren Garı da öyle.  1968 yılından buyana sürekli Usküp’e memleketime giderim.  Makedonya’nın hemen her köşesini gezdim , dolaştım . Ancak bu güne kadar Tren ile yolculuk yapmadım ve , Eski Üsküp Tren Garına bir kaç defa gitmişimdir. O da göç anılarımı tazelemek ve unutmamak içindir.

24 Ocak 2019 tarihinde Üsküp Radyosunda Seyhan YAKUPİ Hanımefendinin program konuğuydum.Son yazdığım “YOL VE SILA” adlı kitabım üzerine sohbet ediyorduk. Kitabımın kapağında yer alan 1960 yılına ait olan Manisa Tren Garı ve Buharlı Tren fotoğrafını görünce ; “Hocam, Manisa ve Üsküp Tren İstasyonlarına gidiyormusunuz? Gittiğiniz zaman neler hissediyorsunuz .”diye sorduğunda benim gözlerim yaşlandı ve yutkunmaya başladım. Konuşamaz oldum.

“Bana bu tür sorular sorduğunuz zaman be hep böyle ağlamaklı oluyorum. Zira bana Türkiye’ye gerçekleştirdiğimiz Göç’ü, Annemin , Annesinden ( Anneannemden ), Kardeşlerinden (Teyzem ve Dayımdan) ve hatta biricik kızından ( Ablamdan ) ayrılırken, kulaklarımdan hiç gitmeyen çığlıkları, feryatları, sallanan o elleri ve, Annemin Manisa Şehrine kadar ağlamasını, hıçkırıklarını ,döktüğü gözyaşları aklıma geliyor.

Elimde değil dostlar yüreğim sızlıyor. O Göç anını tekrar tekrar yaşıyorum. İşte bu nedendendir ki ben Tren Garlarını sevmiyorum. Sizler;

“İçiniz yana yana, Ayaklarınızı sürüye sürüye, Sevdiğiniz ve alıştığınız ne varsa, Her şeyinizi ardınızda bırakarak, Başka memleketlere gittiniz mi siz hiç! Bir Tren vagonuna; Kaç hasret , Kaç ayrılık , Kaç memleket sığdı, Biliyormusunuz !!! ”

Eğer göç etmediyseniz bilemezsiniz .

1960 yılının 25 Ekim günü, köyümüz Jirovnitsa’dan bindiğimiz otobüs ile, Gostivar, Kalkandelen ( Tetovo ) yolculuğumuzun ardından Üsküp Tren Garı göründü… Otobüsten indikten sonra hep birlikte Üsküp Tren Garına girdik. Kamyonda bulunan eşyalarımızı içeriye taşıyıp Üsküp – istanbul Trenine yükledik. Saat 17.00 de İstasyon görevlilerinin düdükleri ve anonslar duyulmaya başlandı. İstanbul a hareket vakti gelmişti. Bizleri Tren Garında Gostivar’da yaşayan Tahire Halam ve Eniştemiz uğurluyorlardı.

Helalleşmeden sonra hepimiz Trene bindik. Ellerimizde tahta Kuferlerimiz ve yolda yememiz için köyden hazırlanan erzak torbalarımız vardı. Biletlerimizi kontrol eden görevli oturacağımız yerleri gösterdi , bizler de yerleştik. Köyümüzden ve bizler toplam 23 kişi. Ayrıca Tren tıka basa Göçmen doluydu.

Ayrılık feryatları , sallanan eller , sallanan mendiller, Bayılanlar , derken Kara Trenin acı düdüğü duyuldu ve Trenimiz hareket etmeye başladı. Pek çoğumuz hayatımızda ilk defa Tren ile yolculuk yapacaktık. Daha önce Trene hiç binmemiş olanlar vardı , tıpkı benim gibi.

Üsküp’ü Tren penceresinden geriye dönüp dönüp buğulu ve ıslak  gözlerle son bir kez seyrederken Üsküp Şehri yavaşça gözden kayboluyordu . Kaybolmayan tek bir şey vardı, O da Annemin gözyaşlarıydı…

Elveda Üsküp. Elveda Memleket. Elveda Makedonya. Elveda Rumeli…

Aradan tam 59 yıl geçti. Bizler Memleketimizden bedenen ayrıldık , ancak ruhen her daim Rumeli’de kaldık. Üsküplü Şair Yahya Kemal Beyatlı’nın Kaybolan Şehir Şiirinde dediği gibi ;

“Çok sürse ayrılık , aradan geçse çok sene .

Biz sende olmasak bile , sen bizdesin gene…”,

Dostlar;

“Çocukluk yıllarımda yaşadığım bu acı göç Travması nedeniyle  ben Tren ve Tren Garlarını sevemedim . Sevemiyorum. Bana kızmayın dostlar elimde değil Unutamıyorum.!” Selam ve Dua ile Allah’a emanet olunuz.

 

Önemli Uyarı :

Hikayenin tamamı İlber ŞİYAK’ın  “Yol ve Sıla”

isimli kitabından alıntı olup başka bir amaçla kullanılamaz !!!

 

Read Previous

Kosova Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ABD heyetiyle görüştü

Read Next

Bağımsız Bosna Hersek 27 yaşında

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *