Beraber Yaşadığımız ve Yaşlandığımız Kavramlar – I

Bu başlık altında bazı Kavramlar ve Terimleri seri halinde ele alarak inceleyeceğiz. Bu düsturda, üzerinde durulacak olan kavramlar şunlardır: Sanat, edebiyat, tarih, kültür, kimlik, estetik ve gelenektir. Ancak ifade etmek gerekir ki, mevzubahis olan, gelenek (tradition), kültür (culture) vs. kavramların genel kabul görmüş teknik bir tanımı yoktur. Ülkeye, dile, kişiye ve bilim alanına (bakış açısına) göre tanımlar değişmektedir.

Kültürel kodlar insanın düşünce dünyasının oluşmasında etken bir role sahiptirler. Dünyaya karşı algımızı oluştan bu kültürel kodlar evrensel ve geleneksel olmak üzere iki gruba ayrılmaktadırlar. İnsan bu kodalar ve kavramlar aracılıyla düşünür ve dilin temel unsuru olan kelimelerle kendini ifade eder veya ötekiyle iletişim kurar. Sürekli olarak gelişen ve değişen dünyamız insana dijital, sanal yaşamla birlikte yeni olanaklar ve kavramlar oluşturur. Tanpınar’ın ifadesiyle, “değişerek devam etmek, devam ederek değişmek” tir. Bu mevzu bir nevi kaçınılmazdır. Ortama ayak uydurma, insanlığın dışına düşmemek için kaçınılmaz olarak yenilenmek gerekmektedir. Biz insanlar arka planlarını ve tam olarak ne ifade ettiklerini araştırmadan bazı kavramlara gündelik hayatımızda sıklıkla başvurmaktayız. Bizim söylemek istediğimizi ifade ettiklerini düşünerek konuşmalarımızda sıklıkla kullandığımız kavramları bazen yanlış kullandığımızın farkına bile varmayız. Ancak meslek icabı, zorunlu olarak inceleyenler hariç farkına varmadınız o kadar çok kavramlar var ki biz merak edip bakmadan yaşam bitiyor. İşte burada, az da olsa, bazı kavramlara değinmeye, özetlemeye yorumlamaya gayret edeceğiz. Çünkü haz ve hız çağında sanatsal filmleri seyretmek uzun yazıları/denemeleri, makaleleri, kitapları okuyacak kadar vaktiniz yok değil mi? Yüksek sanat tarih boyunca her zaman az bir zümrenin ilgi odağında olmuştur.

Bu yazılar, bir demet olarak benim için yüksek sesle düşünmek olacaktır. Meraklılarına da araştırma motivasyonu ve fikir olmasını temenni ediyorum.

Peki, kavram nedir? Lügatlerden hareketle kavram, “bir nesnenin, bir duygunun ya da düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı, anlamı, anlam yükü” olarak kabaca izah edilebilir. Felsefî terimi ise, “nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini içine alan ve onları bir ortak ad altında toplayan genel tasarım”dır. Kavramlar daha çok disiplinlerarası kullanılırken terimler belli bir disipline, özel alanlara aittir. Kavramlar ve terimler düşüncenin temel kodlarıdırlar.

Kavramlarına dair edindiğiniz bilgiler özel ve genel olarak tanımlanmaları noktasında tartışmalı görüş ve farklı bakış açılarıyla tarih sürecinde incelenmiş ve yorumlanmıştır. Üzerinde hemfikir olunduğu, dört başı mamur, kapsayıcı tarifler, tanımlar yapılamadığı gözlemlenmiştir. Kavramlar soyut tasarımlarıyla olay, obje ve olguları daha iyi kavramamızı sağlamaktadır. Elzem olan meselenin farkına varabilmektir. Ancak aştırmalara belli bir bilimsellik kazandırmak ve incelemelerin ana hatlarını çizmek için bazı tasnifler yapıldığı gibi, kavramları da daha sağlıklı kullanabilmek için kaçınılmaz olarak bazı tanımlar yapılmaktadır. Mevzubahis kavramlarda disiplinlerarası ihtilaflı görüşler de bu nedenle kaçınılmaz olmuştur. Maksat, asıl olan kavramların tanımı ve tarifini yaparak sınır hatlarını çizmek değildir. Meselenin ciddiyetine vakıf olabilme gayretidir. Bu serideki ilk yazımızda “sanat kavramı” üzerinde duracağım.

Sanat Kavramı

Sanat kavramına Ali Nihat Tarlan hocanın ifadesiyle başlayalım.  “San’at mahsûlü güzeli arar.” Sanat, insanoğlunun üzerinde en çok konuştuğu, fikir yürüttüğü konulardan biri olarak bugünde güncelliğini koruyarak gündemde kalmaya devam etmektedir. İlkçağ felsefe tarihinden itibaren estetik/sanat üzerine konuşulmuş, farklı tanım ve yorumlar yapılmıştır. En çok bilinen haliyle Eflatun ve Aristoteles ile birlikte günümüze kadar üzerinde çokça tartışılan konulardan biri olarak intikal etmiştir. Sanatın oyun/eğlendiriciliği olması yanında yararlı hem de eğitici/bilgi aktarıcı olması beklenmiştir. Aydınlanma Çağı ile birlikte Kant ve Hegel gibi düşünürler estetik/sanat kavramları üzerine daha çok eğilmişlerdir. Estetik ve sanat felsefesi üzerine filozoflar ciddi manada etüt yapmışlardır. Ancak tanımı noktasında üzerinde ortak kanıya varılmamıştır. Peki! Sanat nedir? Dediğimiz zaman akla ilk gelen cevap, “yansıtma, taklit ve öykünme/benzetme” gibi kavramlar gelmektedir. Sözlüklerden hareketle  sanat, “duygu, tasavvur ve fikirleri etkili bir biçimde ve göze gönle hitap edecek şekilde söz, yazı, resim, heykel vb. ile ifâde etme husûsundaki yaratıcılık” olarak nitelendirilmektedir.  Sanat, muhayyile ve yaratıcılığın estetik bir form ve kaygıyla dışa vurulmuş halidir. Sanat, estetik/güzeli, güzelliği, iyi ve haz/keyif veren bir faaliyet, üründür.

Üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise, zanaat ve sanat ayrımıdır. Latince, ‘artem’ (zanaat) “beceri, yetenek, ustalık” anlamlarına gelmektedir. “Ars” (sanat) ise Latince’den “art” olarak Fransızca’ya geçmiştir. Art/sanat kavramı Latince kökenli olup bir hüner, ustalık sonucu ortaya yaratıcılıkla konulmuş bir iletişim aracı olarak niteleyebiliriz. Zanaat ve sanat kavramlarının anlamı görüldüğü üzere birbirine yakın hatta neredeyse aynıdır. Antik Yunan’da sanat ve zanaat ayrımı yapılmadığı görülmektedir. Sanat ve zanaat kavramlarının ayrımını görünür hale Aydınlanma Çağı’nın ünlü filozofları tarafından kurumsallaştırarak daha spesifik bir hale getirilmiştir. Aydınlanma Çağı ve Kantla birlikte estetik/sanat kavramı bir nevi özerklik kazanma yolunda ciddi mesafe kat etmiştir. Sanat kavramı yakın zamanda icat edilmiş, öncesinde bilindiği üzere zanaatla/sanatla meşgul olunmuş ve bu ayrım yapılmamıştır. Sanatla meşgul olmak bugünün algılayışıyla işin biraz da entel/entelektüel tarafını daha çok teşkil etmektedir. Sanat eseri genelde biricik olmayı hedeflerken maddî çıkar beklememektir. Zanaat ise, kabaca tarif edecek olursak eğer, çoğaltılabilen seri üretilip satılan maddi gelir getiren ürünler/eserlerdir.

Sanat tarihçisi E. H. Gombrich’in, The Story of Art adlı eserinden referansla ifade edecek olursak, “Sanat” diye bir şey yoktur aslında. Yalnızca sanatçılar vardır”der. Çünkü şöyle düşünüldüğü zaman sanat denilen şeyin yaratıcılıkla ortaya konulmuş “biriciklik” iddiası taşıyan ürün, bir kişi tarafından meydana konulmaktadır. Bu alanda Sanat Nedir? Adlı eseriyle Tolstoy’un sanat poetikasının ne olduğu ve işlevleri nelerdir diye genel olarak tanımlayacak olursak eğer: haz veren, güzeli, iyi gösteren, duygulara tercüman olan, insanlar arasında iletişimi sağlamaktadır. Sanat yoluyla insanlar, birbirine duygularını aktarmasıdır. İşlevleri/fonksiyonu ise iletişim ve birleştirici bir vasıta olmasıdır. Hülasa olarak, sanat insan hayatında bilim gibi gerekli bir olgudur ve mevcudiyetini devam edecektir. Sanat kavramı üzerine bu yazıyı Ali Şeriati’nin şu pasajıyla sonlandıralım. Sanat, “Varolandan kaçıştır… Bizi sanat yapmaya zorlayan şey, varolandan kaçış duygusudur… Varolandan kaçış, varolandan nefret, sanatı meydana getirir… Sanat, varolması gereken ve fakat olmayandır…” Tanrı merkezli bir sanat anlayışına/bakış açısına sahip olan Şeriati sanatı, “Allah’ın yaratma fiilinin sürdürülmesi ve tamamlanmasından ibarettir.” Diye ifade etmektedir.

­­­­­————————–

Mumin Ali – İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı PhD Öğrencisi, [email protected].

Read Previous

Fîrûze kubbelerle yalnız bizim şehrimizdi o

Read Next

K. Makedonya’da günlük vaka sayısında yeni rekor