Arakan İçin Dua Ordusu

Gördüğümüz güzelliklerin arkasında saklanan çirkinlikleri görmeliyiz. Kirlenmiş o yolların asla bizim yolumuz olmaması gerektiğini bilmeliyiz. Bizim yolumuz, doğru olan yoldur. Bizim yolumuz Hak yoludur, Efendimizin yoludur. Onca zulme karşı duvar olmak, binlerce acı çekene destek olmak, onlara elimzi uzatmak dinimizin bize verdiği yoldur. Efendimiz (s.a.s) bizlere nasıl buyurmuştur, “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse ona diliyle müdahale etsin. Buna da gücü yetmezse, ona kalben buğz etsin. (Kalben onu reddetsin). El ve dil ile gücümüz yetmezse Arakan için dua ordusunu kurmalıyız, yaşanan onca zulme karşı ellerimizi Allaha açmalıyız.  Her derde düştüğümüzde ellerimizi yaradanımıza, Rabbimize nasıl açıyorsak, acı çekenlere için de elimizi öyle açmalıyız. Açmalıyız ki Hak Teala görsün ellerimizin açılışındaki hakikati, merhameti ve kulluğumuzu.

Bencilliğe kapılmamak lazım. Bencilliğe düşmemek için ise nefsimizi yenmek zorundayız, ama yenemiyoruz, bencilliğimiz buna izin vermiyor değil mi? Nasıl versin ki? Belki de bizim başımıza hiç gelmedi onca insanın başına gelenler, belki annemize, kız kardeşimize, halamıza, teyzemize daha hiç kimse saldırmadı, zulüm yapmadılar, belki henüz uyurken evimizi yakan olmamıştır, belki henüz canımızın parçası olan evlatlarımızı kendi elimizle toprağa vermedik. Ama işte, bunların başımıza gelmesini beklememeliyiz, engel olmalıyız! Çünkü iş işten geçince bedeli ağır oluyor, zulmün en kötüsüyle zulmediyorlar, çocuk, evlat acısı yaşıyorlar. Çocuk acısı, evlat acısı çekmek o kadar zor ki bütün sevgi, duygu, umut bulutları simsiyah koyu bir rengi alıyor, çekilmesi zor olan, acı ile yaşanmasını istemediğimiz bir dünya çıkıyor karşımıza. Kaybolmuş bir evlat, izine dahi rastlayamadığı bir evladın annesi veya babası ümidini kesebilir mi ki? Hayat boyu, nefesinin son damlasına kadar onu aramaktan vazgeçmez, bu savaşı hayatının o son damlasına kadar sürdürmekten geri durmaz. Umut, umut dünyası işte. Yusuf (a.s) kaybolduğunda, Hz. Yakup oğlundan ayrı düşünce o kadar çok ağladı ki gözüne perde indi, ama yinede onu özlemekten vazgeçmedi, ondan söz eden ondan haber getirdim diyen herkesi başının üstüne koydu, hatta hediye kopartmak için gelenleri de umutla göz yaşı ile dinledi. Oğlunun bulunması için en küçük bir umutta olsa kendi hayatından vazgeçiyordu. Arakan’da yaşanıyor bunlar. Çocuğunu arayanlar var, bulabilir misin ki o zumün ortasında. Zavallı çocukları yakarak, çeşit türlü zulüm ile öldürüyorlar. Dayanır mı ki kalp buna, suçsuz insanlar bu zulümleri yaşıyorlar. İşte burada saklanıyor bize gösterilen güzelliklerin arkasında yaşanan onca zulümler. Arakan’da yaşanan zulümlere gördğümüz o güzel “İnsan hakları” dur demiyor,  güya “Medeniyet” yaşatan ülkeler, “Birleşmiş Milletler” sesizce yaşanan zulümleri izlemekteler, belki de zevk ile izliyorlar.

Akan bunca kan ve akıcak bu kanlar duracak mı diye soruyorum kendime veya vicdan sahipleri soruyorlar kendi kendilerine. Zalimlikler artıyor akan kanların azalmasını umut ederken arttığını görmek kalp acısından başka bir şey değil.

Karanlıklarla dolmuş bu dünya bizim dünyamız değildir. Alemlere rahmet, dünyaya ışık olarak gelen Efendimizin yolunu karartmak isteyenelere “Dur!” demek bizim elimizde. Doğru olan aydın yolu karartmak isteyenler, bu dünyayı hak etmiyor. Allah’ın merhametini kazanacak birşey yapmayanlar, Rabbimize hizmet ve itaat etmeyenler, bu dünyaya çirkinlikler, kargaşalar, zulümler getirenlerdir. Bir kardeş kardeşinin canına kıyacak kadar alçakça fikirleri öne sürenler, kadına el kaldıranlar, çocuklara kan ağlattıranlar, bebekleri enkaz altında brakanlar, doğru yoldan koparak bataklıklarda boğulanlardır. Müslümanlıkla yoğrulan yurtları Müslümansız bırakmak isteyenlere dur demek, karşı çıkmak mecburiyetindeyiz. Onca mazlumun canına kıyanlara, zalim ve hain olanlara dur demeliyiz. Allah’a sığınmaktan başka yolumuz yok, hiç kimsenin başka yolu yok. Oturup ellerimizi açarak “Ya Rabbim dertlilerin dertlerine deva ol, hastaların hastalıklarına şifa ol, borçluların borçlarına eda ol, zalimlere imkan verme, zalimlere karşı gelmemize yardımcı ol, Arakan’da yaşanan zulümler açılan elllerin dualarına karşılık ver, zulümlerin bitmesi için güzel bir dünya için yardımcı ol Allah’ım!” diye yakarmalıyız. Bu zalimliklere, zulümlere karşı dua orduları kurmamız lazım. Selahaddin Eyyubi’nin, hep örnek aldığım bir süzü vardır, “Dua ordusu olmadıkça, kılıç ordusu keskin olmaz.”  Salıverelim dua kuşlarını Mazlumlara rahmet, zalimlere azap olsunlar.

 

 

Read Previous

Arnavutluk’taki uyuşturucu operasyonunda yaklaşık 1 ton esrar ele geçirildi

Read Next

Mülteci referandumu yerel seçim ile birlikte yapılabilir

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *